Kuzey Ege ve Marmara Havzası, ülkemizin en önemli su alanlarındandır. Kuzey Ege Havzası’nı drene eden Çanakkale Boğazı’nın Ege Denizi’ne açıldığı noktada Karamenderes Çayı yer alır.
Karamenderes Çayı’nın eski adı Skamander’dir. Bu çay, Kazdağları’ndan doğup tamamı Çanakkale ili sınırları içerisinde akar. Ve Çanakkale Boğazı ile Ege Denizi’nin kesiştiği bölge olan Troya Tarihî Millî Parkı yakınlarında denize dökülür.
Karamenderes Çayı, Çanakkale’nin Ezine, Ayvacık ve Bayramiç ilçelerine dek uzanmaktadır. Karamenderes havzasının %39,8’lik bir bölümünde tarım yapılmaktadır. Tarım arazilerinin yanında doksan altı kuş türünü de barındırır.
Homeros’un destanı İlyada’ya göre, çayın aşağı kısımlarında yer alan Troya’da Truva Savaşı’nın bir bölümü yaşanmıştır.
Çanakkale’nin Biga ilçesi sınırlarından Marmara Denizi’ne dökülen çay ise, Kocabaş’tır. Kocabaş Çayı’nı oluşturan dereler, Sarıçeşme, Sazlı, Gölcük’tür.
İyilik, dostluk ve barış adına birleşir, bu kardeş dereler.
Umudu çağlayan dereler, Kazdağları köylerinden Etili, Kumarlar, Bezirgân, Muratlar ve Halilağa’nın kadim dostudur.
Hem Karamanderes hem Kocabaş Çayı, Ege ve Marmara Denizi’ne hayat vermektedir.
Marmara Denizi, İstanbul ve Çanakkale Boğaz’larından oluşan Türk Boğazlar Sistemi (TBS) Karadeniz ile Akdeniz arasındaki etkileşimi sağlar. Su, ısı ve kütle taşınımının yanı sıra kıtalar ve denizler arasında taşımacılık ve enerji geçişlerini denetleyen önemli bir yapıdır.
Ve Marmara, Türkiye’deki deniz yaşamı için son sığınaktır.
Anadolu’nun batısında yer alan, Akdeniz ile Karadeniz’i birbirine birleştiren Ege Denizi; Avrupa-Asya ve Afrika kıtalarının birbirlerine iyice yaklaştığı bölümde yer alan bir denizdir.
Bundan dolayı stratejik öneme sahiptir. Ve kuzeydoğuda Çanakkale Boğazı ile Marmara’ya ve oradan İstanbul Boğazı ile Karadeniz’e ulaşımı sağlar.
Bin tanrılı İda, ne kadar iyi olursa; ülkemiz için büyük bir öneme sahip Ege ve Marmara Denizi de o doğrultuda iyi olacaktır.
Büyük denizlerin can yoldaşı bin pınarlı İda’nın dereleri ve çayları, birbirine pamuk ipliği gibi bağlıdır. Birine bir çöp bile atılsa diğerinin canı yanar.
Bugün ise; binlerce yıldır Kazdağları’na olduğu gibi bütün insanlığa yaşam olan su kaynaklarının, özel maden şirketleri tarafından canına okunuyor.
Geçtiğimiz yıllarda; Doğu Biga Madencilik, Çanakkale’nin Çan ilçesine bağlı Kumarlar Köyü’nün suyuna göz dikti. İçme ve sulama suyu aldatmacası ile yörenin su kaynakları üzerine barajlar kurarak suyu kendi çıkarına kullanacağı gerçeğini gizledi.
Bunun üzerine, Kazdağları savunmasının önemli bir cephesini oluşturan Kumarlar Köyü’nün kadınları direndi. Ve madencilere verecek bir damla sularının olmadığını bütün herkese gösterdiler.
Günümüzde ise; yaklaşık iki aydır Bayramiç’te ağaç katliamını sürdüren Cengiz Holding, yaşattığı bu zulüm yetmiyormuş gibi bölgenin su kaynaklarını kurutmaya da yemin etmiş.
Cengiz Holding’e bağlı Truva Bakır A.Ş. ; hukuki süreci beklemeden hayata geçirmek istediği Halilağa Bakır Madeni Projesi için ihtiyacı olan suyu, Bayramiç’in ve Çan’ın önemli su kaynaklarından sağlamak istediği ortada. Bu acı gerçeği, şirketin ilgili bakanlığa sunduğu farklı tarihli ÇED dosyalarından anlıyoruz.
Proje sahasına yakın köylere su depolarını inşa eden Truva Bakır A.Ş. , bölge insanını susuz bırakarak tarım yapmalarını da istemiyor. Dereleri, çayları ve madenin hizmetine sunulan barajları, ölüm denizine dönüştürmeyi hedefliyor.
Millete küfreden, kara sermayesini aldığı ihaleler ile katlayan ve vergi borcunu sildiren Cengiz Holding; bin pınarlı İda’yı kurutursa, Marmara ve Ege’de hayat durur.
Sadece Çanakkale’nin değil Marmara ve Ege Denizi’nin de can damarı olan su kaynaklarımız, Cengiz Holding’in kullanımına bırakmayacağız.
Kumarlar Köyü’nün kadınları gibi suyumuz, toprağımız ve ağaçlarımız için mücadele edeceğiz.
Bu ülkeye ve millete yaşattıklarından dolayı, Cengiz’in bin pınarlı ida’nın sularında binlerce kez yıkansa yine de arınamayacağını o dereler çağlıyor bize.
Kötülük çamuruna saplanan cellatlara, engin denizlere karışıp yok olup gitmek yakışır.