Altı yaşındaki çocuğun evlenebileceğini söylemişti daha önce.
Sosyal Doku Vakfı Başkanı olarak bu sözleriyle gündeme oturmuştu Nurettin Yıldız.
Şimdi de demiş ki:
“Erkeğe mesaj gönderdikten sonra Kur’an ezberlesen ne işe yarayacak?..”
Vermiş fetvayı gitmiş.
Breh breh breh!..
Hüküm onda sanki!
Karşısındakiler de İmam Hatip Lisesi öğrencileri.
Zaman zaman valilikler, tiyatro falan yasaklamaya pek meraklı oluyorlar da bu tip şahısların lise öğrencilerine konferans vermesine nasıl izin veriyorlar inanılacak gibi değil.
Geçenlerde yine bir başkası da şöyle dedi, hatırlayın:
“Kadının kocasına ismi ile seslenmesi mekruhtur.”
Mekruh ne?..
Müslümanlıkta, dince yasaklanmamış olmakla birlikte yapılmaması istenen.
Hoş bizim ülkede kadınların önemli bir çoğunluğu, kocalarının kendilerine uyguladığı şiddet ve darp nedeniyle “hayvan” olarak, azımsanmayacak büyük bir çoğunluğu da ezilmişliğin altında “beyim” (sevgisinden diyenler hariç) diye hitap ettiği için erkeklere, kadınların bu durumda ne yapacakları müphem!
Şaka bir yana….
Kadın kocasına ne olarak seslenmeli?..
Paşam, erkeğim, kocam, hasım, prensim, kralım, imparatorum…
Kadının erkeğe ismiyle söylenmesi mekruhmuş.
Neden?..
Erkek kadına ne olarak seslenecek?…
Kabul o zaman erkek de karısına “prensesim, çiçeğim, hayatım” desin…
Gerçekten akıl noktasında hangi yılı yaşadığımızı hatırlamakta zorlanıyoruz bunlar sayesinde…
Tüm bunların üzerine bir de Melih Gökçek tuz biber ekti.
Geçtiğimiz günlerde Ankara Hacı Bayram Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde düzenlenen “Şehir ve Medya” konulu panelde konuşan Gökçek, bir öğrenci ile girdiği diyalogda “mini etek giyersen sonucuna katlanırsın” anlamına gelen bir yanıt verdi, her zamanki gibi polemiğe girdi.
Daha sonra ise n’olduğunu tahmin edebilirsiniz, öğrenciler salonu boşalttı.
Bitmedi…
Bitmiyor…
Dün haber sitelerine bu kez Sinop Türkeli Müftüsü düştü.
Daha önce “Sinop Merkezde Müslüman yok” diyen müftü, bu kez “merhaba” kelimesini kullanarak selamlaşanları hedefe koymuş: Merhaba demenin Hz. Muhammed’e hakaret anlamına geldiğini söylemiş.
Cami cemaati daha sonra müftü hakkında Diyanet İşleri Başkanlığı’na şikayet dilekçesi vermiş.
Ne çıkar sonucunda sizce?..
Ya da şöyle diyelim, Diyanet İşleri Başkanı’nın ta 9 Kasım’da Ata’ya hakareti düstur edinen fesliyi ziyaret edip 10 Kasım’da bunun basına servis edilmesini hatırlayacak olursak eğer, şikayetten hiçbir şey çıkmayacağı hepimizin malumu.
Ama..
İnanılması güç olan olaylar biteceğe benzemiyor.
Diyanet’in dergisi var, yine prof.(!) ünvanlı biri yazmış ve demiş ki:
“…seküler ideolojiler hiçbir yerde karın doyurmadı…”
Prof., sanırız İsveç, Norveç’in şeriatla yönetildiğini düşünüyor, karın doyurmayla ilgili bir sorun varsa eğer, kuşkusuz oraların “ideolojileri” gönlündeki gibi!!
Takvimler 2019’a birkaç kala…
Türkiye her gün bu ve benzerlerinin zırvalıklarıyla gündemini dolduruyor.
Maalesef bu tarz bakış ve söylemlerle gerçek Müslümanlık zarar görüyor.
Maalesef cahilliğin ve eğitimsizliğin yol açtığı sorunlar bu akıllılar(!) tarafından fırsat olarak kullanılıyor.
Yıl 2019.
Türkiye’nin konuştuğu konulara bakın. Konuşanlara bakın, konuşturanlara bakın, dinleyenlere bakın.
Yazık!