Yolun kıvrımları arasından görünen muhteşem doğa insanın içine baharın sıcacık güneşini dolduruyor.
Oysa mevsim sonbahar..
Özbek Türklerinin dediği gibi dersek eğer, Köhnebahar.
Edremit Hanlar yolundan vurduk Biga yoluna.
Kaptanıma güvenim sonsuz.
Emekli öğretmen Nurgün Kıcır.
Ben ona hep başka seslenirim.
Kıcırım Nurgün’üm.
Kitap yazarı aynı zamanda.
Talim ve Terbiye kurulunda görev yaparken kitaplarını incelediğim kıymetlim..
Dostluğumuz 30 yılın imbiğinden süzülüp gelen cinsinden.
Biga yolculuğumuzun sebebi çok özel..
Bir başka dostumuzun memleketinde aldığı evini kutlayacağız.
Yeni aldıkları evlerini görmek bahane..
Kısacası dostların özlemi bizimkisi..
Uzun yıllar Edremit’te yarenliğimiz , dostluğumuz sacayağı misaliydi.
Bu üçlü her daim tasada , kıvançta hep birlikte olurduk.
Şimdilerde kurulan dostluklardan çok farklı bizimkisi..
Yıllardır her derdimizi paylaşır tüm sorunlarımızı çözeriz..
***
Hanlardan geçerken o güzelim doğa insanı büyülüyor..
Dümdüz yolu hiç sevmem..
Virajları döndükçe dağa tırmandıkça, ovaya düze indikçe direksiyonun keyfine varırsın.
Sabah erken çıktık yola.. Yine de güneş ısıtıyor bu sonbaharda her yanı , son demlerini de bize gönderiyor.
– Avunyayı geçtik.. Köylerin sessizliği ve dinginliğini keyifle yaşıyorum.. Sanki kendi evim varmış gibi.
– Nurgün bir köy kahvesinde oturup bir mola verip kahve içelim diyorum.. Anlaştık.. Bir köy ki karşılıklı iki kahve arasından geçiyor yol.
Burada duralım dedim.. Durduk.. Kahvedekilerle selamlaştık.. Kahveler söylendi.
Keyifle içerken birisi arabamızdan duman çıktığını söyleyince ikimiz de panikledik.
Köydeki tüm arabacılar bizi yönlendirirken, anlaştık ..
Ama biz yine de kendi bildiğimizi okuduk. Engeci Köyü kahvesinde ve köyde misafirliğimiz biraz uzun süreceğe benziyor. Durum anlaşıldı. Nurgün sigortasını aradı Biga’dan çekici istedik.. İki saate burada olurmuş.. Nurgün müthiş bir fotoğrafçı.. Ben diğer kahveye daldım.. Babamın vasiyeti geldi aklıma.. Ara sıra bizlere güzel vasiyetler bırakırdı ışığı sönmesin can babam..
***
Bir köy kahvesine yolunuz düşerse, bir paket çay, bir paket şeker alıp selamlayın içeridekileri..
Köy Enstitülüleri anlatın..
Benden söz ederseniz iyi olur hani..
Tam yerine rast geldim dedim. Köy bakkalından aldığım çay ve şekeri müşterisi az olan kahveye bıraktım.
Kalabalık olanın da müşterilerinin çaylarını ısmarladım..
Şimdi dedim , babam sağ olsa ona takılırdım..
– Hayati müdürümmm, İzci Liderimm nabıyon bakam.. Çaylar şekerler tamamdır.
Annem şaka ile kızardı bana..
– Ayıp kızım, babaya öyle söylenir mi ?
– Aman anne , babam bana kızmaz ki.
Bizim annem ile bu tatlı didişmemizi keyifle izleyen babamm..
Bıyık altından gülümseyen babammm..
