6360 sayılı kanun ile büyükşehir kapsamına alınan 30 ilimiz var. “Bu illerimizde neden büyükşehir uygulamasına geçilmiştir” sorusundan ziyade, “büyükşehir uygulamasına geçiş iyi mi oldu, kötü mü oldu” diye soracak olursanız, “hiç de iyi olmadı” derim ve bu uygulamadan bir an önce vazgeçilmesini öneririm.
Yurdumuzda 34 bin 434 köy vardı, büyükşehir yasası ile 16 bin 220 köy mahalleye dönüştürüldüğü için 18 bin 214 köyümüz kalmıştır. Başka bir ifade ile köy sayımız % 50 azalmıştır, eğer 30 ilimiz daha büyükşehir yapılacak olursa köy sayımız %0 olacaktır. Böyle giderse diğer (21) ilimiz de aynı yasa kapsamına alınıp, köyler mahalle yapılacak olursa hiç köyümüz kalmayacaktır. O zaman “ne güzel oldu, KÖYLERDEN ve onların dertlerinden kurtulduk” mu diyeceğiz.
Merkezi idare teşkilatımıza göre yurdumuzda 81 İl ve 919 İlçe vardır. Halen 81 ilimizin 30 tanesi büyükşehir kapsamındadır. Mahalli idareler olarak da İl Özel İdareleri, Belediyeler ve Köyler olarak ayrı bir teşkilatımız mevcuttur.
Büyükşehir yasası ile, mahalli idareler teşkilatımızın içinde yer almakta olan köylerimiz, yine aynı teşkilat içerisinde kalmakla birlikte; Büyükşehir Belediyelerinin veya bağlı oldukları ilçelerin birer mahallesi olmuş, isimleri aynı kalsa da köy muhtarlığından mahalle muhtarlığına dönüştürülmüştür. Oysa köylerimiz köy kanununa tabi idiler.
Bunun nasıl bir uygulama olduğu anlaşılır gibi değildir. Neredeyse, merkezi idarenin taşra teşkilatları olan il ve ilçeleri “valilik ve kaymakamlıkları” devreden çıkartıyoruz. Genel bütçeden daha fazla pay ayırarak köylerimize hizmet götürmek yerine, yerel yönetimlere “büyükşehir belediyeleri ile ilçe belediyelerine” mahalle adı ile bağlayıp “köylere onlar baksın ve kendi bütçelerinden yardım etsinler” diyoruz. Bilindiği gibi 2014 yılında bucak teşkilatımız ve bucak müdürlüklerimiz de resmen kaldırılmıştır.
Anayasamıza göre Cumhurbaşkanı devlet ve hükümet başkanıdır. Valilerimiz de illerimizde devleti ve hükümeti temsil ederler. Her bakanın ildeki temsilcisidirler. Valilerin hem idari, hem de siyasi görevleri vardır. “Nasıl ki Cumhurbaşkanımızı halk oyu ile seçiyoruz, onun illerdeki temsilcilerini de (81 il valimizi de) halk oyu ile biz seçelim” diyorum. Kaymakamlarımızı da halkımız seçebilir. Her il kendi valisini, her ilçe de kendi Kaymakamını seçebilir. Adayların seçilme şartları kanunla belirlenir.
Hiçbir idari ve siyasi görevi olmayan belediye başkanlarımızı nasıl bizler seçebiliyor isek, Vali ve Kaymakamlarımızı da bizler halk olarak seçimle iş başına getirebiliriz. Bu benim konuya yaklaştıkça aklıma gelen bir fikirdir, üzerinde düşündükçe “akla yatan bir düşünce eseridir” diye karara vardım.
“Benim Valimin ve benim Kaymakamımın köylerle uğraşacak vakti yok” mu demek istiyorlar onu anlayamadık. Anlaşılan köylerimizin tüm sorunlarını yerel yönetimlere “bırakarak ve yıkarak”,” bakın başınızın çaresine” diyorlar. Kaymakamlarımızın yasal ve en başta gelen görevi emniyet ve asayişi sağlamak, ilçe hudutları dahilinde dirlik ve düzeni tesis etmektir.
Doğaldır ki merkezi idare tarafından ve yasa ile tüm köylerimiz mahalleye dönüştürüldüğünde ortada ne köy kalacak, ne de köy sorunları diye bir meselemiz kalacaktır. Vakti ile Milli Eğitim Bakanlığı yapan Zat – ı Muhterem’e sormuşlar, “okullarımızın problemlerini nasıl halledeceğiz?” o da “Ah!… şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim” demiş…
Bazı köylerimizin bağlı olduğu büyükşehir belediyeleri ile ilçe belediyelerine olan uzaklıkları 20 – 25 Km. veya 30 – 40 Km olduğu düşünülürse bu mahallelere büyükşehirlerden ve ilçe merkezlerinden kolay kolay hizmet götürülemez, hizmette gecikme ve aksamalar olur.
