featured
  1. Haberler
  2. SAĞLIK
  3. BAŞARI MI? BAŞARISIZLIK MI?

BAŞARI MI? BAŞARISIZLIK MI?

Öncelikle siz değerli Balıkesir 24 Saat okuyucularından özür dileyerek başlamak istiyorum.

Gündelik yaşama ilişkin birkaç ayrıntı öne çıkıp Fransa’nın neredeyse tüm verileri bir gecede değişince; üstüne kendi yazdıklarımı tekrar gözden geçirdiğimde bazı yerleri baştan kaleme alıp bazı yazdıklarımı hiç beğenmeyince size söz verdiğim bu yazı 60 saat kadar gecikti.

Kusuruma bakmayın.

BİR GARİP SALGIN ÖYKÜSÜ… (5)

Dedik ya:

Bir garip salgın öyküsü diye…

Dünya Sağlık Örgütünün güdümünde “virüse karşı savaşırken diğer ülkelerle yarış” ister istemez “başarı” ölçütleriyle değerlendirilmektedir.

Hasta ve ölü sayılarıyla başlayan yarışta önce logaritmik eksenli grafikler çıktı ortaya. Şu anda doğrusal eksendeki grafikler ABD verileri grafik dışında tutulduğunda içinde bulunulan durumu açıkça ortaya koyuyor.

Bizde de başarılı mıyız başarısız mıyız tartışmaları süre dursun henüz farkında olmadığımız veya farkındaysak da çok çabuk unuttuğumuz en önemli şey artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı gerçeğidir.

Dış ticaret, eğitim, sınavlar, spor, eğlence, tatil, gündelik işler, günlük gereksinimlerin karşılanması, çarşı, pazar, yolculuk ve doğal olarak sağlık hizmetleri…

Pekiyi ya; siyaset?

Kurultaylar, kongreler? Seçimler?

Siyasi toplantılar? Yemekler, iftarlar?

Yarışın asıl nedeni de siyaset sanırım.

Vatandaşını en az öldüren ülke mi kazanacak, ekonomiyi canlı tutmayı en çok başaran ülke mi?

Satranç oynayanlar bilir… Karşınızdaki “şah” çektiğinde 3 şey yapabilirsiniz:

  1. Şah çeken taşı almak,
  2. Şah çeken taş ile şah arasına bir taşla girmek,
  3. Şahı kaçmak.

Dördüncü olasılık yok. Yapılacakların tümü bu. Bunların hiçbiri yapılamadığında ise Şah Mat oluyor.

Karşınızdaki Şah çektiği anda durumunuz nasılsa ona uygun yanıt verirsiniz. Gerçekte oynayacak sadece tek hamleniz vardır. Onu da daha önce kendi yaptığınız hamleler belirlemiştir.

İşte bu virüs tüm Dünya’ya Şah çekti…

Olanakları elverenler Şah çeken virüsün peşine düştü, sokak sokak, köşe bucak virüsü kovaladı. Yakınması olan olmayan herkese test yaptı. Süper bulaştırıcıları toplumdan ayıkladı. Şah çeken taşları almaya oynadı… Bu yolu seçenler hastalığı belirti bile vermeden denetim altında tutabildiği için ölümler de bu ülkelerde oldukça az oldu.

Ülkemizde birinci basamak sağlık hizmetleri ağırlıklı olarak aile hekimleri tarafından verilmeye başladıktan sonra açılan şehir hastaneleri üzerine kurulu bir düzende karşıladık biz bu salgını… Virüs bize şah çektiğinde elimizde şehir hastanelerimiz ile aile hekimlerimiz vardı. Dolayısıyla savunmamızı da buna göre kurguladık.

