featured
  1. Haberler
  2. YAZARLAR
  3. BİR YANIM BAHAR BAHÇE BİR YANIM DİRENİŞ

BİR YANIM BAHAR BAHÇE BİR YANIM DİRENİŞ

Çiğdemler; kış ne denli sert geçerse geçsin; yaşam gücünü hatırlatır. baharı yaşar.
Adımı öylesine seviyorum ki, öylesine içselleştirmişim ki ; adım gibi olmak için her şeye rağmen hayat doluyum. Adımın peşinden koşsam, tüm Anadolu’yu gezmem gerekir. Anadolu’nun özüne, geleneklerine, o güzelim insanlarımıza ulaşırım.

Kazdağ Çiğdemi, Toros Çiğdemi, İstanbul Çiğdemi, Ankara Çiğdemi , Hitit krallarının ağzına layık pilavın ana malzemesi olan Çiğdem, Yozgat yöresinde çocukların maniler eşliğinde evlerden topladığı, annelerinin pişirip hep birlikte yedikleri pilavın içinde geçmişin lezzetini yaşatan Çiğdem…

Adım adım güzel adım, seni anlatmaya devam etsem düşlerimin uzandığı engin denizlerden çıkamam. Adımın bahar bahçe ile bir arada yer almasını işte tüm bu güzellikler sağlıyor. Çiğdem’in direnişini elbette çiçek olan Çiğdem tek başına hakkını vererek gerçekleştiriyor. Karın altından, değişmeden daha da güçlenerek baharı müjdeler.

Direniş simgesi aslında daha doğrusu devrimin simgesi Çiğdem , büyük usta Ruhi Su’nun
“Şişli Meydan’ındaki Üç Kız” türküsünün kahramanlarından biri olan “Çiğdem Yıldır”, dır. Çiğdem Yıldır, 28 Nisan 1977’de , okul çıkışındaki otobüs durağında açılan ateş sonucu öldürüldü. Ruhi Su’nun ölümsüz bestelerinden birine “Sabahın Sahibi Vardır”adlı çalışmasına ilham kaynağı olmuştur. Tam Bağımsız Türkiye, için “Ya İstiklal Ya Ölüm” şiarımızdan bir an bile olsa vazgeçmeyişim onun gibi devrime olan inancımdır. Cumhuriyet kadını Çiğdem, karanlığa asla boyun eğmez.

İnsanlar adlarıyla var, adlarıyla yaşar. Yaş alırız, yılları geri de bırakırız. Kimimiz yıllara meydan okur. Kimimiz yıllar beni yordun deriz. Kimimiz yaş aldığımızı kabul etmeyiz. Kimimiz yaşımızı göstermeyiz. Kimimiz çocukluğumuzu yaşayamadan bir ömrü tüketmişizdir. Kimimiz de her yaşının güzelliğini yaşar. Kendini olduğu gibi kabul eder. Yaş aldıkça küçülür, küçüldükçe güzelleşir. Yıllar ile dalga geçer. Ne olursa olsan inandıklarında vaz geçmeden yaşar. Umudu tüketmez.

Adını tutkuyla sahiplen ben Kazdağ Çiğdemi, şu kimlerden hangisidir dersiniz. Kendini olduğu gibi kabul eden, hayat ile barışık , hep daha iyiye ulaşmak için mücadele eden ve mücadele gücünü inandığı değerlerden alan Çiğdem…

18 Nisan, doğum günümdü. 32 yaşımı geride bıraktım. Bu yaşıma nasıl geldim sorgusalı ile öz eleştirilerimi yaptım. Geçmişte üzüldüğüm,kızdığım,öfkelendiğim her şeyi bugün olduğu gibi kabul etmenin çok da kolay olmadığını gördüm. Hayatımın her döneminde yazılarımdan da beni tanıdığınız üzre Cumhuriyet insanı olma gereği, her zaman sanattan, bilimden,aydınlıktan yana taraf oldum. Öğrenmeye,keşfetmeye,ilkelerimden vaz geçmeden yeniliklere koştum. Hiçbir zaman tamam bu iş bitti demedim. Yani daha iyisini yapabilecekken o anki koşullarımın bana yaşattıklarını hemen kabul etmedim. Hiçbir zaman da etmeyeceğim.

İnsanlardan beni anlamalarını beklemedim, beklemiyorum. Onların beni nasıl gördüklerini,yorumladıklarını da merak etmiyorum. İnsanları seviyorum. Onları değiştirmek yerine anlamaya,dinlemeye çalışıyorum.İnsanların ne yaptıklarını değil ne düşündüklerini,ne ürettiklerini önemsiyorum.İnsanları dış görünüşü ile , maddiyata dair sahip oldukları ile değil manevi güçleriyle oluşturdukları iç dünyaları ile değerlendiriyorum.İnsanlar hakkında kötü düşünmem. İnsanların mutsuzlukları üzerinden kendime asla sahte bir mutluluk yaratmam. Kazanmak uğruna kendimden ödün vermem. İnsanların kötülüğünü görsem de kendimi onlara benzetmem. İnsanların beni kabul etmeleri için olduğumdan farklı da olamam. İnsanları ya severim ya hiç sevmem. O hiç sevemediğim insanları da zaman içinde öyle bir halde görürüm ki sezgilerimin doğru olduğunu bir kez daha anlarım. Ruhum, niyetim, aklım temizdir. Bunu suistimal etmek isteyenler amacına ulaşamaz. Çalışmayı, emek vermeyi seviyorum. Kendime layık olabilmek için yaptıklarımı isteyen üstüne alınsın. İnsanları gözlemlerim. Onların hatalarını,yanlışlarını görsem de bazen görmemezliğe gelirim. Laf üretmek yerine çalışmayı tercih ederim. İnsanların düşünmek,üretmek,okumak yerine hayatta boş işler ile uğraşmasını anlayamam. Kimileri gibi tekdüze bir hayatı kabul etmiyorum. HAYATI DOLU DOLU YAŞAMAK İÇİN TÜM ÇABAM.

