Kızılkeçili’den Zeytinli ‘ye giden ara yol, beni bütün güzellikleri ile karşılar. Geçmişin tanığı kutsal zeytin ağaçları, yol boyunca bana arkadaşlık eder. Kendimi doğanın bir parçası olarak görürüm. Her bir zeytin ağacının varlığı, mutluluğumu pekiştirir Bir ağaç altına sere serpe uzanmak isterim. Dalların arasından sızan yaz güneşi ruhumu okşar. Yolun bitmesini hiç istemem. Çok uzun mesafe olmasa da yolun bana yaşattığı güzellikler nicedir.
Ne yazık ki Zeytinli’ye varınca içimi bir hüzün kaplar. Biraz da kızgınlık, biraz da üzüntü. 1937 yılında hizmete açılmış olan Zeytinli İlkokulu’nun, bugünkü halini gördükçe çok üzülüyorum. Zeytinli Spor’un maçlarını oynadığı, nice köy çocuğunun top koşturduğu alanı görünce de üzülmemek elde değil. Okulun bahçesinde bir zamanlar çocuk sesleri yankılanırken bugün neden ilgisizlik hüküm sürer ki…
Zeytinli ’den Kazdağları’nın birçok saklı cennet köşesine ulaşırız. Edremit’e bağlı diğer köylere gideriz. Zeytinli’nin sonunda Kazdağları’na dair bilgi edindiğimiz, Milli Park’a girebilmemiz için bir alan kılavuzuna ulaşacağımız Kazdağı Milli Parkı Zeytinli Tanıtım Merkezi bulunmaktadır. Zeytinli’nin meydanı yaz kış hareketlidir. Kazdağları’nı gezmeye gelenler, samimi insani ilişkilerinin yaşandığı kahvelerde soluklanır. Kimi koruk suyu içer. Kimi bir kahve ile keyifli anlar yaşar. Zeytin, zeytinyağı, zeytinyağı sabunu almadan dönen olmaz. Kazdağları’nın kekiği, nanesi de sofralarımıza bir başka lezzet sunar. Zeytinli’ye geldiğinizde onları da köylü teyzelerden almayı sakın unutmayın.
Zeytinli’yi , Kazdağları’ndan bir mucize gibi sunulan güzelliklerin merkezi olarak görmekteyim Çocukken oynadığım parklarda, minibüs beklediğim duraklarda, geçtiğim köprülerde, sarı yeşil renkleri çok sevmişim O renkler silinince bunu çok iyi anladım. Köyün çıkışından çaya giderken üzerinden geçtiğimiz köprü de sarı yeşil renklerden koparıldı. Balıkesir’in büyükşehir oluşunun üzerinden asırlar geçse de bu duruma hiçbir zaman alışamayacağım. Çünkü biliyorum ki; ilimiz belli bir siyasi gücün yeniden seçimi kazanması için, şehrin geleceği düşünülmeden büyükşehir oldu. Bunu kentsel dönüşümün getirdiği sorunları, doğanın rant uğruna talan edilmesini, kıyıların biz halka aitken işgal edilişini gördükçe çok daha iyi anlıyorum.
Belki de doğduğumdan günden beri Altınkum’da, hayatım boyunca unutamayacağım mutluluğu yaşadığım için böyle düşünüyorum. Kısacası Zeytinli Köyü’nde doğup büyümesem de en az bir Zeytinli’nin yerlisi kadar kendimi Zeytinlili olarak görüyorum. O nedenle diyorum ki, “Başka Bir Zeytinli Mümkün”. Peki, mümkün demekle nasıl bir Zeytinli’nin olmasını istiyorum ki ben Kazdağ Çiğdemi…
Seksen iki yıllık bir geçmişe sahip, binlerce öğrencinin yetiştiği, onların anılarına tanık ilkokul binasında, bugün eğitim-öğretim hizmeti verilmese de, insanlığa yaralı çok başka işler yapılabilir. Bunun yapılabileceğini söylemek için öyle uzayda yaşamaya gerek yok. Komşumuz Kuzey Ege’nin başladığı Küçükkuyu’ya bağlı Adatepe Köyü’ndeki Taş Mektep’te yirmi yıldır neler olup bittiğini biliyoruz. Taş Mektep’i sanat merkezine dönüştürenleri canı gönülden kutluyorum. İsteyen seminer ve eğitimlere katılabiliyor. Bu sürede köyde tatilini de yapmış oluyor.
Önümüzde başarılı bir örnek varken, neden bizim Zeytinli’de sanata ev sahipliği yapmasın? Neden eski ilkokulun binasının kültür merkezine dönüşmesi için gereken merciler harekete geçmez? Benim geçtiğim gibi yetkili kimselerde kaderine terk edilen okulun önünden geçmiyor mu? İnsani duyguları taşıyan her yürek, hiç şüphesiz benimle aynı düşünceleri paylaşır. Bu yazım bir çağrı olsun. Okul binasının yeniden hayata merhaba diyebilmesi için girişimde bulunulsun.
