Ulusal Egemenliği sağlayan iki büyük devrimden ilki Saltanatın Kaldırılması: 1 Kasım 1922, ikincisi Cumhuriyetin İlanı 29 Ekim 1923, Cumhuriyet aydınlanmasını sağlayacak değişimlerin en başında ise 1 Kasım 1928′ de yeni Türk alfabesinin kabulü gelir.
Çağdaşlaşma yolunda atılan adımların başında gelen bu devrimlerin ardından okur- yazarlığın artırılması için millet mektepleri açılır Mustafa Kemal’in Başöğretmenliğinde. Halkın okuma- yazma oranın artırılması ilk hedef olarak ele alınır.
Harf Devrimi, okuma-yazma oranını artırmıştır. Millet Mekteplerinde, askerde okuma- yazma bilen, onbaşı, çavuşluk rütbeleriyle terhis olanlardan yararlanılmıştır.
Eğitmen Kursları ve 1940’lı yıllarda Köy Enstitüleri köylere eğitim- öğretim elemanı yetiştirme amacıyla açıldı. Zamanının en büyük aydınlanma projesidir. 2’nci Dünya Savaşı koşullarının yoksulluğu altında; aydınlanma alanında değerli edebiyat ve bilim insanları yetiştirilmesi sağlandı.
Çağdaş yaşamı desteklenmesi, ulusal egemenliğin, halk tabanına yerleşip, yeşermesi anlamında; Harf devrimi başı çekmektedir.
Anadolu’muzda aydınlanmaya en güzel örneklerden biri; Mustafa Güzelgöz, diğer adıyla Eşekli Kütüphanecidir. 1921 – 2005 yılları arasında yaşayan Güzelgöz, Ürgüp Seyyar Kütüphanesindeki yedi katır ve üç atı ile kütüphaneyi yöredeki 36 köyde yaşayan halkın ayağına götürmüştür. 1972 yılında emekli olan eşekli kütüphanecinin yaşam öyküsünü, yazar Fakir Baykurt kaleme almıştır. Eşekli kütüphaneciliğin öncüleri, “Kütüphane İmparatoriçeleri”, kitap tutkunu öğretmenlerimizin eseridir.
Şu günlerde Ege Bölgesi’nin 49 ilçesinde kütüphane açma girişimleri, 9 yerde Rasime Şeyhoğlu Aydınlanma evi açılması, kitap okur- yazarlığının, yeni filizleridir.
Yeni Orhan Kemal’ler, Cahit Arf’lar, Fazıl Say’lar, Aziz Nesin’ler, Yaşar Kemal’ler, Adnan Binyazar’lar, Behçet Kemal Çağlar’lar, Fakir Baykurtlar, Mehmet Başaran’lar yetişsin… Avrupa ve Dünya şair ve yazarlarını tanıyan nesiller; aydınlanmanın Promete’leri (alnında ışık taşıyan kişiler, kahramanlar…) olsunlar.
97’nci yıl dönümünü kutladığımız Cumhuriyet’in şani demokratik, laik, halkın refah ve mutluluğuna dayanan, insan haklarına saygıyı öne alan bir yönetim biçiminin uygulamaları ancak Türk Ulusu’nun kendi diline uygun, çağdaşların kullandığı bir yazı ile olabilirdi.
Bu anlamda Türk Dilinin, fonetiği ve öğrenme kolaylığı olması anlamında, en kısa zamanda okuma-yazmayı öğretme nedeni, göz önüne alınarak yerinde ve zamanında bu karar verilir.
İnsanın kendi dilinde okuyup yazması, kendi ayakları üzerinde durup, seçme ve seçilme haklarının kullanılması, kendi egemenliğine kendinin karar vermesi bakımından, insan onuruna yakışan en doğru davranıştır.
1970’i yıllara kadar, askere alınan vatandaşlarımızın, okuma ve yazma öğretilmesi amacıyla açılan Askeri Okuma – yazma okullarının varlığını yaşayan ve bu okullardan Balıkesir İlimiz Edremit İlçesi “ OKUMA- YAZMA OKULU’nda askerliğini yapan bir Er Öğretmen olarak, terhis olmaktan övünç ve kıvanç duyuyor * İ D U R A K İ *.
Harf Devrimi’nin AMACINA ULAŞMASI İÇİN Mustafa Kemal Atatürk’ün Başöğretmen olarak kara tahtanın başına geçtiği 24 KASIM, ÖĞRETMENLER GÜNÜ 1981 yılından günümüze kutlanmaktadır. Mustafa Kemal ve Devrimci arkadaşlarının, Cumhuriyet öğretmenlerinin, tüm şehit ve gazilerimizin önünde saygıyla eğiliyor, ruhları ışıklar içinde olsun diyorum.
ÖĞRETMENİN İLETİSİ
Öğretme işi, kendi içinde bir disiplindir. Bu disiplin, hizaya sokma, zorlama, baskı zulüm anlamında değildir. Öğrencinin; kişilik, bedensel, sosyal ve sağlık durumlarını önceleyen; kendi içinde yol ve yöntemleri vardır. Bu yol ve yöntemler içinde yaparak, yaşayarak, öğrenciye ilgi ve kişisel gelişim, basamaklarına uygun davranışları kazandırmaya çalışır. Öğretme işini yüklenen, eğitim ve öğretim elemanları eski dilde hoca, muallim müderris adlarıyla anılır. İşin özünde belleten ve davranış değişimi gerektirdiği için “öğret” köküne “men” eklenerek, öğretme işini yapan kişiye “ÖĞRETMEN”adı verilmiştir.
