Kağıt fabrikalarını satıp, kapatıp gazete kağıdı bile üret/e/mez hale geldiğimizden ve artan maliyetler ile kağıt fiyatlarındaki fırlamalar nedeniyle ulusal basın düzeyinde de son aylarda yakınmalar olağanüstü derecede arttı.
Oysa yıllardır yerel basının içinde bulunduğu ve bilinen sorunlardı bu, ulusal basın, kendisine dokununca ucu; ancak anlayabildi.
Habertürk kapandı, Vatan kapandı, birkaç gün önce Sözcü grubunun spor gazetesi AMK kapandı.
Milliyet’in bile kapanacağı söylentileri dolaşıyor.
Dergiler kapanıyor, 15 yıldır yayında olan aylık hukuk dergisi Güncel Hukuk kapandı. Yeryüzü dergisi Magma iki ayda bir çıkma kararı aldı, Leman nicedir mini boyutta yayınlanıyor.
Velhasıl basının hali iç de iyi durumda değil.
Ama basın bir ülke demokrasisi için olmazsa olmazdır.
Objektif haber ve hür yorum; demokrasinin ileriye gitmesinde de fikir zenginliğinin gelişmesinde de fayda sağlar.
Ancak basın doğruları yazarsa saygınlığını muhafaza edebilir ve özellikle haberde “tarafsızlık/gerçeklik” gözlüğünü takarsa ciddiye alınır.
Yorumun da her renkte olması, basının eleştiri görevini yapması ve bunu yapabilmesi için sonuna kadar eleştiri hakkının korunması şarttır.
Basın, toplumdaki, siyasetteki, kurumlardaki yanlışlık ve olumsuzlukları gündeme getirerek devletin denetim görevini yapmasına yardımcı olur ve bunu da kamuoyu adına yapar.
Basın sayesinde pek çok olumsuzluğun giderildiğine çoğu kez şahit olmuşuzdur. Ama aynı zamanda dördüncü güç olarak tanımlanan basında yer alan eleştirilere de tahammül etmek şarttır.
Özellikle politikacıların, siyasetin içinde olanların, kamu görevlilerinin ve tanınmış kişilerin eleştiriye; sert ve yoğun eleştiriye dahi tahammül etmeleri, eleştiriye saygı göstermeleri ve hoşgörüyle yaklaşmaları, sapla samanı birbirine karıştırmayarak eleştirene “düşman” muamelesi yapmamaları gerekir.
Bu konuda ve aynı paralelde AİHM’nin, Anayasa Mahkemesi’nin, Yargıtay’ın pek çok kararı mevcuttur.
Eğer eleştiren basın yoksa, o toplumda basının varlığından söz edilemez.
Olan “ancak” görünürde var olan basındır ve böyle bir basının ise topluma faydasından söz edilemez.
Eleştiri basın için hem hak ve hem de görevdir. Eleştiren basından değil, eleştirmeyen basından korkulmalıdır. Eleştiri sınırları aşıldığı veya yanlış/yalan haber veya yorum olduğu zaman hukuk tarafından cevap/düzeltme hakkı da tesis edilmiştir.
Kamuoyunun bilgilendirilmesi açısından nasıl eleştiri basın açısından hak ise cevap ve düzeltme hakkının kullanılması da muhatabına tanınan bir haktır; cevap ve düzeltmeye saygı göstermek de basın açısından etik bir kural olduğu gibi aynı zamanda uyulmaması halinde yasal yaptırım sonucunu doğuracak bir düzenlemedir.
Örneğin dün yayınlanan “Sürü halinde terk” başlıklı yazımız ile ilgili olarak yine dün; Yıldız Holding Kurumsal İletişim adına Medya Yönetmeni Gamze Şener’den bir e-posta aldık.
Yazımızda bir cümleyle geçen ve New York Times tarafından varlık göçüne son örnek olarak Yıldız Holding’in gösterilmesiyle ilgili Yıldız Holding tarafından NYT’a gönderilen tekzip metninden bir örneği kamuoyunun doğru bilgilenmesi açısından Sayın Şener bize de iletmiş.
Yazımızda Yıldız Holding ismi sadece bir cümlede geçmekle ve ulusal basında pek çok sitede yer aldığı üzere NYT’da yer alan bilgi paylaşılmışsa da metnin yayınlanması talep edildiğinden talebe saygı göstererek bugün Yıldız Holding’den gelen o açıklamayı da paylaşmak istedik. İşte NYT’a gönderilen o açıklama metni:
“New York Times’ın 2 Ocak tarihli sayısında yer alan yazıyı üzüntüyle okuduk. Ülkemiz ve şirketimizle ilgili gerçeği yansıtmayan yalan iddiaları içeren haberi yazmadan önce bizden bilgi almalıydınız. Yıldız Holding tüm dünyada 4 milyarlık coğrafyada operasyonları olan, 80 fabrikasının 55’i ve 60 bin çalışanın 45 bini Türkiye’de olan yüzde 100 Türk aile şirketidir. Yıldız Holding, Ülker, tüm markaları ve şirketleriyle Türkiye’de faaliyet göstermektedir. Bir kere daha belirtmek isteriz ki, Yıldız Holding merkezi Türkiye’de olan yüzde 100 Türk şirketidir ve sadece işine odaklı, global ticaretin gereklerini yerine getiren bir şirkettir. Kuruluşundan bu yana ülkesine, ülkesinin ekonomisine güvenen bir şirkettir ve bugün olduğu gibi, gelecekte de güvenmeye devam edecektir. Dünyanın birçok ülkesinde operasyonu olan firmaların yaptığı gibi, Yıldız Holding çapında, 4 milyarlık coğrafyada faaliyet gösteren bir kurumun, Avrupa’da, Orta Asya’da, Ortadoğu’da, Uzakdoğu’da ve Amerika’da şirket ya da fabrika kurması ve satın alması kadar doğal bir şey olamaz. Tekraren belirtmek gerekir ki, tüm şirketlerimizin sahibi Türkiye’de yerleşik Yıldız Holding’dir. Yıldız Holding’in yüzde 100 sahibi Ülker Ailesi’dir. Bu gerçeğe rağmen, yapılan ticari faaliyetlerin Türk mahkemelerinin yetki alanı dışına çıkma çabası olarak değerlendirilmesi en hafif tabiriyle art niyetli siyasi bir yorumdur ve hiçbir surette kabul edilemez. Şirketimizin adını da kullanarak yalan/yanlış bilgiler vermektesiniz. Özellikle bir terör örgütüyle anarak ülkemizin ve şirketimizin itibarına saldırı içeren bu haberle ilgili her türlü adli ve cezai yaptırımlar içeren hukuki haklarımızı saklı tutuyoruz.”
