Türk siyasi tarihine damga vuran seçim propaganda sürecine baktığımızda karşımıza çıkan en önemli sloganın, SHP’nin 1987 yılında gerçekleşen genel seçimlerde kullandığı “5 yıl daha limon gibi sıkılmaya gücünüz var mı?” olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin ekonomik koşullarını ele aldığımızda bu sloganı bugün CHP’nin alıp olduğu gibi kullanabileceği bir gerçeklikle de karşı karşıyayız. Yerel seçimler iktidara bir noktada sarı kart göstermenin, uyarı yapmanın aracı. İnsanlar, ekonomik durumlarından ya da iktidarın yaptığı-yapamadığı yatırımlardan memnun değilse yerel seçimlerde tercihini değiştirir. Bir başka deyişle “İktidara ders” verir. Bu nedenle her ne kadar “Yerel siyasette başkan adayları, kişiler” önemlidir denilse de yerel seçimler genel ekonomik koşullardan bağımsız tutulamaz.
CHP TERMİNOLOJİSİNİ DEĞİŞTİRDİ
Önümüzdeki yerel seçimler için CHP’nin “Derman Belediyeciliği” kavramını ortaya atmasının en önemli sebebi muhafazakâr seçmene ulaşmak olarak görülmeli. Burada önemli olan nokta başkan adaylarının “Derman Belediyeciliği” kavramını sorunlarla ve bu sorunların çözümü için yaşama geçireceği projelerle bütünleştirmesi… Örneğin, “Çarpık kentleşmeye derman olmaya geliyoruz”, “Çevre sorunlarına derman olacağız” gibi altını doldurması gerekli. Kavram önemli bir kavram ancak yalnız başına hiç bir şey ifade etmiyor. Bir diğer slogan ki bugüne kadar ortaya atılanların en dikkat çekicisi, “Martın sonu bahar”. Bu slogan “bahar” sözcüğü ile birlikte değişim ve yeniden doğuşu simgeliyor. İşte bu nedenle de bu seçim dönemine damga vuracak bir slogan. Aynı zamanda “Bahar” kavramının sol literatürde şiirler ve şarkılarda sıkça yer aldığını biliyoruz. CHP insanların içine işleyecek hatta olanları uyandırabilecek önemli bir metafor buldu. Bakalım sonuç alabilecek mi?
AK PARTİ BU DÖNEM TUTUK
Bu seçim sürecinde AK Parti’nin slogan konusunda ciddi sıkıntıları olduğu belli. “Memleket işi gönül işi”, “Önce memleket önce millet” sloganları karşımıza çıkıyor. Bu sloganların yanında “Tevazu, samimiyet, gayret” kavramlarını da görmekteyiz. Burada dikkat çeken nokta AK Parti’nin sloganlarla kendi tabanını konsolide etme isteği. Alçak gönüllülük yerine özellikle “tevazu” seçilmiş. Peki, AK Parti’ye yönelik olarak yapılan en önemli eleştirin başında gelen “saray ve giderler” konusunda tevazu kavramı seçmen tarafında karşılık bulacak mı? Hep birlikte yaşayıp göreceğiz. Bu sloganların dışında unutulmamalı ki AK Parti 17 yıllık bir iktidar ve bugün samimiyet ve gayret gibi kavramları ön plana çıkarıyorsa seçmen, “Bugüne kadar neye gayret ettiniz, samimi değil miydiniz?” sorusunu yöneltecektir. İlk sloganlara çıkış olarak oluşturulan mantık, “AK Parti belediyecilikte, çukur, çöp ve alt yapı sorunlarını çözdü. Bundan sonra sosyal yaşama dair projeler üretecek” anlayışı. Ancak bu söylemler ne Balıkesir’de ne de Bandırma’da karşılık bulabilir. Bandırma bir “Büyükşehir” travması yaşadı ve belki de yaşamaya devam edecek. Yaşanan sel felaketi alt yapı eksikliğini, ilçe belediyesine çok geç devredilen çukurların kapatılması gibi olumsuzluklar Bandırma’da henüz “gönül belediyeciliği”nden öte yapılması gereken çok işin olduğunu gösteriyor. Özellikle pahalı su, sahil bandı, gelirlerin büyük ölçüde Büyükşehir Belediyesi’ne kayması ve bu geçen gelirlere karşın halkın yeterince hizmet alamayışı ciddi birer sorun. Halk, kuşkusuz Büyükşehir başkan adayı Yücel Yılmaz’dan ve Bandırma adayı Alp Bostancı’dan açıklama bekleyecektir. Kuşkusuz, seçimler şarkılarla, sloganlarla kazanılmıyor. Bu materyaller yalnızca insanların dikkatini çekmek için. Asıl mesele inanılırlık…