ÖĞRETMEN;
ESİNLENDİRİR,HAYALLLERİ BESLER,
DÜŞÜNDÜRÜR,EYLEME HAZIRLAR.
ANLATARAK, ANLAMAYI OĞRETİR
GÖSTERİR… OLGU VE OLAYLARI DRAMATİZE EDEREK, DENEY VE GÖZLEMLERLE, KENDİNE VERİLEN PROĞRAM ÇERÇEVESİNDE ULUSAL EĞİTİM-ÖĞRETİMİ GERÇEKLEŞTİRİR.
Çağ kapatıp, çağ açan, düşün ve aydınlanmanın öncüleri, ALINLARINDA IŞIK TAŞIYAN PROMETELERDİR. Zanat – sanatkarların, ilim ve bilim adamlarının yetişmesinde, izleri silinmeyenlerin başında gelen, bir “MÜRŞİT”, bir yol göstericidir öğretmen.
AKŞEMŞETTİN’İNİN NASİHATNAMESİ:
“-Evlat!
Her işe besmele ile başla, zikrin daima Hüda’yı hamd olsun.
Daima temiz ol. Dinine bağlan, cehennem azabından kork.
Tembel olma; namazına önem ver, o namazın nuruyla doğruluğa devam et. Gece ve gündüz Hüda’ya tazarru üzere ol.
Kar ve kazancına isyan etme. Kim kar ve kazancına isyan ederse rızkını azaltmış olur.
Nimetlere şükret, belalara sabret, böyle yapan gönül aynasını nurlandırır.
Dünya neşeleriyle mağrur olma; sultanların iltifatına sevinme.
Kimseye sitem ve cefa etme; böyle yapan Hüda’ya dost olmaz.
Ömrün uzun olsun istersen, çok ihsan ve ikramda bulun.
Dilinde olanları, halka yayma, gece gibi ol, sırrını ifşa etme.
Kimsenin nimetine haset etme, gücün yeterse hased kapısına sed çek
Kimseyi çekiştirip, kötüleme; kendi nefsini başkalarına methetme.
Geçici şeylere önem verme,; vaktine göre hareket et. İçinde bulunduğun hali gözet.
Verdiğini alma tüccar gibi ol.
Namahreme bakma, çünkü insana gaflet verir.
Başkalarını kötüleme, yalan ve iftira atma, kimsenin kalbini kırma.
Evinde örümcek bırakma.
Atanı anne ve babanı ismiyle çağırma,
Ekmek kırıntılarını ayaklar altında bırakma. Eğer düşen ekmeği alır yersen zengin olursun.
Senden üstün kişilerin önünde yürüme; onlara karşı edepli, ve ikramlı ol.
Elbiseni başının altına koyma; sarığını oturduğun yerde sarma.
Dişinle dişini kesme, tırnağınla dişini karıştırma.
Elbiseni ayakta giyme ve üzerinde dikmekten kaçın…
BAŞKABİR AZİZE SORARLAR;
“Unutkanlık nedendir?” O cevap verir
Allah’a isyandan kaçın.
Tarağı ortak kullanma, yabancının tarağına el sürme.
Başkalarının misvakına ortak olma, “sivak” ona işarettir.
Çırayı ( ateş, mum..) üfleyerek söndürme,Çünkü onun dumanı aklı karıştırır.
Gece ev süpürme, cünüp iken yemek yeme, çünkü gam verir.
Gece aynaya bakma hatadır, yalnız olarak evde yatmaktan kaçın.
Çok uyumak kazancı azaltır. çıplak yatmak kişiyi fakir kılar.
Akıllı ol, işe ve sefere yalnız çıkma, bunda çok tehlike vardır.
Geceleri uyanık ol, seher vakitleri Rabb’ini zikret.
Çok cima etme, ekşi yemek yeme, çok koku sürünmek, şüphesiz ki kişiyi ihtiyarlatır.
“KİM”
Canı gönülden bu tavsiyeleri tutarsan fayda görürsün, mümkün olduğunca bunlara riayet et.
Söyleyeceğim söz budur. Vallahi e’lemü bi’s- sevab.” (alıntıdır) * İ D U R A K İ *. İbret alasun.
Büyük olalım, küçük olalım, her insan bir birinin öğretmenidir, hocasıdır. Ama ancak; günümüzde eğitim ve öğretim, bir bilim ve bilim dalıdır. Her bilim dalı, ayrı bir uzmanlık alanıdır. Herkes kendi işini yapmalıdır. Uzmanlık isteyen işlerde fikir yürütmek, o iş hakkında; “Dışarıdan gazel okumaktır.”
“…Sen kendin bil, kendini. Sen kendin, kendini bilmez isen; Bu nice OKUMAKTIR” diyor Koca Yunus Emre.
Sevgi ve sağlık içinde,umutla mutlu kalınız.