“Yazı bilmem
Yazarım yazı bilmem
Bu yaz böyle geçti
Gelecek yazı bilmem…” dedi Bekir Coşkun.
Gelecek yazı okurlarına , sevdiklerine bıraktı.
Sevgili eşi Andree’ye bırakıp gitti..
Bekir Coşkun’un iyi bir müzik insanı olduğunu kaç kişi biliyor ?
Kemanıyla verdiği sesleri duyanlar ne kadar şanslı..
Üniversite öğrencisi iken müzisyenlik yapar.
Sanat güneşimiz Zeki Müren’e sahnede kanun çalarak eşlik ettiğini de not edeyim buraya..
Ustam , içimdeki hüzün ancak yazarak dağılacak gibi.
İki gündür yazıyorum , yazmasam size haksızlık edeceğim gibi bir duygu var içimde.
Dün yazdım , bugün de yazıyorum.Yarınlarda da yazacağım.
***
Bekir Coşkun anısı , kendi sesinden ve görüntüsünden dinledim , onu uğurladığımız gün.
Okurları ile yaptığı bir söyleşide anlatıyor. Gülümseyerek. Dinleyenler sonunda basıyor kahkahayı.
Elindeki cep telefonunu gösteriyor , artık bu olmadan olmuyor. Biliyorum beni dinliyorlar. Ben hiç iki kişi konuşmadım bununla.
Hep üç kişi olduk , iki kişilik konuşmalarda.
Önceden telefonlar böyle değildi.
Gazetenin telefon kabloları , camdan dışarı çıkıyor , karşı inşaatın oradan direklere ulaşıyor.
Adam iki cımbızı takıyor tellere , bizleri dinliyor.
Bizi dinleyenin nefesini duyuyoruz. Bu arada bizi dinleyen nezle oldu.Öksürüyor. Yazı işleri müdürü ona seslenerek Nane- Limon iç dedi.
O da , kritik bir görüşme yaptığımızda bizi uyarır” öhö öhö ” diye ses verirdi. Daha sonra emekli oldu.
Biz de onu gazete santraline memur olarak aldık. Mahmut abi iyi bir insandı. Rahmet olsun.”
Bekir Coşkun gülüyor ,dinleyenlerin kahkahaları havada uçuşuyor.
***
PAKO.
9 sene hiç ayrılmadık… Zamanla birbirimize benzemeye başlamıştık…
Yaz geldi mi gözlerimiz aynı zamanda kızardı, mide ilaçlarını ikiye böldüm, yarısı ona, yarısı bana, ben hastalandığımda o da hastalandı…
Andree “Bu seni taklit ediyor” diyordu…
Son zamanlarda onu evde bırakıp hastanelere gittiğimizde, günlerce camda bekledi.
Döndüğümüzde geceleri başını dizime koyuyordu, bütün acılarımı hissettiğini anlıyordum…
Sonunda o da kanser oldu…
Ön bacağını aldılar…
***
Şimdi ikimiz de iyiyiz…
Onun üç ayağı var, birlikte geziyoruz…
Sözleştik:
“Sen benim nefesim ol, ben de senin ayağın…”
Demişti bu yaz.
Bekir Coşkun.
***
KİMİLERİ HİÇ ÖLMEZ, dedi..
” Ölseler bile yaşamaya davam ederler bizde.
Geçtiğimiz bir-iki yıl birçok sevdiğimizi alıp götürdü ama, kimi zaman çıkagelirler bir anda.
Bir somurtma nöbetinde, keyifsiz bir aralıkta, bir bakarsınız çıkagelir Levent Kırca.
O pos bıyıkları, kaymış gözleri, gülümseyen yüzü, onu göz kapaklarımda görünce gülümserim.
Her gün benim gibi milyonlarca insana gittiğinden, onları bir an olsun gülümsettiğinden eminim.
