Sabaha Ferhan Şensoy’un ölüm haberi ile başladık.
En son pandemi öncesi Avlu sahnelerinde izlemiştik kendisini.
Sanatçı’ydı.
Usta’ydı.
Muhalifti.
Ama şu, şu, şu partiye muhaliflik değildi yaptığı.
Her siyasetçiyi eleştirirdi.
Sert eleştirirdi.
Ama “asli görevi”ydi aslında bu.
Çünkü sanatçı, sokağın sesiydi .
Ve sokağın sesini anlatabilen en iyilerdendi.
Doğrudan yanaydı, haksızlığa karşıydı.
Olması gereken her “sanatçı” gibiydi, doğaldı, içimizden biriydi, kendine özgüydü.
Asla korkulmaması gereken sanatçılardandı.
Zira onlar toplumun aydınlık ve örnek yüzleridir.
Ferhan Şensoy son örnek oldu ama nice değerli isim, birer birer ayrılıyor aramızdan.
Ama unutulmayacaklar hiçbir zaman.
Hangisi unutuldu ki?
Önemli olan yerleri doldurulabilecek mi; bunu düşünmek gerek.
Bakın ne demişti kendisi:
“Sanatçı muhalif olur. Bunu daha önce de söylemiştim; benim dünya görüşümde yandaş sanatçı diye bir kavram olamaz. Ferhangi Şeyler’de sataşmadığım lider yok. Oto-sansür sevmem, sahnede dilimin kemiği yoktur. Yıllarca Özal’a demediğimi bırakmadım. Demirel’e, Deniz Baykal’a… Birçoğu gelip oyun izlediler, gülerek ayrıldılar. Erdal İnönü gizli gizli bilet alıp izlerdi. İnsanın gelişmişlik düzeyini gösteren önemli unsurlardan biri de kendisiyle ilgili şakalara, eleştirilere karşı tavrıdır”
Ama bakın özellikle tiyatroların izleyici sıralarına…
Bırakın Şensoy gibi eleştirinin yaylım ateşini yapanları…
Normal bir tiyatro eserini bile kaç siyasetçi, kaç o ilin üst düzey bürokratı izliyor?
Sayın…Bir elin parmaklarını tamamlarsanız amenna…
Tiyatro başta olmak üzere tüm sanat dalları gelecektir.
Bir toplumun yüzünü nereye döndüğü sanata gösterdiği ilgiyle orantılıdır.
Sanattan, sanatçıdan korkulmaz.
Mizahtan, karikatürden korkulmaz.
Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarını hatırlayın, gerek siyasiler, gerek üst düzey bürokratlar, gerek toplumun gözü önünde olanlar eleştiriye açık olmalı, tahammül edebilmelidirler… Sert eleştiriye katlanma zorunlulukları vardır.
Bu yüzden hoşunuza gitmeyebilir ama o olgunluğa ulaşmak için de çaba harcamanız gerekir.
Zira ne demişti Atatürk; “Efendiler!. Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta reisicumhur olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazsınız hayatlarını büyük bir sanata vakfeden bu çocukları sevelim…”
Sivri ve kemiksiz dilli, kendine özgü deli dolu bir büyük ustayı daha kaybettik…
Milan Kundera’nın bu sözü de Şensoy’u anlatmıyor mu:
‘Mizahsız bir ülkede yaşanmaz. Ama sürekli olarak mizaha ihtiyaç duyulan bir toplumda hiç yaşanmaz.’
Biz nasıl bir toplumda yaşıyoruz?
Mekanı cennet olsun.
Ferhan Şensoy biri olmak için asla bir çok olmaya ihtiyaç duyanlardan değildi.
Hiç bir kalıba sığmadı.
İnandığı gibi söyledi ve yaşadı.
Çok özleyeceğiz.