Bayram sabahları önce kulaklarımız uyanırdı. Annem yumuşacık bir sesle Kur’an okurdu salonda. Sessizlik içindeki hafif ses bir çağrı gibiydi. Yanına gider bir süre birlikte dua ederdik. Ölmüşlerimize rahmet, kalanlara sağlık dilerdik. Özel isteklerimiz varsa araya sıkıştırmayı unutmazdık. Dedem ve babam camiden bayramı almaya gitmişlerdi. Dua kısa sürerdi. Bayram top atışları ve tekbir sesleri ile ‘Geliyorum’ derdi. Ve dedem ile babam bayramı alır eve getirirdi.
Hep beraber bayramlaşır hızlıca kahvaltıya otururduk. Çoğu zaman henüz kahvaltıdayken bir otobüs dayımlar gelirdi.
–Paylanlar geldiii!
Karşılamak için koşardık.
Süleyman Paylan babaannemin kardeşi. Oğlanları, kızları, gelinler çocuklar önce bize gelir ardından Korucu’ya giderlerdi.
Bizim evde büyükler olduğu için evimiz hep çok kalabalık olurdu. Bayramlar güzel, şeker bayramı daha eğlenceliydi. Babam bir dolu balon şişirir, sürekli badem şekeri, çikolata ve şeker yerdik.
Anneannemler ile çok yakın oturuyorduk. Kahvaltıdan hemen sonra koşarak onlara giderdik. Annemler ancak akşamüzerine doğru bir kaçamak yapıp uğrayabilirlerdi.
Anneannemlerin evi de bizim ev gibi kalabalık olurdu. Biz kardeşimle onlarda kalırdık ilk gün. Anneannemin deyişi ile misafirlere hizmet ederdik. Şeker ve kolonya servisi bizim görevimizdi. Ancak büyükbabamın her bayram için özel bir hazırlığı olurdu. Çok esprili ve becerikli bir adamdı. Bir bayram çubuk şekerlere benzeyen tahtalar kesmiş. Gerçek şekerler gibi ambalajlamış ve hepsini hoş bir sepete tanzim etmiş. Biz şeker tutarken büyükler almak istemeyince hemen elimizden alır ustalıkla şakalamak istediği kişinin tahta şekerleri almasını sağlardı. Sonrası tam bir şamata, kahkaha, eğlence…
Evleri o kadar kalabalık olurdu ki yeni gelenlere yer açılsın diye öncekiler kalkardı. Kapıdakiler büyükbabam ne yapmış diye öğrenmek ister onlar gülerek söylemeden çıkardı. Her bebek doğduğu andan evlenene kadar mendil ve balon alma hakkına sahipti. Evlendiği anda hediyesi biter, çocuğu olursa yine başlardı.
Ailenin çocukları ve ekonomik durumu iyi olmayan ailelerin çocukları mendil içinde para bulurdu. Az da olsa üniversite okuyan gençler varsa onların mendilleri daha kabarık olurdu. Kimse parayı görmez, herkes gizlice mendilin içine bakardı.
***
Evlenip Isparta gelini oldum. İlk aylarımız ve ilk bayram evin tüm erkekleri camiye gitti. Bende yeni gelinim ya giyindim süslendim üst kata çıktım. Mutfakta iki eltim bir telaş yemek hazırlığındalar. Düdüklüden et boşalıyor, bulgur pilavları pişiyor…
-Geliiin, sende domatesleri biberleri doğra, turşu koy şu tabaklara…
Dedi küçük eltim. Ben tam şaşkın, sabahın bu saatinde ne oluyor niye böyle yemekler pişiyor anlamadan söylenenleri yapmaya başladım. O sırada önce eşim döndü camiden. Bana baktı
-Sen neden giyindin ki? Dedi. Bizde bayram yemekten sonra olur. Camiden bayram gelmezmiş. Yemekler sabah içinmiş ve şeker bayramında etli çorba, bulur pilavı üstü et, turşu, domates vb. Benim için her şey sıra dışı. Derken kocaman bir tahta yuvarlanarak odaya getirildi. Yastaaç dediğimiz yer sofrası üzerine kondu. Yemekler üstüne ve ortaya koca bir tabakla geldi. Sadece çocukların önünde küçük tabaklar. Erkekler çocuklarını önlerine oturttu. Yere sığabilenler sofranın etrafına kalanlar divanların üzerine sıralandık. Çay yok. Kahvaltı yok. Ayrı tabak yok. Yedi erkek, yedi gelin, kayınvalde ve kayınpeder. Sürekli bağrışan çocuklar.