Dün babamın ölüm yıldönümüydü. Hüzünler arasından , gülümseyen yüzleri bilge duruşları ile , bana öğütleri, yaşadıklarımın bir bir gözümün önünden geçişleri. Hepsi bir bardak çay , bir fincan kahvenin
başınaydı.. Gönül dostu , gülen yüzleri, şeker tadında sözleri bizimkisilerin.. Annem – Babam.. Minnet ve dua ile.
***
Tek başına oturuyordu köşede.. Güneşin sıcağı henüz çökmeden üstüne.
Vardım yanına, selamlaştık. Geçmiş olsun hanım kızım dedi.. Tıpkı Fikret Türen öğretmenim gibi. Hanım kızım.. Türk insanının en naif ve insanın gururunu okşayan bir deyim.
Kendi evladı yerine koyarken bile, zarif bir sıfatla ödüllendiriyor..
” Hanım kızım ”
– Yaş kaç oldu abim dedim.. Gülümsedi.. Ben artık eyice gocadım , yaş 97 ..
– Maşallah dedim. Maşallah.. Hiç göstermiyorsunuz.
– Evdeki nenen bana çok eyi baktı dedi.. Mutlu olmanın sırrı bu demek ki diye geçirdim içimden..
– Eee hiç didişmediniz mi nenem ile?
Gülümsedi..
Olma mı heç..
Didiştik elbet. Ama hep dadında bıraktık..
Uzatmadık. Gönül goyup , ortalığa saçılacak gavgamız heç omadı .. Heç.
Elin dilne düşmedik , ardımızdan gov duymadık. Pek yavuz bi ömür harcadık.. Sona gemedik daha.. Gençliğimizi yaşayıp dururuz..
Kahkahalar havada uçuşuyor.. Gençliğinizi sevem..
İnsanı imrendirecek bir yaşamın koca çınarları.
Sağlıcakla olun emi. Ne de olsa gençliğinizin baharında nefes alıp durursunuz. Nefesiniz daim olsun..
***
Çekicimiz geldi , arabamızın sorunu çok basit ama önemli görevi var.
Arabanın termostatının hortumu patlamış. Aracımız susuz kalmış..
Engeci köyüne veda ediyoruz..
İstikamet Biga..
Müberra Gül ve Hüseyin Gül, ile iki saat bekleyişten sonra kucaklaşıyoruz. Dostların sıcaklığını çok özlemişiz.
Balıkesir yerel şivesi ile güldürüyorum dostlarımızı..
– Bu gece sabahlarız garii.. Annadacak çok şeyimiz vaaa..
***
Biga sabahı sıcacık bir sonbahar güneşiyle keyiflendiriyor yaşamı.
Biga’nın pazarı da çarşamba günü kuruluyor. Edremit pazarı gibi. Biga ve Edremit’in orta yeri çarşamba pazarı.. Pazar bereketi çok olsun.
***
Bugün Biga ve köylerini dolaşacağız, Hüseyin ve Müberra Gül programı yapmışlar bile.
***
Biga köylerini dolaşacağız..
İlk ve özel bir durağımız var..
IŞIKELİ KÖYÜ..
Çanakkale ili Biga İlçesine uzaklığı 8 km.93 Harbi diye bildiğimiz savaş sırasında Bulgaristan’ın Filibe şehrinden göç eden Pomaklar tarafından kurulmuştur. Kuruluş tarihi 1896 ,Rakım 350 metre. Işıkeli
köyü tepeye kurulmuş , muhteşem bir konumu var. Pırıl pırıl bir köy.. İnsanın hiç ayrılası gelmiyor.
Köyün eski adı Eşekçi olup daha sonra beğenilen temiz düzenli bir köy olduğundan ışıklı yer ismini anımsatan özel ve daha farklı bir isim düşünen köyün yetkili kişilerinin ortak kararı ile köyün ismi 1964
yılında Işıkeli köyü diye değiştirilmiş. O tarihten bu yana Işıkeli Köyü olarak anılmıştır.