Köylerimizde tarım, ziraat ve hayvancılık yapılmaz, yapılamaz ve gittikçe artan nüfus sayımız yüzünden temel gıda maddelerimiz bol miktarda üretilemeyeceği için ithalata bağımlı kalınacağı aşikardır. Bugün olduğu gibi hayat pahalılığı ve enflasyon artar, fiyatlar el yakar ve yükselir…
Köyde yaşayan vatandaşlarımız ekip biçmez, hayvan beslemez, meşakkatli işlerden elini ayağını çeker, zaten çektiler. Köylümüz rahata erdiğini düşünür. Şehirdeki bir vatandaş gibi ekmek, et, süt , yumurta, sebze ve meyvesini marketten veya mahallesinde kurulan pazardan satın alır, sonuçta köylülerimizde üretici değil tüketici olurlar.
Ekip biçmeyen, bağında ve bahçesinde sebze ve meyve yetiştirmeyen köylü vatandaşlarımız asgari ücrete razı olur ve en düşük dereceden emekliliğe de hak kazanır. Kışın sıcak olur diye mahalle kahvesinde, yazın serin olur diye yine kahvehane ve cafelerde oturur ve vaktini boşa harcar. Üretmez ve üretime katkıda bulunmaz. Sahip olduğu tarlayı, bağ ve bahçeyi, varsa hayvanlarını da satar gerekirse şehir’e ve kasabaya gider yerleşir. Köyden şehirlere GÖÇ başlar ve artarak devam eder.
Bu tür bir yaklaşım ve anlatım “köylü köylüdür, köyde kalıp zor şatlarda çalışmalıdır” demek değildir. Büyük önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün dediği gibi “Köylü Milletin Efendisidir” Bilakis köylü baş tacı yapılmalı, el üstünde tutulmalı, yaptığı ve yapacağı tüm iş ve hizmetlerde maddi ve manevi olarak desteklenmelidir. Köylümüz tarlasında, bağında ve bahçesinde tarım, ziraat ve hayvancılık ile uğraşmalı modern ve teknik usuller ile en yüksek rekoltede ürün elde edebilmeli ve yeterli kazanç sahibi olabilmelidir. Köylü yaşama sevinç ve huzurunu kendi köyünde bulabilmelidir.
Hayvancılık konusunda da, küçük ve büyük baş hayvan yetiştiriciliği yaparken et, süt ve süt ürünlerini modern usul ve yöntemleri uygulayarak ve zevk alarak üretmeye devam etmelidir. Kümes hayvanı yetiştiriciliği, arıcılık, ipek böcekçiliği, dokumacılık, sebzecilik ve meyve yetiştiriciliği konusu dahil tüm alanlarda köylümüzün üretmesi teşvik edilmeli, özendirilmeli ve devletçe desteklenmelidir.
Tarih boyunca; köylümüz sanki dokuz FAKÜLTESİ veya MESLEK YÜKSEK OKULU olan bir ÜNİVERSİTE’yi bitirmiş gibi çok zor ve meşakkatli işlerde çalışmış ve üretmiştir. İşte örnekleri:
Köylümüz Çiftçilik, Tarım – Ziraat ve Hayvancılık, Arıcılık, Dokumacılık, İpek Böcekçiliği, Şarapçılık, Seracılık, Sebzecilik, Meyvecilik…vb. çok zor işler yapmış ve hep üretici olmuştur. Köylülerimiz eğitim ve ihtisaslaşmayı da gerektiren tüm bu mesleki faaliyetlerini ANADAN ve BABADAN GÖRME usuller ile USTA – ÇIRAK ilişkileri içinde öğrenmiş ve devam ettirmişlerdir.
Köylülerimiz; karasaban ve pulluk ile toprağı sürme, el ile tohum ekme, kağnı ve öküz arabası ile çekme ve taşıma, el ve orak ile ekin biçme, düven sürme, tınaz çıkarma, harman alma, çapa yapma ve çapalama, yolma, kırma ve silkeleme ve toplama, sulama yoksa yağmur yağsın diye dualar etme, yem yoksa hayvanını dağda bayırda gütme ve otlatma, fenni gübre yoksa hayvansal gübre ile üretimi arttırma veya tarlasını nadasa bırakma…vb. usül ve yöntemleri kullanmışlardır.
Şimdi traktörlerimiz var, ekme ve biçme makinelerimiz, biçer – döverlerimiz, patozlarımız var, fenni gübre ve fenni peteklerimiz, sulama usül ve yöntemlerimiz ile seralarımız var, değirmen yerine un fabrikalarımız, süt sağma makinelerimiz, mandıra yerine süt ve süt ürünleri fabrikalarımız var…vb. Köylümüzün imdadına makinelerimiz ve modern çağın teknik alet ve ekipmanları yetişmiştir, onların en büyük yardımcısı teknik usül ve yöntemler ile gelişmiş araç ve makinelerdir.