Elbette toplumun bir parçasıyım. İnsanların bana dair düşüncelerini önemsemiyorum dedim ama sonuçta yaban bir hayat da yaşamıyorum. İnsanların beni ne giydiğim ne içtiğim nerede gezdiğim ile değil benim insanları değerlendirdiğim gibi düşündüklerim ve ürettiklerim ile değerlendirmesini isterim. İsteğimden dolayı insanların dış görünüşüm ve iş hayatı gibi daha genel koşullarda gördükleri halim ile değerlendirmelerini önemsemiyorum. Küçük çıkarlar peşinde koşmadığım için pek çok insan davranışı basit gelir. Kendimi anlatmayı da sevmiyorum. Sanırım adımı anlatmak daha güzeldi.

Adım Çiğdem’i ve beni anlattım. Doğum tarihimi ve doğum yerimden bahsedince de bana ait her şeyin birbiriyle ne kadar uyumlu ve her birinin beni ben yapan unsurlar olduğunu anlayacaksınız. Doğum günümün bahar ayı oluşu zaten , açan çiçekler gibi umudu selamlayan, asla pes etmeyen benliğimi anlatır. 18 Nisan tarihi de , Köy Enstitüleri’nin kuruluş yıl dönümünden bir gün sonrası oluşu doğum günümü bana göre anlamlı kılıyor. Baş Öğretmen Atatürk’ün yolundan hiç ayrılmayacak olan ben, o eğitim devrimine bugünde inanıyorum. Bozkırlardan denizlere yeniden ulaşacağımızı biliyorum. Bir yanım da politik bahar çocuğudur. 80 sonrası yaratılmak istenen apolitik gençlik içinde de yer almadım. Ülkemizin kurucusu , Chp yani yeni değil yeniden o eski büyük CHP dediğim partimin gençlik kollarından geliyorum. 17 Nisan 1993 yılında hayatını kaybeden Turgut Özal ve onun gibi sisteme ait olan isimlere karşı duruşum hep net olmuştur. İşte 18 Nisan’da bir gün sonra doğarak, Atatürkiye çocuğu olduğumu ilan etmişim. Özal, öldüğünde 6 yaşında içinde Atatürk sevgisi ile büyüyordum. Tarihler ile de kendimi biraz daha anlattım.

Doğum yerim ise Çiğdem”in her iki yakasından. Hem bahar bahçe hem direniş. Babamın görevi nedeni ile Erzurum’da doğdum. Nene Hatun’un toprağından. Onun mücadelesini de adımı benimsediğim,içselleştirdiğim gibi kabul ediyorum. Onun gibi savaşarak, bir Cumhuriyet kadının Atası sayesinde kazandığı haklarından vaz geçmeyeceğini anlatamaya hazırım. Erzurum’un Kurtuluş Savaşı’mızdaki yeri ve önemi kongre ile tescillenmiş. Erzurum Kongresi’nde alınan kararlara bugünde bağlıyız gelecekte de bağlı kalacağız. Başta Atam olmak üzre, o gün tarihi kongreye katılan ulusal kahramanlarımızı minnetle anıyorum.

Erzurum’un bahar bahçesinde ise Çiğdemler, Palandöken gibi dağlık bölgelerde karların erimesi ile tüm güzelliğiyle ortaya çıkar. Babamın görev yaptığı Kargapazarı bölgesinde de öyleymiş. Bu güzellikten etkilenen babam, adımın Çiğdem olmasını istemiş. İyi ki de istemiş. Ve adım iyi ki de Çiğdem. Ailemin beni Cumhuriyetin ilke ve devrimleriyle yetiştirmesi, bir kadın olarak özgürlüğüm uğruna mücadele etmem gerektiğini öğretti. Bizim evde hiçbir zaman sen kız çocuğusun şunu yapamazsın bunu yapamazsın gibi savunduğum kadın erkek eşitliğine aykırı düşünceler olmadı. Atatürk’ün hepimizin medeni insanlar olarak yaşamamız için yaptıklarına bağlı bir aileyiz. Bundan dolayı da çocukluğumdan beri sen her şeyin iyisini kötüsünü bilirsin, kendine yakışanı yap düşüncesini belledim Ve bu doğrultuda yaşadım. Son nefesimi verinceye dek yaşayacağım da…

TEK BAŞINA DA KALSA İNANDIKLARINDAN VAZ GEÇMEYEN CESUR YÜREKLERE SELAM OLSUN. TÜM İNSANLIĞI KUCAKLAYAN SEVGİ DOLU BİZLER KAZANACAĞIZ.

0
sevdim_bunu
Sevdim Bunu
0
_ok_sevdim_bunu
Çok Sevdim Bunu
0
g_ld_rd_
Güldürdü
0
karars_z_m
Kararsızım
0
bu_ne_bi_im_bi_ey
Bu Ne Biçim Bişey
0
k_zd_rd_n_z_beni
Kızdırdınız Beni
BİR YANIM BAHAR BAHÇE BİR YANIM DİRENİŞ
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Balikesir24saat ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!