Bir de futbol diliyle durumumuza bakacak olursak; biz savunmamıza çok güveniyoruz. Haklıyız da… O yüzden virüsü ceza alanı önünde karşıladık. Öyle orta sahada baskı yapmaya gerek duymadık. Çin, Güney Kore, Tayvan gibi sokaklarda test yapmaya kalkışmadık. Kalecilerimiz de çok iyi. Canları pahasına yoğun bakımlarda inanılmaz işler başarıyorlar. Sonuçta İtalya, Fransa, İspanya’daki gibi görüntüler oluşmadı.

Ölüm istatistiklerimiz COVID-19’dan ölen tüm hastaları kapsamadığı için eleştirilse de korkunç düzeylere yükselmedi. Hiçbir konuda ne Dünya şampiyonu olduk ne de küme düştük.

Ancak Aile hekimliği ile ilgili de kimi garip durumlar ortaya çıkmadı değil…

Birçok meslektaşım, kendine kayıtlı ancak kendisinden yüzlerce kilometre uzaktaki bir kentte yaşayan hastasının COVID-19 izlemini yapmak zorunda kaldı, kalıyor. Üstelik bu durum her yeni olgu ile birlikte yeniden karşımıza çıkabiliyor. Birinci basmak sağlık hizmetinin bölge tabanlı düzenlenmemesi kapsama dışında kalanlar olabildiği için açık verme olasılığı var.

Bu açık Toplum Sağlığı Merkezleri tarafından kapatılmaya çalışılıyor.

SALGINDA NE DURUMDAYIZ?

Salgını gerçeğe yakın doğrulukta verilerle izlemesek de daha önce bu verileri nasıl gerçeğe yaklaştıracağımıza değinmiştim. Yine daha önce değindiğim gibi ülke karşılaştırmaları yapmak ve günlük durumu anlamak için kanımca, en uzun kuluçka süresi olarak bilinen 14 günü temel alan, 14 günlük insidans iyi bir araç.

İşte o grafik:

Buna göre şu karşılaştırmalar içimiz rahatlatacaktır diye düşünüyorum:

Şu anda hastalığın en yaygın olduğu ülke: ABD

İlk ölüm ile karşılaştıktan sonra, hastalığın en hızlı yayıldığı ülke: İsviçre

İlk ölüm ile karşılaştıktan sonra, hastalığın en fazla yayıldığı ülke: İspanya

İlk ölümle karşılaştıktan sonra hastalığın en yavaş yaygınlaştığı ülke: İran

Hastalığın yaygınlığı bakımından zirve yapmakta en çok zorlanan ülke: ABD

Hastalığın tekrar yayılmaya başladığı ülke: İran

TÜRKİYE’DE HASTA İNSİDANSI NEDİR? BU SAYILAR BİZE NE SÖYLEMEKTEDİR?

Şu anda Sağlık Bakanlığının açıkladığı veriler ışığında Türkiye’de son 14 günde saptanan yeni COVID-19 hastalarının insidansı 100 binde 29’dur. Bu şu demektir. Son 14 gün içinde her 100 bin kişi içinde 29 tane COVID-19’a yakalanmış yeni hasta saptanmış demektir. Bu sayı tam 24 gün önce en yüksek değere ulaştığında yaklaşık 73’tü. Buradan hastalığın yayılma hızını azalttığını söylemek mümkün olsa da gözden kaçırılmaması gereken hastalığın bulaşmaya devam ettiği gerçeğidir. 5 günlük insidans değerimiz ise 20 Nisan’dan bu yana azalmaktayken 25 gündür ilk defa küçük bir artış gösterdi. Bu artışın arkası gelirse, İran gibi hastalığın tekrar yaygınlaşmaya başladığı ülkeler arasına girebiliriz.

İnsidans üzerinden küçük bir hesaplama yaparak hastalığın yayılımı ile ilgili bir görüntü oluşturmaya çalışalım:

İnsidans hesaplarımız da kullanılan tanı testinin yanılma payından orantı olarak doğrudan etkilendiği için, önceki yazıda aktardığım hesaplama yöntemiyle insidansı gerçeğe yaklaştırmaya çalışalım:

29 + 9 (yaklaşık 1/3 test hata payı) + 44 (yaklaşık 1,5 katı asemptomatik hastalar) toplam 82.

