Zaman ne de çabuk geçiyor.
Bebek yaşta çocukların, daha resmi anlatımıyla, ilkokula başlama yaşını 60-66 aya kadar indiren sisteme geçileli 7 yıl olmuş.
Aynı zamanda 4+4+4 sistemine.
Haliyle…
7 yıl önce okula başlayan “bebek” çocuklar da büyüdüler hızla ve geldiler lise kapısına.
Bugüne kadar normal yaş dilimine göre mezun olan çocukların sayısında yüzde 50 artış olduğu belirlendi bu yıl.
Sebebi 60-66 aylıklar!
Tüm çocuk uzmanlarının, pedagogların, eğitimcilerin karşı olduğu, ailelerin ne yapar bilmez hale geldiği 60-66 aylıkların okula başlamasındaki stres halen devam ediyor.
Neyi sağladık bebek yaştaki çocukları okula kayıt yaptır/t/makla?..
Bir düzenleme yapılıyorsa olağan olan “fayda” sağlamaktır di mi?..
Hem eğitim açısından hem çocuk açısından.
60-66 aylık dilimdeki çocukların okula başlamasıyla eğitim sistemimiz ve çocuklarımız ne fayda sağlamıştır, bu bir açıklansa, bilimsel verilerle ortaya konsa da aydınlanabilsek…
Geçiniz…
Şimdi başka bir sorun daha var.
Belki yazının giriş kısmından anladınız.
2020’de ortaöğrenime geçecek öğrenci sayısı 1,8 milyona ulaşacakmış.
Haziran 2020’deki LGS’ye de 1 milyon 811 bin 517 öğrenci katılacakmış.
Yani…
Eğitimciler diyor ki şimdi:
“Arz talep dengesi aşırı bozulduğu için liselerde bu yıl ve bundan sonra ciddi yığılma olacak”
Yani onun da meali şu:
60-66 aylık dilimdeki çocukların büyüyeceği, liseye başlayacağı o zaman unutuldu!
Çünkü derslik ve öğretmen sayısı yetersiz.
Eğitimcilerin dikkat çektiği nokta tam da burası. Eğitimciler lisede, 2020 LGS sonrası çocukların okullarda oturacak sıra bulamayacağını ifade ediyorlar.
Okulların belirsiz hali eğitim camiasına ve ailelerin kucağına yeni bir sorun yumağı olarak düşerken aklı evvel bir köşe yazarının derdi ise başka, diyor ki:
“Şeriat kurallarını uygulamada engel yok, değişim için anaokuldan üniversiteye kadar okul açmak mümkün”
Eğitimin sayısız derdi içinde gündeme konan mevzuya bakın.
Birilerinin aklı her daim olduğu gibi halen şeriat arzusunda.
Artık bu kendini bilmezleri kendi dünyalarında bırakalım da bu yılki öngörülmeyen yığılmanın getirdiği sıkıntı ve eleştiriler karşısında Milli Eğitim Bakanı da bir açıklama yapmak zorunda kaldı ve sürecin yakından takip edildiğini ve bu sürecin başarıyla yönetilecek şekilde planlamalarının yapıldığını ifade etti.
Aynı zamanda öğretmen açığı bulunduğunu da yineleyen Milli Eğitim Bakanı, kadrolu öğretmen sayısının artırılmasının ise ekonomik imkanlara bağlı olduğunu söyledi.
Ekonomik imkan?..
Nedense konu eğitime geldiğinde hep sıkıntı olarak “ekonomik imkanlar” gerekçe olarak ileri sürülüyor da para harcanmaması gereken bilumum israf konusu ise hep es geçiliyor.
Evet nur topu gibi bir sorunumuz daha olacak önümüzdeki yıl.
Zaten tıka basa dolu okullarımız daha da öğrenci dolacak…
Hangi fayda getirdiği bilinmeyen 60-66 aylık dilimdeki çocuklar büyüyüp lise kapısına geldikleri için de bugüne kadar var olan normal artış akışı katlanarak liselerde yeni bir ızdırap alanı yaratacak.
İşleyen bir düzgün sistemi bozmakta üstümüze olmadığı için kendi kendimizi yeni sorunlar açmaya devam ediyoruz.
İşin daha bir tuhafı ise; yanlıştan dönmeyi bir türlü bil/e/miyoruz!