Her gün karşımıza çıkan “şok” dalgalarıyla ne kadar yüksekliğinin kaldığı artık bilinmez hale gelen “yükseköğretim”de gün geçmiyor ki başka bir haberle sarsılmayalım.
Pek çok hukuk fakültesi dekanının hukuk branşı dışından olması ve hukuk felsefesi dersine ilahiyatçı öğretim üyesinin görevlendirilmesinin sarsıntısını atlatamadan, bu kez, bugüne kadar özel yetenek sınavı ile öğrenci alınan 14 bölüm için artık o sınavın da yapılmayacağı, bölümlere merkezi yerleştirme ile öğrenci alınacağı açıklandı.
Yüksek liseye dönüşen üniversite eğitiminin içi daha da nasıl boşaltılır; eğitim eğitim diye çırpınırken, bunun tam aksini dışa vuran karar ve saç baş yolduran yeni düzenlemelerle hangi çağı yakalayacağımızın filmini izliyoruz.
Söz konusu 14 bölüm ‘Çizgi Film (Animasyon), Grafik, Grafik Resimleme ve Baskı, Grafik Tasarım, Moda Giyim Tasarımı, Moda Tasarımı, Moda ve Tekstil Tasarımı, Rekreasyon, Spor Bilimleri, Spor Yöneticiliği, Tekstil, Tekstil Geliştirme ve Pazarlama, Tekstil Tasarımı, Tekstil ve Moda Tasarımı’ olarak sıralanıyor.
Bugüne kadar bu bölümler hep özel yetenek sınavına göre öğrenci alıyor ve gençlerin yetenekleri doğrultusunda yerleştirmeler yapılıyordu.
E bekliyoruz, artık bu yol da açıldıysa…
Yakındır müzikte, resimde, heykelde, dramada, balede, cam tasarımında, tezhipte falan da özel yetenek kaldırılsın.
Bugüne kadar özel yetenek sınavı ile öğrenci alan 14 bölümde neden kaldırıldı bu sınav?
Yetenek gerektirmeyen bölümler mi bunlar?
Herkes resim yapabiliyor mu?
Peki tasarım, moda, grafik, tekstil yeteneksiz yapılabilir mi?
Merkezi sınava dayalı yerleştirme olur mu?..
Yükseköğretim’in bu kararı, hangi danışma kurullarına, hangi ihtiyaçla, hangi uzmanların görüşleriyle alındı ve değerlendirildi ama özel yetenek sınavıyla öğrenci alması gereken bölümleri daha da artırıp, ince eleyip sık dokumak gerekirken bu 14 bölüm için de artık “yeteneği olmayıp da diploması olanlar” şeklinde bir kapı açılmıştır.
Yukarıda da belirttik, korkumuz bunun alışkanlık haline gelmesi… Resim, müziğe kadar uzanması.
Olur mu?.. Olmaz mı?.. Olmaz dediğimiz o kadar çok “akla aykırı” şey olur hale geliyor ki artık bunu sormaya bile korkar hale geldik.
Bununla beraber YÖK böyle “abuk” kararlara imza atıyor da özel üniversitelerimizin halini de unutmamak gerek.
Özel üniversitelerden 30’unun öz kaynaklı araştırma projesine bütçe ayırmadığı, 8’inde Ar-Ge için hiç harcama yapılmadığı ortaya çıkmış.
Pıtrak gibi devlet üniversitesi açılır da ticarethane gibi özel üniversite açılmaz mı?
Açılır elbet.
Pıtrak devlet üniversiteleri ve ticarethaneye dönen özel üniversitelerimiz sayesinde; üstüne YÖK’ün bilim ve akla aykırı yeni düzenlemeleri de eklenince muhteşem bir tablo çıkıyor karşımıza.
Herhangi bir yüksekliği kalmayan, kalitesi dibe vuran, niteliği düşen, öğretim üyesiz, alakasız bir ne kadar yüksekliği kaldığı meçhul bir öğretim!
Devlet üniversitelerinden öğrenci ve öğretim üyesi bulunmazken bazı vakıf üniversitelerinde de akademisyen başına düşen öğrenci sayıları rekor kırar vaziyette.
Bir akademisyene 578, 454,287 öğrencinin düştüğü özel üniversiteler var.
Ne de güzel!
Ama esas can alıcı nokta bu da değil…
Üniversite açıyor devlet veya vakıf kuruluyor da vakıf üniversite açıyor ya…
Kitap yok üniversitelerde… Kütüphaneler boş; bunun da sayısal verileri yayınlandı…
Bilkent’te 507 bin kitap bulunurken Antalya AKEV Üniversitesi’nde sadece ve sadece 500, Lokman Hekim Üniversitesi’nde 1231, Alanya Hamdullah Emin Paşa Üniversitesi’nde 1907 kitap olduğu belirlenmiş.
5 üniversite kütüphanesinde öğrenci başına düşen kitap sayısı 1.
9 üniversitede bu sayı 2.
Devamını aktarmaya gerek var mı?
Reklama para saçan üniversitelerin çoğunun kütüphanesi tamtakır kuru bakır.
Neresinden tutsanız elinizde kalan bir yüksek(!)öğretim var karşımızda…
Binmişiz bir alamete…