Bu 100 bin kişide 82 kişi toplum içinde hasta demektir.

Örnek olarak 50 bin kişilik Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadında izleyicilerin tıklım tıklım doldurduğu bir karşılaşma alalım. Bu karşılaşmaya 50 bin taraftar içinde yaklaşık 41 hastanın da gideceği öngörülebilir. Bu 41 hasta, karşılaşma sırasında, bağıracak, sevinecek veya üzülecek, heyecanlı hareketler yapacaktır. Her bir hastanın, karşılaşmayı izlerken yakın çevresinde duran (iyimser bir yaklaşımla) 4 veya 5 kişiye hastalığı bulaştırdığını, bir de stadyuma giriş ve çıkışlarda her birinin 2 veya 3 kişiye daha hastalığı bulaştırdığını hesaplayacak olursak, 1 hasta toplamda 6 ile 8 kişiye bu karşılaşma sırasında hastalığı bulaştıracaktır. Karşılaşma sona erdiğinde yaklaşık 246 ile 328 kişi yeni hasta olarak İstanbul sokaklarına dağılacak, ilerleyen günlerde, kendi yakınlarına, iş arkadaşlarına, toplu taşıma araçlarında diğer yurttaşlara bulaştıracak demektir.

16 Mayıs 2020 günü, Türkiye’de son 5 günlük insidansdaki küçük yukarı hareket dışında, COVID-19 yayılımının oldukça yavaşlamış olduğunu ancak tümüyle yok olmadığını hatırlatayım.

Bu olumlu gelişmenin sadece alınan önlemlere mi bağlı olduğunu, yoksa biyolojik bilmediğimiz kimi olayların da bu iyiye gidişten sorumlu mu olduğunu ancak bilimsel araştırmalar ortaya koyacaktır.

Bize düşen yaşadığımız gerçeği görmek, anlamak, yaşama fırsat verecek, umutlarımızı kırmayacak önlemlerle bu savaşı atlatmak olacaktır.

İçinde yaşadığımız gerçekliği de ancak sağlıklı veriler elde edebilirsek doğru kavrayabiliriz.

Testlerin ülkemize özgü koşullarda yanılma payının bilimsel olarak hesaplanması, ICD-10 kodlarının uluslararası kurallara uygun düzenlenip doğru kullanılması, gereksinim duyduğumuz bilgi akışının yerel düzeyde de verilmesi belirsizlikleri ortadan kaldıracak ve güven duygumuzu pekiştirecektir.

Aşının ve, veya etkin tedavi yönteminin bulunamaması durumunu da göz önünde tutan akılcı bir yaklaşımla olasılıkları değerlendirecek çok alanlı biyo-psiko-sosyo-ekonomik geniş anlayışa en kısa sürede kavuşarak bu garip salgın öyküsünden tez elden kurtulmak dileklerimle…

Sağlıcakla kalın…

 

0
sevdim_bunu
Sevdim Bunu
0
_ok_sevdim_bunu
Çok Sevdim Bunu
0
g_ld_rd_
Güldürdü
0
karars_z_m
Kararsızım
0
bu_ne_bi_im_bi_ey
Bu Ne Biçim Bişey
0
k_zd_rd_n_z_beni
Kızdırdınız Beni
BAŞARI MI? BAŞARISIZLIK MI?
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. 16 Mayıs 2020, 12:54

    Bir garip salgın öyküsü (Dr. Birgi Tuna) mutlaka baştan sona okunmalı, anlaşılır grafik gösterimleri ve adım adım analizleri ile çok iyi , öğretici ve düşündürücü bir yazı. Tebrikler.

    Cevapla
  2. 16 Mayıs 2020, 22:02

    Doyurucu açıklamalarınız için çok teşekkür eder sağlık mutluluk ve başarılar dilerim…

    Cevapla
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Balikesir24saat ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!