Balıkesir’in Bigadiç kazasında bazı hayırseverler bir araya gelmiş, çevre köylerden gelen yetenekli kız öğrencilerin bütün ihtiyaçlarını karşıladıkları bir vakıf ve ona bağlı olarak bir de kız yurdu kurmuşlar. Bu yurtta hemen hemen her ay tanınmış, bir sanatçıyı, bir bilim adamını veya bir yazarı konuk ederek onlara belirlenen konularda konferanslar verdiriyorlar, bir sohbet içinde sorular sorduruyorlar.
Çanakkale savaşları üzerine konuşma yapmam için Vakıf başkanı sayın Sedat Ulus beni Bigadiç’e çağırdı. Konuşmama daha vakit vardı. Sedat Bey’in yazıhanesinde beklerken oradan geçmekte olan bir hanımı çağırarak Fettah Emine’yi anlatmasını istedi.
Bigadiçli Fettah Seferberlikte bütün Bigadiçli gençler gibi silah altına alınıyor.
Emine ismi çevrede çok fazla kullanıldığı için aralarında ayırım yapabilmek için eşine Fettah’ın Emine denilmiş. Zaman içinde Fettah Emine’ye dönüşmüş.
Fettah Çanakkale’ye gitmiş. Emine’de zaman durmuş. (Bu durumu bir psikolog arkadaşa sordum. “Çok uç bir olay ama insan beyni bu, olabilir.” diye cevap verdi.) Onun için; kocası Fettah daha dün, belki de bu sabah gitmiş.
Emine hanım; Fettah daha bu sabah gittiğini, ve hemen döneceğini sanıyor.
Bahçesinde, incirler olgunlaşıyor, erikler, dutlar yerlere dökülüyor, ne kendi yiyor, ne başkalarına yediriyor.
” Onları Fettah dikti. Onlar Fettah’ın. Fettah’ı, geldiğinde sorarsa, sonra ne derim ona?”
Bazen mahallenin çocukları meyvelar için bahçeye girdiğinde elinde sopa onları kovalıyor. Bağırıp çağırıyor.
Komşularıyla tek konuşma konusu “Fettah”. Ne hayaller, de düşünceler, ne kurgular.
“Fettah daha yeni gitti. Sabaha karşı gelmiş olması lâzım, ama Kale mahallesinde o Sarı Ayşe var ya işte o evine aldı Fettah’ı salıvermiyor. Ah o sarı kadın yok mu ,ah o sarı çıyan..O tutuyor Fettah’ı..Yoksa, Fettah şimdiye kadar çoktan gelirdi evine.”
Sarı Ayşe dediği kadın Fettah’ın gençlik sevgilisi imiş. Ayşe öleli belki yetmiş sene olmuş. Fakat Emine öldüğü güne kadar Fettah’ı Sarı Ayşe’nin alıkoyduğunu, ama bir gün Fettah’ın mutlaka evine döneceğine inanmış.
Belki Sarı Ayşe’ye kavga etmeğe gidecek, “Utanmıyor musun!” diyecek, ama “Fettah kızar sonra. Kızarsa bir daha hiç gelmez…
“Bazen komşular şaka olsun diye: “Sen burada oturuyorsun, ama ya yokken Fettah eve geldiyse?” derlermiş.
Emine, büyük bir telaş ve sevinçle hemen kalkar, eteğini toplayarak telaşla evine koşar, yatakları içinde, divanların altında, dolaplarda yüklüklerde Fettah’ı ararmış.
” Belki Fettah’ım geldi de ben beklemeden kahveye gitti.” diye yemek tencerelerinin kapaklarını kaldırarak bakar, Fettah yemişse azalmıştır diye kontrol edermiş.
Söylediklerine göre; Emine Teyze her gece yere bir yatak serer, itina ile düzeltir, ama içine hiç yatmazmış.. Yatağın yanında diz çöküp oturur, gözleri kapının kolunda, hep o anı beklermiş.. Fettah’ı kapıyı şimdi açıp içeri girecek.. diye bekler.. O anı yaşarmış..
Fettah Emine l996 da Fettah’ına kavuştu. Söylediklerine göre, öldüğünde Emine teyzeyi gene oturur vaziyette bulmuşlar. Gözleri açık ve kapının koluna bakıyor durumda ve bir eli de Fettah’ı Çanakkale’ye gittiğinden bu yana içinde hiç yatmadığı yatağın yastığı üzerindeymiş..
Emine Teyze, şimdi Bigadiç Mezarlığı’nda isimsiz bir çukurda belki de halâ Fettah’ını bekliyordur..
Fettah’ı geldiğinde kim bilir ona neler söyleyecek?…