Balıkesir Barosu Başkanı Erol Kayabay, barolarla ilgili yapılmak istenen düzenlemeyi eleştirirken, yeni düzenlemenin, baroları bölmeyi ve yeni gruplar yaratmayı amaçladığını öne sürdü. Kayabay, “Baroların sesi kesilir ise vatandaşın nefesi kesilir” dedi.
“HUKUK DEVLETİ GÜÇLÜ, BAĞIMSIZ, TARAFLI YARGI ERKİ İLE OLUR”
Balıkesir Baro Başkanı Erol Kayabay, HABERCİ Gazetesi’nden Mahmut Acaröz’e açıklamalarda bulunurken, önemli konulara dikkat çekti. Başkan Kayabay şunları söyledi:
“Bir devletin demokratik niteliğinin göstergesi hukuk devleti ve evrensel hukuk ilkelerinin tüm kurumları ile işler halde olmasından geçer. Hukuk devleti ancak güçlü, bağımsız ve tarafsız bir yargı erkinin varlığı ile hayat bulur. Devletlerin temel özelliği egemenliğin; yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirinden bağımsız ve yetkili organlar arasında paylaştırılmış şekilde icra edilmesidir”
“Ülkemizdeki duruma bakarsak yasama erki TBMM’ye ait olup çoğunluk milletvekilini partili Cumhurbaşkanı belirlemiştir. Yürütme erki ise son derecede geniş yetkilerle Cumhurbaşkanı’na aittir. Yargı konusuna gelince son derecede kritik kararları alan Hâkimler ve Savcılar Kurulu Adalet Bakanı (Başkan), Adalet Bakanı Müsteşarı, TBMM’ce seçilen 7 üye ve Cumhurbaşkanı tarafından seçilen dört üyeden oluşur. Adalet bakanı ve müsteşarı Cumhurbaşkanınca atamış, TBMM çoğunluğunu oluşturan parti milletvekillerini ise Cumhurbaşkanı belirlemiştir. Kısaca HSK üyeleri doğrudan ya da dolaylı olarak Cumhurbaşkanınca belirlenmektedir Özetle tüm erkler tek elde, Cumhurbaşkanı’nda toplanmıştır”
“BU DEĞİŞİKLİK, YURTTAŞLARIN HAKLARININ KORUNMASINI ENGELLEYECEK”
“Tam burada barolar yargının kurucu unsuru olup bağımsız savunmayı temsil eden avukatların örgütlü gücü olarak varlardır. O nedenle, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine aykırılık teşkil eden bu gündemdeki tasarı aynı zamanda;
Cumhuriyetimizin köklü kuruluşlarından biri olan Baroların da demokratik yapısını bozacak, Baroları işlevsizleştirilecek, bağımsız ve özgür savunmaya ket vuracak nitelikte olup, yurttaşların hak ve özgürlüklerinin barolar tarafından korunmasının da önüne geçecektir”
“AVUKATLIK BİR KESİMDEN YANA OLMAK DEĞİL, HAKTAN VE HUKUKTAN YANA OLMAKTIR”
Avukatlığın bir kesimden, bir düşünceden yana olmak değil; haktan ve hukuktan yana olmak olduğuna dikkat çeken Erol Kayabay, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Barolar; avukatların örgütlü gücü, avukatlar da vatandaşın sesidir. Bu noktada Baroların ne denli önemli olduğu ve Baroların güçsüzleştirilmesiyle nasıl sonuçlarla karşılaşılacağına dikkat etmek gerekmektedir. Bugün Barolar, sadece mensubu olan avukat ve stajyer avukatların hak ve menfaatleri için değil, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler gereğince sahip olduğu haklardan vatandaşların uğradıkları mağduriyetlere kadar hemen her hak ihlali ve hukuki uyuşmazlıkta da rol almaktadır.
