Ben değil Maçoğlu söyleyecek. Az sabır. Önce bir hakkı teslim etmek istiyorum.
Adam küçücük bir ilçede gösterdiği başarıyla tüm Türkiye’de Komünizme olan soğukluğu kırdı; Batı da, çok daha iyi şartlarda, sağ seçmenin komünizme göre daha az mesafeli durduğu sosyal demokrasiyle arasındaki soğukluk hâlâ kırılamadı.
Bu arada bir hatırlatma yapmak istiyorum. Maçoğlu’nun partisi o sizin bildiğiniz komünist partilerden değil. Daha ılımlı. Mülkiyet düşmanlığı yapmıyor. Ayrıca Komünizm demokrasiyi de devleti de reddeder, o devletin kuralları içinde demokrasiyle(katılımcı) çalışıyor. Ovacık’ta uyguladığı model de Komünizm modeli falan değil. Bildiğiniz sosyal belediyeciliğin sosyalizme “kısmen” de olsa yakın olanı. Çalmadan, çırpmadan, üreterek…
AKP iktidar olanaklarından fakir fukaraya da bir lokma vererek insanları sadakaya muhtaç edip onursuzlaştırırken; Ovacık’ta uygulanan modelde insanlara sadaka yerine iş verilerek, devletin boş arazilerinde nohut, kuru fasulye, patates ektirilerek kendi yaşamlarını kendilerinin kazanması sağlanıyor.
AKP sadaka veriyor, Maçoğlu iş veriyor. Birinciden kul çıkıyor, ikinciden yurttaş.
Formül şu:
Şeffaflık- katılımcı demokrasi, üreten bir kent ekonomisi ve yereli orada yaşayan insanlarla birlikte yönetmek.
Evet, sihirli formül bu. Nasıl çok kolay değil mi? Kendine güvenen için öyle.
Kim bilir, bakarsınız bir gün bizlere de nasip olur.
Oy verdiğimiz bir belediye başkanımızın yıllık bilançosunu devasa bir pankartla belediye binasına astığını görürüz, kim bilir?
Hay Allah, yine yerim bitti ama söz, belediye başkanının ne yapamayacağını yarın yazacağım…