Düşünsenize eski okul binası, mimarı dokusuna yabancı kalmadan onarılıyor. Her bir odasında sanatın başka dalları söz sahibi oluyor. Kazdağları’nın eşsiz güzelliğini görmek isteyenler ilk önce, bölgeye kazandırılan bu sanat merkezine uğruyor. Kimi uğramakla da kalmıyor burada gerçekleştirilen sanat faaliyetlerine, atölye çalışmalarına, kurslara katılıyor. Zeytinlili çocuklar, okul zamanları dışında soluğu burada almak için can atıyor. Genci, yaşlısı, kadını sanat merkezi ile bütünleşiyor. Köy kadınları el emeği ürünlerini burada sergilemeye başlıyorlar. Sanat merkezi köyü birden canlandırıyor. Düşündükçe o güzelim zeytin ağaçlarının süslediği yoldan geçerken yaşadığım mutluluk gibi kendimi iyi hissediyorum. Ve biliyorum ki bu anlattıklarım imkânsız değil.
Şunu da hemen belirtmek istiyorum ki sanki Zeytinli’de sanki sanattan hiç söz edemeyiz. Böyle demiş olursam değerli ressamımız Ülkü Acar’a çok büyük haksızlık etmiş olurum. Ülkü beyin, Zeytinli’yi sanat ile buluşturan pek değerli varlığını, çalışmalarını, köye kazandırdığı sanatsal ve kültürel zenginliği önceki yazılarımda anlatmıştım. Eski okulun sanat merkezi dönüşümü projesinde, kendisinin engin görüş ve düşüncelerine başvurulması gerekir.
Bugünde Zeytinli halkı, Ülkü beyin sanatçı kişiliğinden, yaşama dair düşüncelerinden yararlanabilir. Sanat Bahçesi’nin kapısı herkese açık. Kendisinin ve arkadaşlarının Zeytinli sokaklarını güzelleştiren çalışmalarını görmezden gelmeyelim. Bu çalışmalar, cumartesi günleri kurulan pazarı daha da anlamlı kılıyor. Kazdağları’nın bereketinin sanat ile kucaklaşmasına tanık oluyoruz. Bu çalışmalar daha da çoğaltılabilir. Zeytinli köyü gibi Körfez’in farklı bölgelerine de yapılabilir. Yeter ki Ülkü Bey ve onun gibi sanatçılarımızın değerini, onlar hayattayken bilebilelim.
Eski ilkokul binasının durumu gibi Zeytinli Spor Stadyumu’nun bugünkü durumu da beni çok üzüyor. Madem artık Edremitspor olarak devam ediliyor. Neden stadyumda, Edremitspor’un çalışmalarına devam edilmiyor? Buna engel olan koşullar nedir? Nedenlerini tüm gerçekliği ile öğrenmek istiyorum. Bahsetmiş olduğum alan kime ait? Zeytinli Beldesi kapatıldıktan sonra kimlere kaldı bilmek hepimizin hakkı. Mutlaka bu konuyu bilen, konu hakkında pek çok bilgiye sahip olan kimseler vardır. Belki serzenişte bulunmak yerine yetkili kuruluş ve kişilere sorsam bende bilgi sahibi olacağım. Ama önce üzüntümü ve nelerin yapılabileceğine dair görüşlerimi siz değerleri okuyucularım ile paylaşmak istedim. Bana hak vereceğini de biliyor ve inanıyorum. Stadyum alanında hayvanların otladığını görmek yerine spor ile yetişen nesillerin hayat dolu varlıklarını görmek istiyorum.
Diyelim ki benim hayata geçmesini istediğim gibi çalışmaların önünde dağ gibi engeller var. Bana bazıları sen yazdığın yerden ne saçmalıyorsun, kolay mı öyle bunları yapabilmek diyecek. Herkes şunu bilsin ki; istersek Zeytinli’yi çağdaş bir sanat merkezine dönüştürebiliriz. Ülkü beyin Sanat Bahçesi’ne daha çok sahip çıkarak, bunun gibi başka sanat merkezlerinin açılmasını sağlayarak, pek çok kültürel etkinlikleri düzenleyerek, halka yaşadığı bölgenin önemini anlatarak… Bahaneler bulmayalım, ortak akıl ile çözümler üretelim.
Eski okul binası ve stadyum alanı Zeytinli’de görünce üzüldüğüm yerlerin en başında geliyor. O nedenle düzenlemesi gereken çay kenarını, piknik alanlarını, çadır kamplarını anlatmıyorum. Bu yerler şuan çok kötü değil. Zeytinli’nin, Kazdağları’nın merkezi olarak düşünürsek, buralar çok daha bakımlı olabilir. Turizm ve kültür merkezi olması istediğimiz bölgemizde kimler hangi görevlere gelirse gelsin doğru işlere imza atılmasını diliyorum. Bölge halkı olarak bize ne görev düşerse yapmaya hazır olduğumuz gösterelim. Ancak o zaman Cumhuriyet’imizin özünün kültür olduğunu belirten Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e layık olabiliriz. Onun emanetlerine sahip çıkabildik diyebiliriz.
Zeytinli meydanında bizleri selamlayan Kuvayi Milliye Kahramanı Kazak İsmail ve diğer ölümsüz kahramanlarımıza bin selam olsun. Onların bizlerin geleceği için gözlerini kırpmadan canı pahasına ölüme koştuklarını asla unutmayacağız. Her birini bugün nasıl minnet ve şükranla anıyorsak yarın da anacağız. Ve hiç kimsenin şüphesi olmasın; onların dünyada eşi benzeri olmayan askeri zaferlerini, daima kültürel zaferler ile pekiştireceğiz.