Baroların sesi kesilir ise vatandaşın nefesi kesilir . Soma davasında , Özgecan’ın davasında, Aladağ yurt yangını davasında, Çorlu tren faciası davasında ,Kazdağların’da, Cerattepe’de hakkı arayanın yanında her zaman Barolar ve avukatlar vardı.
“DELEGE SAYILARININ DEĞİŞTİRİLMESİ ŞAHSİ ÇIKAR VE AMAÇ İÇİN”
Yapılmak istenen değişikler konusunda kamuoyunda Baroların seçim sisteminde nisbi temsilin sağlanacağına, Baroların delege sayısının değiştirileceğine, Baroların dava açma hakkının sınırlandırılacağına , ortadan kaldırılacağına dair bilgiler dolaşmaktadır. Kanunda yer alan Baro organlarının seçim sistemi birçok kurum için öngörülmeyen ve birçok seçim sistemi ile karşılaştırıldığında çok daha demokratik ve çoğulcudur. Tam aksi, nisbi temsil ile az oyu almış olsa da bir grubun aldığı oy oranında temsili ile azınlığın çoğunluğa tahakkümü gerçekleşecektir. En çok oyu alan meslektaşların seçilmesi yerine çok daha az oy alan bir meslektaşın seçilmesi demokrasiye de temsilde adalet ilkesine de aykırıdır. Barolardaki delege sayıları da kayıtlı avukat sayısı ile belirlendiğinden bu oranların değiştirilmesi şahsi çıkar ve amaç dışında hiçbir Baronun ya da avukatın faydasına olmayacaktır.
“MİLLETVEKİLİ SEÇİMİ İÇİN DEMOKRATİK, BAROLAR İÇİN DEMOKRATİK DEĞİL DEMEK DOĞRU OLMAZ”
Milletvekilliği seçim sisteminde hem yüzde 10 barajı hem de iller için uygulanan milletvekili belirleme yöntemleri demokratik olarak nitelendirilirken Baro organlarının seçim sisteminin antidemokratik olduğu iddiası gerçekçi değildir. Yapılması düşünülen değişiklikler için de samimiyetsizlik göstergesidir. Avukat sayılarının kontrolsüz büyümesiyle ilgili Baroların çözüm önerilerinden biri olan üniversite sayılarında kısıtlamaya ve üniversitelere nitelik kazandırmaya çalışmak yerine daha geçen hafta iki yeni hukuk fakültesi açılmıştır. Kanundan kaynaklı insan hakları ve hukukun üstünlüğü konularında, hak ihlallerine karşı Barolar tüm vatandaşlar ve kamuoyu adına dava açarken, bu hakkın Baroların elinden alınması yurttaşların sesinin kısılmasından başka bir şey değildir. Baro, avukatların kayıtlı olduğu kamu kurumu niteliğindeki bir meslek kuruluşudur.
Barolar, yasaların bir meslek kuruluşu olarak kendilerine yüklediği görevlerinin yanında, yargı sisteminin bir parçası olarak hukukun gelişmesine katkıda bulunurlar. Tanımda geçen kamu kurumu kavramı irdelendiğinde kamu iradesinin tek olarak ele alındığı aşikardır. Hiç bir yerde birden çok Adalet, Eğitim ,Sağlık bakanlığı bulunmadığı gibi, aynı yer için birden fazla vali, birden fazla belediye başkanı bulunmaz. Bugüne kadar hiçbir Baroda hayat bulmayan ve demokratik olarak birbirini kollayan avukatlar yerine örgütlerin, grupların etkin olacağı ve Barolarla avukatların fiilen ve hukuken bölünmesine hizmet edecek taslaktaki değişiklikler tüm avukatların ve yurttaşlarımızın kırmızı çizgisi olmak zorundadır. Baroların ve avukatın vazgeçilmez misyonu güçlünün değil haklının yanında olmaktır. Bu görevimizi ne bir iktidara ne bir zümreye bırakma gibi bir düşüncemiz de olamaz.” (balikesir24saat.com)