Neşet Ertaş gelir kimi gecenin bir vakti…
İkimiz oturup ağlarız “Melo” için:
“Bugün bana bir hal oldu
Yardan kara haber geldi
Bu haber bağrımı deldi
Dediler ki Melom öldü…”
Tarık Akan gelir…
Kadıköy Caddebostan Kültür Sarayı’nda söyleşim vardı o gün, salon dolmuştu, onlarca sanatçı arkadaşım gelmiş, yere serdikleri gazete kağıtlarına oturmuşlardı, Tarık Akan’ı göremeyince üzülmüştüm…
Söyleşinin bitimine doğru sahne kapısından girdiğini gördüm, sırılsıklamdı, pardesüsünden su damlıyordu, saçları yüzüne yapışmıştı, sarılmıştık “Trafik durdu yağmurdan, inip koşarak geldim” demişti…
İşte yine çoğu zaman öyle sırılsıklam gelir, sarılırım…
Zeki Alasya gelir.
“Metin’i ekti yine” derim.
Onlar öldü sanırsınız ama ölmezler…
Çünkü…
Sanatçı “biz” olduğu sürece, biz de “o” oluruz.
Yüreğimize geçip oturur ve bizde yaşar.
Sanatçı; çağdışılığı, despotizmi, zulmü, hukuksuzluğu, kini, nefreti onaylamaz.
31/12/2016 – Bekir Coşkun”
***
Canımızı sıkıyorlardı.
Eşeğini dövemeyen semerini dövüyordu.
Canı çok yandığında ; ATATÜRK söz konusu olduğu günde , korkusuzca yazdı.
“Ben Atatürk’ü sevmeyenleri de sevmem…
O bir insan değildir bizler için…
Bir ilkedir, bir idealdir, bir rejimdir, bir ülkedir, özgürlüktür, bağımsızlıktır, medeniyettir.
Biz hepsine birden “Atatürk” deriz…
Bu yüzden dilimizden düşmez ” dedi.
Bekir Coşkun.
Atatürk’ün sevgisini öylesine anlattı ki , bizler onun o Atatürk sevgisine sevdalandık.
Türk Bayrağı’na döktüğü gözyaşını dinleyince gözlerimiz yaşardı.
Anlatıyordu ;
” Türk Bayrağı’nı görünce öylesine duygulanırım ki , yurt dışında , elçiliğimizde kırmızısını uzaktan görünce gözlerim yaşarır.”
Mustafa Kemal’in askeriydi.
***
AİLESİNİN YANINDA OLAMAMAK .
“Andree’ye, çocuklara hiç zaman ayıramadım.
Her şeyimiz yarımdı.
Özel yemekleri, evlilik günlerimizi, yaş günlerini hep kaçırdım.
Geceleri kabusla geçti.
Mahkeme koridorlarından usandım.
Evimizi kurşunladılar.
Yazarların arabalarına bomba koydukları günlerde önce ben gidip motoru çalıştırıyordum, Andree kucağında Pako ile sonra geliyordu.
Ama hiçbir zaman bugünkü kadar acı çekmedik.
Hiçbir zaman bu günler kadar saldırı altında değildik.
Türkiye hiçbir zaman, kin ve nefret içinde, demokrasiden bu kadar uzaklaşmadı.
Hiç olmazsa sığınacağımız mahkemeler vardı, artık yok.
Sadece okurlarımız var, yürekli, cumhuriyet sevdalısı okurlarımız. Onlar sayesinde kasabanın ışıkları yanacak.”
diye yazdı.
Bekir Coşkun.
Bekir ve Andree COŞKUN…
***
BÜTÜN KUŞLAR VEFASIZ, diye yazdı..
Bizlere muhteşem bir anı yazısı bıraktı.
Ama ben , Bekir Coşkun’u hep tebessümle anacağım.
O konuşurken, yazarken insana, kederlerini , kaygılarını , günlük kargaşanın içindeki umutsuzluğunuzu unutturur.
Hüzünlü yazarken bile , bir gülümseme kondurur insanın yüzüne.
DÖVLET, ilk kitabı idi okuduğum.
Sonra yazdı durdu.
Dokuzuncu kövden gitti Onuncu köv efesi oldu.
