İnsan, savaşların acı sonuçlarını yaşayan en mükemmel yaratılmış varlıktır. (EŞREF-İ MAHLUKAT)
Ne hikmettir ki?
Savaşa neden olan durumları yaratan, yine kendisidir. Savaşların tüm acılarına katlanabilen, bir varlık yapısıyla, İNSAN kendi içinde sonsuz çelişkiler ve aymazlıklar yaşar.
Örf, adet, gelenek, görenek, ahlak, din, hukuk ve tüm insanı davranış kurumları; insanın, insanlığın huzur ve refahına, birlik ve dayanışmasına(TESANÜTÜNE) hizmet etmektedir. Bu duygu ve düşüncelerin iştiyakı ve görkemi içinde yaşar. İnsani kuralları, şeytani çıkarlar için kullanarak, geçmişimizden olumsuz örnekler bırakır yarınlara. Bu yaşananları bu günün insanlarına anlatmanın gayreti içinde olma insana huzur veriyor..
BÜYÜK VE KÜÇÜK ÇIKAR ÇATIŞMALARI
İnsanımızın kendi yetiştiği ortamın, sosyal, ekonomik çıkar kaygıları ve kültürel değer farklılıkları, insanın duygusal ve sosyal gelişim farklılıkları, toplumsal yapılanmasının temelini oluşturur. Yaşamını, tüm olumsuzluklar içinde geçiren bir insandan, olumlu davranışlar beklemek; buzlukta pişen ekmek istemek gibidir.
İnsanımızın tüm uğraşı; sonsuz mutluluk, huzur, zenginlik, ölümsüzlük,… istekleriyle geçmektedir. İnsanın istek ve dileklerinin başı var, sonu yoktur.
Kimseyi mutlu, ölümsüz, zengin … edemezsiniz. İnsanın yaratılışında saklı olan bastırılmış duygu ve isteklerini bilemediğinizden, her insan hakkında, yanılma payımız büyük olur..
İnsanımızın barış ve huzur, refah içinde yaşaması için kutlana gelen, kutsana gelen MİLLİ VE DİNİ günlerin ; sevinç, sağlık, birlik, kardeşlik, dayanışma günleri olarak yaşatılması, yaşamımıza yeni, anlamlar ve güzellikler kazandırır.
AMA, ANCAK ve LAKİN;
Ulusların, ulus olma özelliklerine bakıldığında; ortak yaşamın, ORTAK DEĞERLERİ üzerinden, gelecek hayalleri kurulur ve yaşatılır. Bu ortak değerleri; DİL BİRLİĞİ, YAŞAM (TARİH) BİRLİĞİ, BİRLİKTE YARATILAN KÜLTÜR BİRLİĞİ vb. çoğaltmak olası.
Tüm bu anılan değerler birlikte yaşanılan; BAĞIMSIZLIK İHTİYACI, ÖZGÜRLÜK İSTEMİ VATAN(YURT) BİRLİĞİ, İNANÇ BİRLİĞİ TEMELİNDE YÜKSELİR.
Yükselen değerlerimizi korumanın aracı olarak; ORTAK SEVİNÇ GÜNLERİMİZ; MİLLİ VE DİNİ BAYRAMLARIMIZ gelmektedir. Bir bayramın, diğer bayram üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Bu bağlamda; bu bayramları gereksiz zaman olarak değerlendirme yanlışlığı, toplumsal duygularımız ve dayanışma davranışlarımızın bozulup yok olmasına hizmet eder.
Şapkamızı önümüze koyarak, oturup, kendimizi dinleyelim. Kendi, kendimizle kaynaşmanın, dayanışmanın, birlik ve dayanışmanın yeri ve zamanıyken; ülkemizin birlik ve beraberliğine dinamit koyan; etnik, dini, kültürel ve bölgesel ayrılıkların körüklenmesi, insanlarımızın ötekileştirilmesinin anlamı YOKTUR.
YOKSA;
SİZ BARIŞMAYIN. BİRBİRİNİZLE DİDİŞMEYE, SİYASİ, ETNİK, DİNİ BÖLGESEL, FARKLILIKLARI KÖRÜKLEMEYE DEVAM EDİN Kİ;
TÜRKİYE’Yİ SİZ YÖNETEMİYORSUNUZ? BİZ YÖNETELİM, SİZE ABİLİK YAPALIM DİYENLERE BOYUN EĞMİŞ OLURUZ.
DÜNYADA BARIŞI İSTEYENLER, ÖNCE KENDİLERİYLE BARIŞSINLAR.
Koca Yunus Erme sesleniyor zamanın derinliklerinden;
“BEN GELMEDİM DAVİ( ANLAŞMAZLIK, KARGAŞA, KAVGA) İÇİN , BEN GELMİŞİM SEVİ İÇİN…”
Bunu diyen, diyebilen gönüllere selam olsun. Ruhları ışıklar içinde barış, ışık denizlerinde yüzsün. Yunus Emre ve ardıllarının, DUYGU VE DÜŞÜNCE DÜNYASI İNSANIMIZI SARIP SARMALASIN.. Kendi sevgisini, kendi içinde büyütemeyenler; mutlu yarınları beklemesinler.
Barış, umudu hayaliyle yaşayanlar;UMUDA YOLCULUĞA ÇIKMADAN ÖNCE, KENDİ HAYALLERİYLE BARIŞSINLAR * İ D U R A K İ *.
Sağlık, barış, esenlik ve umut yüklü gemiye binmek için kendinizle yarışmaya var mısınız?
Tüm hayalleriniz gerçek olsun.