Selda Bağcan haykırıyor , yanık sesiyle..
Sözleri Aşık Reyhani’ye ait, güzel bir ezgi.
Diyor ki ;
” Aman gazeteci gel bizim köye bizim halları da yaz.
Şehirde ojeli parmakları yazma.
Bir de bizim köyde nasırlanmış elleri de,
Yaz yaz gazeteci yaz, yaz yaz efendi yaz ”
***
Yaz Gazeteci, yaz !.
Gazetesi olsa yazacak !..
Ülkemizde son 10 Yılda 10 bin gazetecimiz işsiz kalmış!.
İşsiz kalan 10 bin gazeteci nereye yazsın , a benim yanık sesli bacım !.
Basının sancılı döneminde işsiz kalanların halini yazan kaç gazete var ?
Kaç Gazeteci bu süreçte işsiz kalan Gazetecilerin öykülerini yazdı?
Gazetecilerden oluşan bu 10 bin insanımız şimdi ne yapar ?
Nasıl bir yaşam sürüyor ?
Çoluk – çocuğuna nasıl bakıyor ki ?
Ya da , çoluk çocuğu ona ne gözle bakıyor ki ?
Küresel çetenin kıskaca aldığı gelişmekte olan ve gelişmeyen ülkelerin kaderi işsizlik!.
İşsizliğin getirdiği sonuçlar vahim !.
Görevini yapamayacak durumda olması, evine aş götürememesi , ailesi ile acıların ortak yaşanması.
Klavye başına oturup yazmak çok da zor değil hani !..
Yazdığını hangi gazete yayınlayacak ?
Yayınlasa bile karşılığında asgari ücret mi verecek ?
Asgari ücret ne kadar yetecek ?
Geçim ve seçim sıkıntısını yaşadığımız günlerden geçiyoruz !.
Aylardan Ocak. 10 Ocak Çalışan Gazeteciler günümüzü kutladık..
” Gar, gış , gıyamat gopup duru !. “
Bir torba kömür 23 TL.
Sabah bir kova , akşam bir kova , bir torba kömür bitti !..
Kış daha uzar mı ki ?
****
İnsan çaresizliğin eşiğine gelince , son feryat gülmek oluyor !.
Gülmeyin ..
Yıl 1972 Ankara / Kalecik ilçesi / Karahüyük Köyü İlkokulu öğretmeniyim. Kar günlerce yağdı. Lojmanın kapısını açabilsem , dolanıp Okuluma gideceğim. Okul müdirem Emine Seğmen, karları yara yara gelmiş kapıma;
– Zehra öğretmen, bebeler okula gelemiyo napalım ?
– Okulu tatil edelim.
– Nasıl yani ?
– Bayağı tatil işte. Bebeler yoksa okul da yok. Tutarız bir tutanak yazarız, kar şu kadar santim idi diye, olur biter.
Başladı , Müdiremiz Emine öğretmenim gülmeye..
Kapımın önündeki karları , küredik. Karlara bata çıka , lojmanıma bitişik okulumuzun kapısını açtık. Müdür odasının sobasını yaktık. Zaten üç öğretmeniz.
Tuttuk bir tutanak , okulu tatil ettik. Okulun bahçesindeki kar kalınlığını ölçmeye çalışıyoruz. Okul duvarının dibinde kar 60 santim. Yola doğru gidince 50 santim. Köyün içi ne kadar kar diyoruz ? Birbirimize bakıp kar içinde ellerinde cetvel üç çaresiz öğretmenin yaşayacağı en zor kararı alma aşamasındaki halimize kahkahalarla gülüyoruz.
Kalecik milli eğitim müdürlüğüne nasıl haber vereceğiz ? Durum gerçekten çok kötü. Soğuk bir yanda , kar bir yanda..
Milli Eğitim müdürü ve müfettişler bizim için bir güzellik düşünürler garii..
Bilmezler ki , şu anda Karahüyük Köyü’nde ” tilkiler bakır sıçıyor ” !..
