Yıllarca bu ülkenin her yerinde, karanlığın koynunda yaşandı her gün ışığı.
Her doğan güneş yürek acısıydı.
Ülkenin her yeri işgal edilmiş,
Orduları dağıtılmış,
Halk yoksulluk içinde, çaresiz.
Sonra bir gün,
“Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz; ileri!” dedi, ileriyi gören başkomutan.
Yer yerinden oynadı.
Emir büyük yerdendi.
Düşmanın hangi kurşunu, topu, tüfeği, ordusu durdurabilirdi ki?
Durduramadı da.
Anadolu şahlanmış Akdeniz’e akıyordu.
İnançla yürüdüler, toprağın göğsüne oluk oluk kan oldu o genç yürekler.
Tarihin en unutulmaz kurtuluş destanını yazmak için, Ata’sının önderliğinde.
Onlar canlarını toprak, kanlarını bayrak yaptılar.
Teşekkür ederiz, yolumuzu aydınlatan o gönül kahramanlarına.
Ülkemizin geleceğini güven altına almak istiyorsak,
bu ülkenin nasıl kurtulduğunu asla unutmadan,
ülkemizin üzerinde karanlık emeller besleyenlerin oyununa gelmeden,
Atatürk’ün emanetlerini hassasiyetle koruyarak,
cumhuriyet, demokrasi gibi kavramlardan asla ödün vermeden,
her türlü karanlık, çağdışı ideolojilerin karşısında dimdik ayakta durmalıyız.
Her birimiz, bu ülke için kan ve can verenlere karşı vefalı, bakarken görebilen, seyirci olmayı değil, oyuncu olmayı seçen bireyler olmalıyız.
Bin bir renk ve düşünceden oluşan ülkemizde, aydınlık, laik, demokratik bir gelecek için ihtiyacımız olan tek şey, birlik ve beraberliktir.
Hiç kimseyi ötekileştirmeden, her türlü düşünceye saygı duyarak “ben” değil, “biz” olmayı başarmaktır.
Özenilen,
Özlenilen,
Özen gösterilen bir ülke olmanın yolu, birlik ve beraberlik içinde olmaktan geçer.
Birlik ve beraberlik içinde birlikte büyümeliyiz.
Dil, din, etnik kökenimizin ne olduğunun önemi yok.
Şimdi hepimiz Türkiye’liyiz.
Hiç kimsenin kuşkusu olmasın!
Biz gerektiğinde her 19 Mayıs’ta güneş olur Samsun’dan yeniden doğar, her 9 Eylül’de İzmir’in dağlarında çiçek olur açar, kanımızla, canımızla bu ülkenin topraklarına yeniden kan ve can katarız.
Her 10 Kasım’da hepimiz ama hepimiz Mustafa Kemal Atatürk olur, sonsuzluğa akarız.
Cumhuriyetimizin 101. yılı kutlu olsun Türkiyem!
Serpil GÜLEÇYÜZ