17’nci ve 18’nci yüzyıllar, Avrupa da, monarşinin ve onun üzerine bastığı feodalizmin çözülmeye başladığı, giderek demokratik devrimlerle yıkıldığı, aydınlanma çağının açıldığı yüzyıllardır.
Venedik’te 16’ncı yüzyıl başlarında yayınlanan haber-dedikodu içerikli ve elden dağıtılan bültenleri bir yana koyacak olursak, ilk gazete olan Oxford Gazette de bu süreçte, 1665’te yayınlandı.
Bizim ilk gazetemiz olan ve ilk sayısı 16 Aralık 1861’de yayınlanan Takvim-i Veka-yi de, devlet eliyle Batılılaşmaya çabaladığımız dönemin veya 2’nci Mahmut reformculuğunun iletişim alanındaki ilk çağdaş ürünüydü. Onu, 1840’ta yayınlanan Ceride-i Havadis izledi.
Gazetenin bize 166 yıl sonra gelmesi, toplumsal gelişmede Osmanlı’nın geri kalmasıyla ilgiliydi….
Toplumsal gelişmede başı çeken Avrupa, mal ve giderek sermaye ihracı yoluyla Osmanlı’nın gelişmesinin önünü kesti, giderek bir yarı-sömürgeye dönüştürdü.
Basın, özgürlük çiçeğidir; özgür toprakta açar.
Bu bizde de böyle oldu. Basının gelişmesi, 2’nci Meşrutiyet’in getirdiği sınırlı özgürlük ortamında hız kazandı.
1908-1918 yılları arasında yayınlanan gazete sayısı (Anadolu dahil) 918’e ulaştı.
Bunların önemlileri; İkdam, Sabah,Tercüman, Saadet, Yeni Gazete, Serbesti, Sadav-ı millet, Volkan, Sırat-ı müstakim, Şuray-ı Ümmet’ti.
Bu gazeteler Osmanlı’da da netleşmeye başlayan sosyal farklılaşmanın ideolojik/politik sözcüleriydi.
Osmanlının çöküş dönemi olan Mütareke Dönemi’nde basın ikiye ayrılmıştı:
Peyamı Sabah, Alemdar ve İstanbul ismindeki gazeteler ile Refik Halit’in Aydede ismindeki dergisi hilafetin/saltanatın yanında saf tutarken; Akşam, İleri, Yeni Gün, Vakit, İkdam ismindeki gazeteler, kurtuluş hareketini başlatan Mustafa Kemal’in yanında saf tutmuşlardı…
Bu süreçte Mustafa Kemal’in de Sivas’ta İrade-i Milliye (11 Eylül 1919) ve Ankara’da Hakimiyet-i Milliyet (6 Nisan 1920) isimlerini tanıyan iki gazete çıkarttığını biliyoruz.
***
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, 1961-1971 arasında, 10 Ocak Basın Bayramı olarak kutlanıyordu.
10 Ocak, 1961 anayasasının kapsamında çıkartılan ve basın çalışanlarına önemli haklar ve güvenceler sağlayan 212 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği tarihe göndermeydi, onu simgeliyordu.
Kenan Evren, 12 Eylül darbe sonrası bu hakları geriye aldı ve bayram sözcüğü atılarak kutlamanın ismi, Çalışan Gazeteciler Günü’ne dönüştürüldü. Bugün kutladığımız “gün”, Evren’lerin günümüze uzanan gölgesi ve kelamıdır !
Günümüz basınına bakıyoruz:
İki parça. Büyük parçası iktidarın yanında, çok küçük bir parçası, bin bir zorluğa göğüs gererek muhalefet yapmaya çabalıyor.
***
Bu satırları yazarken iki not geldi aklıma,
Basınımız , 180 ülke basını içinde 157’nci sıraya, demokrasimiz de 167 ülke içinde 110’ncu sıraya gerilemiş…
Şaşırmadım. Demokrasi ile basın özgürlüğü yapışık ikizlerdir.
Biri olmadan öteki olmaz…
10 Ocak kutlamalarına baktım, çoğu laga luga !
Bu bile, Evren’lerin gölgesinin 10 Ocak üzerinde gitgide daha da koyulaştığını göstermiyor mu ?..