Patrick Magee, İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu’nun (IRA) bir üyesiydi. 23 yıl önce, üç günlüğüne Britanya’nın “sayfiye” kenti Brighton’daki Grand Hotel’de 629 numaralı odayı, Roy Walsh adına tuttu. Otelde kaldığı süre içinde, duvara bir bomba yerleştirdi, 24 gün sonra patlaması için ayarladı.
Hedefi, otelde gerçekleşecek olan Muhafazakâr Parti toplantısı esnasında Margaret Thatcher’ı öldürmekti.
Bomba, ayarlandığı gibi gece üçe doğru patladı. Thatcher, konuşması üzerinde çalışmak için sabahladığı için kurtuldu. IRA’nın gelmiş geçmiş en ses getiren eylemi buydu. Zira az kalsın, Britanya hükümeti toptan havaya uçacaktı.
Binanın tamamen çökmemesi, “eski toprak”, sağlam bir yapı olmasına bağlandı.
Ancak patlamada beş kişi öldü, 34 kişi yaralandı.
Ölenlerden biri de, Joe Berry’nin milletvekili babası Lord Anthony Berry idi.
Magee, 1985’te tutuklandı. Sekiz kez müebbete mahkum oldu. Bombalamayı kimlerle işbirliği içinde, nasıl yerleştirdiğini hiç itiraf etmedi.
Magee, gün ışığını fazla görmeden bir hücrede geçirdiği yıllar esnasında “Kuzey İrlanda’da üzerine yazılan popüler romanların toplumsal etkisini” inceleyen bir doktora yaptı.
Zaten, şaka yollu, Britanya yanlısı çetelerin işlediği suçlardan ötürü mahkum olanlar açık havaya çıkabildiklerinden vücut geliştirmeye merak sararken, hapisteki IRA militanları hücreye konduklarından genelde akademik çalışmalara yönelir derler.
Bir gün, Britanya hükümeti ve IRA arasındaki gizli barış görüşmeleri sonucu, “ateşkes” ilan edildi. Kısa süre sonra Magee, toplam 14 yıl mahkûmiyetten sonra serbest bırakıldı. Serbest kalınca ders vermek istediğini söyledi ve “siyasi zemin sonunda açıldı, neden savaşalım ki” dedi.
Joe Berry, Magee’nin serbest bırakılacağını duyduğundan karnına adeta bir bıçağın saplandığını ve “O, aramızda dolaşacak ama babam sonsuza kadar gitti” diye düşündüğünü söyledi.
Ancak Berry, Magee ile yüz yüze gelmeden huzur yüzü bulamayacağını düşündü ve çevreden gizli, araya aracılar koyarak buluşma teklifini iletti. Son derece katı ideolojik tutumunu sürdüren Magee, “burnu havada bir küçük burjuva” ile görüşüp derdini anlatmanın bir anlamı olmadığı yanıtını vererek teklifleri hep geri çevirdi.
Berry’nin ısrarları sürünce, Magee havlu attı ve Kuzey İrlanda’da buluştular. İlk buluşmalarında Berry susuyor, sessizliğe dayanamayan Magee konuşmaya dalıyor ve saatlerce hayatını, IRA’ya neden katıldığını, amaçlarını anlatıyordu.
Sonunda durduğunda Berry’ye, şöyle seslendi: “Bir şey söyle, öfkeni duymak istiyorum.” Eski IRA militanı bu sözleri söyledikten sonra yüz ifadesi yumuşadı ve ekledi: “Asında artık kim olduğumu bilemiyorum. Hayatımda seninki kadar onurlu bir duruş görmedim, ne olur bana acını anlat, ne yapabileceğimi söyle.”
O andan sonra Berry ve Magee dost oluyor.
Dokuz yıllık arkadaşlıklarında sadece bir kez kavga ettiler; o da, Mahatma Gandi ve barışçı direniş üzerine.
Berry, babasını öldüren militanla arkadaş olabilmesini, Magee’yi bir “insan” olarak görebilmesine, hikâyesine kulak verebilmesine bağlıyor. Berry, “affetmenin” bireysel olarak mümkün olmadığını ancak Magee’yi “anladığını” ve bu yüzden onunla iletişim kurabildiğini de dile getiriyor.
Buna karşılık, herkes o kadar anlayışlı değil.
Berry, bu arkadaşlıktan ötürü, “babasının anısına ihanet ettiği” gerekçesiyle ölüm tehditleri alıyor.
Geçen hafta, Magee ve Berry, birçok kez yaptıkları gibi, beraberce bir toplantıya katıldı.
Toplantıyı, 12 ekimde, Çatışma Karşıtı Karma Parlamenter Grubu üyesi 12 Britanyalı milletvekili, Kuzey İrlanda’da bu aralar sarsıntılar yaşayan barışı desteklemek için Londra’da Avam Kamarası’nda gerçekleştirdi.
Magee bir zamanlar yok etmeye çalıştığı Britanya hükümeti ve tüm parlamenterlerin önünde konuştu. “Şiddete başvurmaktan başka çarem yoktu. Sonuçta, IRA’nın yaptıklarıyla Britanya Ordusu’nun yaptıkları arasında bir fark yok” dedi.
Elbette, bu sözler bir grup tarafından hiç de hoş karşılanmadı. Örneğin, toplantının katılımcılarından, eski bakan, karısı Brighton bombalamasında felç olan Lord Tebbit, Magee’yi “üzüntülü bile gözükmemekle” suçladı.
Tebbit gibi Muhafazakâr Parti’den olan ve toplantıyı düzenleyen karma grubun üyesi Gary Streeter ise, “Onları anlıyorum ama affetmeye hazır olmalı ve yola devam etmeliyiz, yoksa çatışma sürer gider” yorumunu yaptı.
Londra merkezli bir sivil toplum kuruluşu olan ve çatışmalara insan temelli hikâyeler üzerinden yaklaşarak çözüm adımları getirmeyi amaçlayan Forgiveness Project’in (Affetme Projesi) kurucusu Marina Cantacuzino ise, “Magee, yaşadığı her gün, her dakika boyunca pişmanlık duymanın, buna karşılık yaptıklarının arkasında durmanın mümkün olabileceğini gösteriyor” düşüncesinde.”
Sevgi ve saygılarımla…