Zaman diliminde, çok da sayılmaz, bundan 25-30 yıl önce ve daha önceleri, takvimin bu vakitlerinde çoğumuzda tatlı bir telaş olur; bayram için kartpostal seçer, beyaz veya renkli zarflara koyar; PTT’nin yolunu tutardık.
Postacıların çantaları o zamanlar daha ziyade mektup ve kartpostallarla dolar; mutluluk ve haber taşırlardı.
Şimdi o çantalarda yüzde 99 mahkeme, icra, vergi dairesi, trafik cezası tebligatları ile kurumların faturaları var.
Mutluluk taşıyan o kahverengi çantaların içlerinde nicedir mutluluk yok.
Cep telefonlarının hayatımızı tümden işgal etmediği o zamanlar; bayramın tatil dışı gerçek anlamı daha çok hissedilirdi.
Şimdi mesajlar işi hallediyor, hatta öylesine bir bıkkınlık veya bezginlik içindeki çoğumuz…. Gelen mesajı ilet diyorsun, bir cümle bile yazmaktan kurtulup size gelen mesajı gönderiyorsunuz görev tamam!
Öyle ya…
Teknoloji, günümüz koşulları, günlük hayatın biriken stresi ve herkesin bir şeylere ve bir yerlere yetişme telaşı içinde ne mektuplar var artık hayatlarda ne kartpostallar…
Bayramlar tümüyle format değiştirerek tatil boyutuna gireli de çok oldu.
Yorgun bir toplum olduk.
Ne kadar ve neden kızarız ki kendimize, başkalarına, birbirimize…
Hayatın; bizim müdahale edemediğimiz şekilde ortaya çıkan değişikliklerin ve değişimlerin yansımaları bunlar.
Yapacak bir şey yok; makul ölçüde ve bayramların bayram vasfını tümüyle kaybetmeden kim, ne kadar, nasıl kutlayabiliyorsa artık.
Bundan 30 yıl sonra nasıl bir hayat olacak bugünkü inanılmaz değişimlere ve ilerleyen teknolojiye bakınca tahayyül bile edemez haldeyiz.
Haliyle…
Bayramlar eğer birliktelik ve sevgiyi sağlamaya devam edebilecek ise varsın olmasın hayatlarımızda mektup ve kartpostal…
Şimdi dünyanın veya ülkenin bir ucundaki yakınınızla görüntülü konuşma yapabiliyorsunuz; daha güzel bir imkân var mı?
Mektup ve kartpostalı geçtik, bir zamanlar lüks olan ve faks makineleri bile yok artık.
Bir yazıyı koyuyordunuz faks makinesine, telefon hattından aynı yazı bir başka fakstan aynı şekilde çıkıyordu.
Rüzgâr gibi geldi geçti… Video, müzik seti, walkman, MP3-MP4, VCD, DVD, blu ray…
Şimdi zar inceliğinde dev televizyonlar var, sayısız dijital platformdan istediğini istediğin an izlemenin keyfi…
Atmaya kıyamayanlar için pek çok ev küçük birer teknoloji çöplüğü.
Hani bilim kurgu filmlerinin bazılarında görüyoruz ya, hurdalıklar, tekno çöplükler onun gibi işte.
Velhasıl…
Bugün arefe, yarın bayram..
Öpebileceğiniz büyükleriniz varsa akraba, dost, yakın… Bayram kutlama zamanı işte.
Çocukları gözlerinden… Bayram harçlıklarının kıymeti ise, neyse ki yok olmayanlardan…
En azından çocukların el öpüp harçlık kapması bayramın modası geçmeyen güzelliği…
Yorgun toplum….
Yoruldu siyaset arenasının gürültü patırtısından…
Dinginlik, akıl, doğruluk, liyakat ve herkesin işini gerektiği gibi yaptığı bir hayat olsun istiyor herkes…
Ve her bayramda, her bayram yazısı; Barış Manço olmazsa olmaz…
“Bugün bayram, erken kalkın çocuklar…. Giyelim en güzel giysileri
Elimizde taze kır çiçekleri, üzmeyelim bugün annemizi.
Bugün bayram, çabuk olun çocuklar…. Annemiz bugün bizi bekler
Bayramlarda hüzünlenir melekler, gönül alır bu güzel çiçekler”
(* Bu yazının telif hakkı http://balikesir24saat.com ‘a aittir.)