Eğer bu çağda ve bu devirde köylülerimizden aynı iş ve faaliyetlerde çalışarak üretmelerini istiyor isek; her konuda çağın modern usül ve tekniklerine göre ürün yetiştirme tekniklerinin de öğretildiği MESLEK YÜKSEK okulları ve FAKÜLTELERİ açmamız gerekmektedir. İşte o zaman bu fakülteleri ve meslek yüksek okullarını bitiren ihtisas sahipleri Tarım, Ziraat ve Hayvancılık yapmak ve bu alanların yan dallarında ÜRETİM yapmak maksadı ile köyleri doldurur, köylere akın ederler, köyden ve TOPRAK’tan ayrılmazlar. TOPRAK ANA nankör değildir, bereketi ile herkesi doyurur.
Unutmayalım ki; Tarım, Ziraat ve Hayvancılık ile ilgili iş ve faaliyetler, şehir merkezlerindeki meydanlarda stadyumlarda ve salonlarda yapılmaz. ÇİFTLİKLERDE, ÇAYIR, OTLAK, YAYLA ve MERALAR ile su kaynaklarına yakın VERİMLİ TOPRAKLARDA yapılır.
Maalesef, tarlasını, bağ ve bahçesini geçtiği fiyatlara satmaya razı olan köylü vatandaşlarımızın sayısı artmıştır. Köylümüz bu günlerde yabancıların Türkiyemiz’den toprak satın almak istemelerinden dolayı çok para kazanacağını düşünerek, bundan memnuniyet duymaktadır. Ancak satın alanlar kendi köylüsü değildir, yakın köy ve kasabadan da değildir, kendi vatandaşı bile olmayan kişilerdir. Huyunu, suyunu, kültürünü ve milliyetini, ahlak ve karakterini bilmediği bir milletin para babalarına toprak sattıklarını pek düşünemezler.
Dediğimiz türden alıcılar geliyor ve diyor ki; sen bu tarlayı bize sat, köylümüzde tahmin ettiği fiyatın üzerinde bir fiyatı duyunca hemen satıyor. Hatta diyor ki burası taşlık ve kıraçtır, burayı dedem bile ekip biçmezdi 60 – 70 yıldan beri biz de uğramıyoruz…zaten yolu da yok falan deseler de adam satın alıyor. Birde buna kendi köyünden ve civar köylerden bazı kişiler komisyon aldıkları için aracı oluyor.
Bizim köylerimizde bu türden tarla, ev, bağ ve bahçe alım – satımı NEDEN ve NE ZAMAN başladı derseniz? Bunun iki nedeni vardır birincisi, Büyükşehir yasası çıktıktan sonra köylünün çiftçilik ve hayvancılık yapmaktan vazgeçmesi. İkincisi, İstanbul – İZMİR ve İstanbul – Çanakkale – İZMİR ücretli otoyol projesinin gerçekleşmesidir. Projenin yapılacağı duyulur duyulmaz özellikle, Balya İlçemiz’in “her iki otoyolun bağlantı kavşaklarına yakınlığından dolayı” Balya ve köylerindeki arazilere rağbet çoğalmıştır.
-Bu çağda ve bu devirde hiç kimse otoyolların yapılmasına karşı olamaz, ancak devlet otoyolları vatandaşlarından aldığı vergilerin karşılığı bir hizmet ve geri dönüş olarak yapar ve OTO YOLLAR ücretsiz olur. Geçiş ücretinin çok yüksek olmasından dolayı kullanılmayan iki büyük asma köprü ile İstanbul’dan İZMİR’e kadar uzanan ücretli ama pek kullanılmayan otoyollarımız vardır.
**Öyle ki, Balya İlçemiz’in otoyol kavşak ve güzergahlarına yakın olan köyleri İstanbul ve Ankara gibi illerin emlak komisyoncularının akınına uğramıştır. Dağlık ve taşlık bölgelerdeki tarlalar dahil bir çok tarım arazisi ve tarla satılmıştır. Bu kapsamda; Müstecap, Çakallar, Akbaş, Göktepe, Medrese, Bengiler, Doğanlar, Yazlık, Çukurcak, Semizköy, Ören, Danişment, Mancılık, Kayalar, Kavakalan, Gökmusa, Karlık, Ilıca dahil tüm köylerimizden “yatırımlık, yatırıma uygun tarla satışları…vb.” internet ilanlı satışlar yapılmıştır ve yapılmaktadır.
*Köylü vatandaşlarımız bu konuda bilinçlendirilmeli ve aydınlatılmalıdır. “İşte Milliyetçilik, Vatan ve Cumhuriyet Sevgisi” burada devreye girecektir ve girmelidir. (Devam Edecek)