_Nihaaat git tabak getir gelin kızıma, aç kalacak seninki…
Kayınpederim halime acımış… Yemeğin sonuna doğru
–Gelin git baklavayı al gel, dediler. Ben çıkarken içerde gülüşmeler başladı. Meğer baklava koca tepsiyle gelecekmiş. Kırk kiloluk gelin tepsinin altında kalacak diye şakalaşıyorlarmış. Bense gayet rahat servis tabağı arıyordum. Nihat geldi. Koca tepsi ortaya getirildi. Beş dakika içinde tepside hiçbir şey kalmamıştı. Anladım ki bu sadece bayramda yaşanan bir toplu yeme ritüeliymiş. Aşağı mutfakta gelecek misafirler için iki kocaman tepsi baklava daha varmış. Rahmetli kayınvaldem nurlarda yatsın. Hayatım boyunca yediğim en güzel el açması baklavaydı.
İlk kez dehşetle baktığım yemek olayını yıllarca kendi evimde yaptım. Tepsiler daha küçük, etler ve pilav daha azdı. Olanaklarım ölçüsünde misafir çağırdım bayram yemeğine. Çok keyfliydi.
Bayramları bayram gibi yaşamak güzeldi.
***
Bu bayram kızımın evindeyim. Karşı komşum sitenin çocukları için hediye paketleri hazırlamış. Geceden kapının dışına bırakmış. Sabah erkenden gözünü açıp fırladı torunum.
–Gelmiiiişşş Bayram teyze gelmiiiş hediye bırakmış diye zıplıyordu.
Sevgili Esra harikasın. Torunuma bayram getirdin.
Kızımda site çocukları için hediye sepeti hazırlamış. Şekerli, balonlu paketler yapmış.
Diğer evlerde de ağaçların üzerine şekerler asmışlar. Tüm çocuklar ellerinde torba sepet kapıları çalıp bayramlaşmaya çıktı.
Hüzünlüydüm biraz bu bayram. Yine gülümsedim çocuklarla.
Bayramları bayram gibi yaşatanlar iyi ki varsınız.
Bu gün bayram yapıyorum tarif yok. Sadece anıları paylaşmak istedim.
Ve Barış’cığımın sözünü anımsadım
–Teyze ikinci yemek ne? Demişti gece yarısı kurulmuş bir masada çorba içerken. Gece acıkanlar için ortaya çıkan uydurulmuş bir koca tencere çorba…
Ben değil ama Emine ablam da sarma sarıp hazırlardı. Şeker ve tatlıdan içimiz bayıldığında bir tas çorba veya ağza atılan sarmadan güzel ne olabilir ki…
Hepimize sağlıkla buluşup mesafesiz kucaklaşabileceğimiz bayramlar diliyorum.
Sevgiyle sağlıkla kalın.
Bayramlar nerede eski bayramlar🌺🌺🌺 meral Hocam eskiden çok güzel bayramlar yaşardık… şimdi nerede…! bayramlar tatil oldu.
Teşekkürler kıymetli hocam…
Selamlar, saygılar 💐🌺💐
Bizler güzel şeyler yaşadık,şimdi çocuklarımıza yaşatalım desek de olmuyor işte…Bayramlar çoğu kişiye tatil bile olamadı bu defa… Ne diyelim sağlık olsun yeter…
Meral hocam, Tebrikler!. Eskileri hatirlattiniz
Sizlerden güzel yorumlar almak ne hoş. Teşekkürler Sağlıkla kalın