Köy meydanında geleneksel el sanatlarından , buraya getirdikleri muhteşem örnekler var. Küçük bir pazar kurulmuş. Allı, yeşilli , morlu renk cümbüşünün içinde kayboluyor insan. Kadınların el emeği göz nuru. Değer bulsun diye dilek sunuyorum.
Köyün orta yerindeki el sanatlarının sergilendiği kahvenin önemli bir özelliği var. Işıkeli köyünün yokluk zamanında ürettiği bir kahve.. Nohut kahvesi. Savaş zamanında halkın ürettiği bir kültür. Köyün orta
yerinde kurulan bir köy odası var.Kadınlar burada toplanıp zamanı değerlendiriyorlar. Ürettikleri el emeği göz nuru hediyelikleri pazarlıyorlar.
Bu işlere gönül veren köy sakinlerinden Ayşe Kısa hanımla söyleşiyorum. Buyrun köy odamıza diğer köy kadınlarımızla tanışalım diyor. İçeride de el ürünleri asılmış. İnsanın içi cıvıl cıvıl oluyor. Sohbetin ortasına dalıyorum. Sizlerin bir resminizi çekebilir miyim ? Kimileri istemiyor.. Ama şirin bir teyzemiz gel beni
çek kızım diyor. Ama , gazetede çıkacak diyorum. Çıksınnn..
Gülüşüyoruz. Yakışıklı bir foturafım olsun diyor.
Ayşe Kısa hanımdan aldığım bilgilere göre Biga ilçesine bağlı bu yolla gelen göçmenlerin kurduğu diğer köylerin isimleri şunlar.
1- Işıkeli. 2-Arabaalan 3-Kaynarca 4-Elmalı 5-Yolindi 6-Camialan 7-Yeşilköy 8-Karaduru.
IŞIKELİ NOHUT KAHVESİ.
1.Dünya Savaşı yıllarında kahvenin ithal edilemediği kıtlık dönemde halk arasında elde avuçta olanla yapılan ve içilen bir tür aslında. Şu anda günümüzde yok denecek kadar az yapılıyor. Geleneği devam ettiren en önemli temsilci Çanakkale / Biga / Işıkeli Köyündeki Cemil Usta.
Nohut Kahvesi Yapılışı.
Bir tatlı kaşığı nohut kahvesi , isteğe bağlı şeker, çay kaşığının ucunda karbonat ve su konur. Güzelce karıştırılıp kısık ateşte bol kaynatılır. Afiyet olsun..
HAYATA DAİR.
Işıkeli köyünde köylülerle kısa sohbetin keyfini ve öğrendiklerimi nasıl anlatayım ki..
İki üniversite bitirip , üstüne master ve doktora çeksen onca bilgeliği ve bilgiyi dağarcığına zor yüklersin.
Güneşin batışına ve arkasına bıraktığı kızıllığa bakıp ertesi günün hava durumunu ve rüzgarın şiddetini anlatan teyzeme imrendim.
– Biz yarın da Karabiga’ya gideceğiz. İnşallah hava bozmaz diyorum.
Gülümsüyor, ekliyor..
– Yarın gün inene kadar hava yumuşak olur. Gün indikten sonra belki biraz rüzgar eser , az da rahmet yağar. Gari eyi gezin kövlemizi..
– Teyzem be sen de dedemler gibi ” köv ” diyorsun. Onlar da sizin gibi Bulgaristan göçmeni ama , Filibe değil geldikleri yer. Onlar Tırnava / Servi kasabasından geliyorlar Balıkesir / Şamlı beldesine.
Balkanlara da Konya / Karaman muhaciri olarak gidiyorlar. Benim bildiğim bu. Belki az daha konuşursak akraba – hısım çıkacağız diyor Ayşe hanım.
Işıkeli köyünden ayrılırken nohut kahvesinin o keyifli tadı damağımızda kalıyor..
Dostlarımız için Işıkeli nohut kahvesinden alıp yola öyle koyuluyoruz..