Günümüz insanını tanımlamadan, insanın kendi hakkında ki bilgileri açık ve net olmalıdır. Başlık aldığımız sözcükler, insanın kendi bilgilerini ve bilgilenmesinin başlangıcı olarak tanımlamalıyız.
1.BEN; sözcük anlamı olarak; 1’nci tekil şahıs işaret zamiri. Gösterme anlamında, insanın kendisini işaret eder.
2.BEN; vücudumuzun değişik yerlerinde oluşan, derimiz üstünde, farklı hücre topluluğu diyerek tanımlayalım.
3.BEN; kendin. İnsanın kendi kendini işaret etmesi.
BENLİK; Kişinin eğitim, çevre, yaşam koşullarının dayatarak, insana kazandırdığı kişilik özellikleri. Davranış bilimleri uzmanı değilim. Bu sözcükten anladığım budur.
BENCİLLİK; İnsan tüm yararlıkları, faydaları, başarıları kendine döndürmesi, kendine mal etmesi, kendini “nalıncı keseri” gibi, her işi kendine yontması olarak açmak gerekir…
Teknolojik gelişmelerin insana yüklediği çağın gereklerini bilgilenme hakkı çerçevesindeki araştırmaları, değişik amaçlı iletişim çalışmaları, günlük haberler edinme, mesleki ve idari çalışmalar gereği iletişim araçlarını kullanması olağan uygulamalardır, bu uygulamaları kullanmakta, çağın gereğidir.
ANCAK;İnsanın yalnızlaşmasına, bencilleşmesine neden olan, toplumsallaşmasını engelleyen durumlar gözlendiğinde, ortada bir yanlışlık olduğunun farkında olmalıyız…
Bu durumu çok iyi tanımlayan edebi dilde FABL olarak tanımlanan yazı türlerinde; Lafontaine, Aiseopos(Ezop) ve Beydaba ustaların eserlerinde okuduğumuz yazılar bu türdendir. Doğrudan insanı konuşturmaz. İnsan yerine; yazı kahramanları hayvanlar alemindendir. Bu örnekleri peygamberler tarihinde de görmek mümkün.
KURT, ÇAKAL, SIRTLAN ,TİLKİ; “Ormanlar kralıyla ava çıkarlar. Az, uz, dere ,tepe düz giderek, önlerine çıkan bir geyiği avlarlar. Bir su başına varıp, dinlenirler.
Bu arada;
KURT; Aslana yaklaşarak, haşmetlim, bana bu avdan bir arka kol verirseniz yeter, deyince , aslan bir pençe atar.
-Otur yerine.
ÇAKAL; Efendim bana da ,bir ön kol verseniz,razı olurum der.
Arkasından çakal da pençeyi yer…
SIRTLAN; Üstadım, kralım, en güçlü efendim, bana geyiğin bağrsaklarını verirseniz yeter dediğinde; bir pençede sırtlan yer.
TİLKİ söze girer; ormanların en güçlü kralı, her türlü saygıya layık eşsiz kahramanı nasıl bilirse öyle olsun. Her şeyi siz bilirsiniz. En iyiyi, en adaletli paylaşımı sizin yapacağına inanıyorum diyerek, pençe yemekten kurtulur…
ASLANIN BÖLÜŞÜM ADALETİ
Herkes yerine otursun. Haddini bilsin. Bu avın eti de kemiği de, tüm bedeni de benim hakkımdır. İtirazı olan var mı? İtirazı olan toplantının sonunda dilekçeyle baş vursun.
TİLKİYLE LEYLEK MUTLU ARKADAŞTIRLAR,
Tilki, arkadaşı leyleği konuk çağırır. Hazırladığı çorbayı iki yayvan tabağa alarak, leyleği yemeğe buyur eder.Tilki yalap şalap çorbayı içer.
Leylek uzun gagasıyla çorbayı içemeden sofradan aç kalkarak vedalaşırlar.
Bir zaman sonra; leylek tilkiyi yemeğe davet eder. Leylek hazırladığı çorbayı uzun boyunlu, derin sürahilere servis eder. Leylek uzun gagasıyla derin kapdan çorbasını içer. Tilki; sürahinin dışını yalayarak çorbayı içmeye çalışırsa da, başaramaz.”
Bu anlatımlardan sonra, insanın davranışlarına örneklemeler yapmaya çalıştık. Sözün özü; “bizim evde yiyem içem , sizin evde, gülem oynayam” bencilliğine denk geldiğine tanık olursunuz ? İ D U R A K İ *.
Kendi özbenliğini yitiren toplumlarda toplumsal çürüme başlar. Katılımda, katlanmada, ve bölüşümde ki eşitsizlikler, dengesizlikler insanları çileden çıkarır.
VATANDAŞIN yolu İzmir’in Bayındır ilçesine düşer. Gelmişken ilçe camisine gideyim, namazımı eda edeyim der. Namazını eda edip kapıya geldiğinde ayakkabıları yoktur. Arar, soruşturur. Bilen gören yoktur. Yalın ayak sokağa iner. İlçe kahvesine yalın ayak girer. Kahvedekiler adama gülerler. Gülenleri gören vatandaş, şu dizeleri sıralar:
“-Bayındır, bayındır,
adamı adam eden
koyundur koyundur.
Bu da bana bir oyundur.”
Zaman içinde bizler oyundan oyuna koşarken, zamanla boşa kürek çektiğimizin, gittikçe benlik kaybı yaşadığımızın da farkında olmamız gerekir.