Kitapları ile yaşayacak , bizlere seslenecek , sayfaların arasından.
1990 da DÖVLET i yazdı.
1998 de Avukatımı İstiyorum.
2000 de Pako’ya Mektuplar.
2005 de Ben Pako.
2008 de Büyük Oyun.
2011 de Başın Öne Eğilmesin.
2016 Titanic Kemancıları.
Bu kitapları ile ölümsüzlüğe attığı imzadır.
DUYGU YÜKLÜ YÜREĞİ İLE YAZARDI.
” “Komşunun radyosunda, her sene bu mevsimde durmadan çalan yine o hüzzam şarkı var:
Böyle mi esecekti bu mevsimde bu rüzgâr
Bütün kuşlar vefasız mevsim artık sonbahar
Unutmuş ellerimi eşim, dostum sevgilim
Kalbim acılarla bölünmüş dilim dilim
Bütün kuşlar vefasız mevsim artık sonbahar…”
Ayrılık mevsimidir bu aylar…
Yazlıkçılar döndüler…
Kırlangıçlar Nil deltasına gitti…
Bu aylarda renk çiçekten ayrılır…
Güneş kumdan…
Menekşe kırmızıdan…
Bahçeler çocuk seslerinden…
Salkım asmadan…
Yaprak dalından…
Bir boş salıncak, rüzgârla terasta sallanır…
Ayrılık mevsimidir bu aylar…
Her sene bu aylarda ben “ayrılık” yazımı yazarım…
Her cümlenin sonuna noktalar, artı iki damla…
Hüzün günleridir…
Yaş gözden ayrılır…
Küçük köpek kaç gündür arkadaşı çocuğu arıyor kumsalda…
Arada bir koşuyor kendi kendine…
Koşunca arkadaşı gelecek sanıyor…
Nereden bilsin…
Bu mevsim ayrılık zamanıdır…
Dün gece ilk yağmur yağdı…
Çatılarda tıkır tıkır…
Küçük gölcükler oluştu sokakta…
Kediler saçak altlarına sığındılar…
Bu sonbahar yağmurları, sanki doğanın ayrılıklara ağlayışıdır…
Yaz aşklarında bu günlerde tenler ayrılır…
Ne çok giden olur…
Ne çok el sallanır bu mevsimde…
O ne çok vedadır…
Bu mevsimde ne çok “Beni unutma!..” vardır…
Ayrılık mevsimidir bu aylar…
Aklında bir hüzzam şarkı…
Bir de ayrılıkların sızısı kalır…
“Bütün kuşlar vefasız, mevsim artık sonbahar”
Bekir Coşkun.
***
Bugün Ankara’da dostları , sevenleri ailesi , okurları ve Andree’si uğurladı son yolculuğuna..
Memleketine..
Urfa’ya yola çıktı , Tülmen köyüne, toprağına sonsuz uykusunu uyumaya..
Yanında sevdiceği , Andree var.
Cenaze namazında hoca Bekir Coşkun’un sözleriyle uğurladı..
” Güz hüzün mevsimidir…
Bu ayrılıklar bana göre değil…
Elimde beyaz mendil…
Peşlerinden koşup “ağlamayın…” diye diye…
Tüm ıslak gözleri silesim gelir..”
Bekir Coşkun.
***
Yazımın sonuna doğru Halk TV’de Andree ile canlı bağlantı yaptılar. .
Sesi titriyor, ağlıyor , sevdasını haykırıyordu.
” Şimdi Adana’dayız .
O’nu en çok ben sevdim , aşkımı buradan haykırıyorum. ”
Kaç kadına , kaç erkeğe böylesine bir sevda nasip olmuştur ?
Bekir ve Andree Coşkun ikiniz de ne kadar şanslısınız.
Sevdalar kadar güzelliklerle yaşadınız.
Bizler gıpta ile bakıyoruz o muhteşem sevdanın resimlerine.
Uğurlar olsun üstadım..
Yıldızlar yoldaşın olsun.