RTÜK, kanallara yine aba altından sopa gösterdi.
Açıkça dedi ki, dediğime dikkat etmezseniz, yasal yetkimi kullanırım, ceza veririm.
Basının tepesinde Basın İlan Kurumu var.
İlan kesme cezaları ile kılıç gibi sallandırıyor aşırı yetkilerini.
RTÜK de öyle.
Son konu, şiddet sarmalına düşen ülkenin halini gösteren televizyonlara “bu şekilde haber yapmayın” dedi.
Yoksa ceza keserim dedi.
Ondan önce de naif(!) davrandı, diyalog yoluyla sorunları çözmek isteriz falan…
Neymiş derdi RTÜK’ün?..
Artan şiddet olayları münferit şiddetmiş de bunların gösterilmesi toplumun bütününe sirayet eder gibi anlaşılırmış da, şiddet özendirilmiş olurmuş da…
Münferit şiddetin genel şiddet olarak algı yaptırılmasına izin veremezlermiş.
Ya hangi basın yayın kuruluşunun öyle bir gayesi olabilir allasen?..
Hangi aklı başında yayın kurumu şiddeti özendirir?
Ki, kulak çektikleri husus haber bültenleri.
Yani televizyon olan biteni vermeyecek mi?..
Silahlı saldırıları, kadın sürüklemeleri falan?..
Türkiye’nin her yeri beli silahlılarla doldu.
Yolda yürümek hüner ister.
Trafikte kuzu gibi olmazsanız biri sopayla saldırabilir, pencerenizi kırabilirler.
Adi vaka.
Ama inanılmaz derecede arttı bu olaylar.
Çıkın herhangi bir yerleşim biriminde vatandaşa sorun; sokaklarda kendinizi güvende hissediyor musunuz diye?
Ne çıkacak sonuç?..
Milyonlarca mültecinin bilinmezliğini, topluma yansıyan belirsiz ve endişe verici etkilerine değinmiyoruz bile.
Herkeste silah.
Herkes şiddete meyilli.
RTÜK onu bunu haber yapmayın derse gerçekten neyi haber verecek medya?..
Bir zamanların Demir Perde SSCB’sine mi özeniliyor?
İsterseniz tek gazete çıksın ülkede misal..
Bülten gibi olsun.
Ekranların haber bültenlerini de RTÜK hazırlasın…
Penguen, börtü, böcek…
Nasıl olur ki haberler?…
Oysa RTÜK’ün aksine o haberlerin hepsinin verdiği mesaj, bırakın özendirmeyi falan, şiddetin kötülüğü, silahlanmanın uçup gitmesi, sayısı bilinmeyen ruhsatsız silahlarla ilgili ve özellikle internetten peynir ekmek gibi satılan bilumum ateşli ile ilgili uyarıcı görev yapmak, denetlemesi gerekenleri harekete geçirmek için kamuoyu adına denetim görevi yaparak hukukun daha etkin işlemesine çağrı yapmak.
Biz o haberleri izlediğimizde ülke adına endişeleniyoruz.
Basının, medyanın, haber kanallarının asli görevi bu değil midir?..
Gerektiğinde toplumu, gerektiğinde siyasileri, gerektiğinde bürokratları, gerektiğinde devleti, hükümeti, partileri rahatsız etmek.
Aksi halde basından bahsedilebilir mi?..
Aksi halde basın özgürlüğünden bahsedilebilir mi?..
Tam aksine, RTÜK, bu haberleri nazara alıp, hükümete alarm sinyali vermeli, bakın bunlar bunlar oluyor memlekette aman şu silahlanmayı önleyin demeli, herkesi etkin göreve çağırmalı.
Bunun yerine görme, duyma, konuşma denir mi medyaya?
O zaman Avrupa’dan beklediğiniz yatırımlar gelir mi acaba?..
Ne alaka demeyin; öylesine birbiriyle alakalı ki…
Bir ülkenin ekonomisi, hukuku, kuruluş felsefesi, temel ilkeleri, insan hakları, özgürlükler, din ve vicdan özgürlüğü, fikir hürriyeti…
Hepsi birbiriyle ilgili.
Birini çektiniz mi alttan… O çok beklediğiniz yatırımlar gelmez işte batı dünyasından…
O zaman da Katar ve BAE gibi ülkeler kalır yanınızda ki onların da zaten özgürlük falan umursadıkları yok.
Velhasıl…
RTÜK aba altından sopayı bir kez daha gösterdi.
Ekranda haber vermeyince televizyonlar; sanki toplumun yaşadığı sokak gerçeği de yok olacak öyle mi?..
Bu teknoloji ve internet çağında şiddete en özendirmeyecek mecralar haber kanalları ve haber bültenleri oysa!
RTÜK’ten bu hassasiyeti öğle kuşaklarındaki bilumum abuk programlar, Cumhuriyeti yıpratmak için veya Atatürk’e hakaret eden başka televizyonlar için de göstermesini bekliyoruz.