Nasıl olsa birinci sınıf öğretmeni olarak ben , daha çok istedim ” kar tatilini “
Ne olacaksa olacak, ama illaki benim tatilim olacak !.
Birinci sınıf bebelerime kıyamam.
***
Muhtarın sesi ile kendimize geldik.Gülmeyi kestik.
Muhtar seslendi uzaktan.
-Guççük bebele boğün okula gelmeyücükleee.. Gar , gış, gıyamat, gudurUp duru , gormüyonuz mu ?
– Hee gorüyok mıhtar..O zaman köye duyur birinci sınıflar okula gelmesin. Diğerlerinden de gelenler gelsin, gelemeyenlere sözümüz yok.
– Hah şincik ona göre emi.. dedi ve gitti..
***
Neslişah , ben ve Müdiremiz Emine hanım oturduk müdür odasına , çayı demledik. Guççük bebelerin dışında gelecek bebeleri bekliyoruz.Bebelerden gelen giden yok. Okulumuz tam gün. Öğlen oldu büyükçe bebelerden hala ses seda yok..
Okul tam tatil sanki..
İki gün sonra, kar kış demeyen müffettişler Karahüyük İlkokuluna teftişe geldiler.
Piyango böyyük oldu !..
Ders defterlerimi istediler, iki gün öncesi ders işlenmedi kar tatili diye yazdığım yeri gördüler.
– Bu ne ?
– Kar tatili , yaptık bir güncük, bebeler okula gelemediler !.
– Kime sordunuz ?
– Kimseye sormadık, okulun bahçesindeki ve yoldaki kar kalınlığını ölçtük. Muhtar da geldi köyün sokaklarında bebeler yürüyemiyo dedi. Biz de tutanak tuttuk !. Okulu tatil ettik.
Müfettişler başladılar bön bön bakmaya, bir sessizlik oldu. Emine hanımla göz göze geldik, ben kendimi tutamadım, başladım gülmeye.. Müfettişler , önce birbirlerine baktılar, ben gülmemin sonunda başladım ağlamaya.. Sinirlerim bozulmuştu..Bunca kar ve kış .. Baykuşboğazı denilen yerin soğuğu ve karını bilmeyenlere bunlar masal gibi gelebilir.
Kendimi toparlayıp söze girdim;
– Müfettiş bey , siz Hasayaz Nahiyesinde mahsur kalmadınız mı ?
-Evet, yollar kapandı, ama bugün traktörle size ulaştık bak.
– Okulun tatil edilmesine önce ben karar verdim, çünkü ben 1. sınıfları okutuyorum. El kadar bebeler nasıl gelsinler okula ? Bahçedeki tuvalete gidememişler, anaları lazımlık tutmuş!.
– Müfettişler , cümlemin sonunda , kahkahalarla gülmeye başladılar. Ama benim hakkımda soruşturma açtılar. Ve ben kendimi ne kadar savunduysam da , KINAMA cezası alarak , ceza siftahımı yapmıştım.
Hayırlı uğurlu olsundu gariii !..
Bebeleri okula getireceksin diye diretsek , köylü ile aramıza kırgınlık girecekti belkide.
Ben bir anne duyarlılığı ile , herşeyi göze almıştım.
Ceza vereceklerini , zaten müfettiş , soruşturma açacağız derken söylemişti.
Bu da bana ders mers olmadı. Çünkü , bundan 46 yıl öncesinin köy yaşamını bilmeyenlere , bunu anlatmak olanaksız.
Hani bir söz var ya, ” sizin ne anlattığınız değil, karşıdakinin ne kadar anladığıdır asıl olan “
Aha ondan işte !..
****
Yaz gazeteci yaz, bizim köyün hallarının arasında , gar, gış, gıyamette köylerde öğretmenlik yapan o güzel yürekli insanları ve okullarına hasret kalan, ATANAMAYAN ÖĞRETMENLERİ de yaz !..
Yaz Gazeteci..
Yaz gariii..