Balıkesir’in Ayvalık, Burhaniye ve Edremit ilçelerinde 1 Eylül Dünya Barış Günü etkinlikleri kapsamında yapılan etkinliklerde barış gönüllüleri ve demokrasi güçleri barışa olan özlemlerini dile getirdiler.
C.Saffet YILMAZ
Ayvalık Cumhuriyet Meydanında Emek ve Demokrasi platformunca gerçekleştirilen kutlamada hazırlanan basın açıklamasını okuyan CHP İlçe Başkanı Hüseyin Şalmanlı, emperyalistlerin işbirlikçilerle birlikte sürdürdükleri paylaşım mücadeleleri ve savaşlar nedeniyle ezilen halkların açlık, yoksulluk, ölümle karşı karşıya kaldığını, milyonlarca insanın göç ettiğini vurguladı.
Şalmanlı açıklamasının devamında şu görüş ve düşüncelere yer verdi.
“Sadece savaşlarda değil; bütün dünya için ciddi bir tehdit oluşturmaya devam eden Covid-19 salgını da emperyalist-kapitalist sistemin bütün insanlık için nasıl bir tehdit oluşturduğunu bir kez daha göstermiştir.
Suriye’den Yemen’e, Irak’tan Filistin’e ve Libya’dan Doğu Akdeniz’e yaşadığımız bölge sahip olduğu enerji kaynaklarının paylaşımı ve geçiş yollarının denetimi mücadelesi nedeniyle emperyalistlerin ve bölge gericiliklerinin taraf olduğu savaş ve çatışmaların en önemli merkezlerinden biri olmayı sürdürüyor. Bu emperyalist ve gerici güçler, yüz binlerce insanın ölümüne ve milyonlarca insanın yıkıma uğratılmasına, yaşadığı yerlerden göç etmek zorunda bırakılmasına sebep olan kendileri değilmiş gibi her fırsatta ‘barış’ ve ‘çözüm’den söz etmekte ancak onlar ‘barış’tan söz ettikçe savaş ve çatışmalar ve ‘çözüm’den söz ettikçe de çözümsüzlük derinleşmektedir.
Ülkemizdeki iktidar Suriye ve Libya’da sürdürdüğü müdahaleleri ve Doğu Akdeniz’de gerilimi tırmandıran hamleleriyle ülkeyi bu gerici savaşların içine sürüklemekte ve ülkede yaşayan halkları yeni tehditlerle yüz yüze bırakmaktadır. ABD ve Rusya’nın başını çektiği emperyalist güçler arasındaki çelişkilerden yararlanarak paylaşım mücadelesinden pay kapma politikası, Türkiye’yi bölgedeki savaş girdabının içine daha fazla çekmektedir.
İktidarın, kayyumlardan siyasetçilerin hapishanelere konulmasına, türkülerden korktukları için konser yasakları koyarak Helin Bölek ile İbrahim Gökçek’in, sadece adil yargılanmak isteyen Avukat Ebru Timtik ölümüne sebep olması Avukat Aytaç Ünsal’ın adalet talebine kulaklarını tıkayacak kadar demokratik mücadele ve istemleri baskı ve şiddet ile engelleme politikası çözümsüzlüğün derinleşmesine yol açmaktadır.
Gerek savaşların/çatışmaların gerekse de pandeminin bedelini, savaşları çıkaranlar, pandemiye yol açan politikaları uygulayanlar değil yoksullar, ezilenler, emekçiler, kadınlar, çocuklar ödüyor.
Tablo karamsar ancak çaresiz değiliz. Bu gidişatı durdurabiliriz. Hepimizin barışın iyileştirici gücüne ihtiyacı var!Bunun yolu eşitlik, özgürlük, laiklik ve barış mücadelesinden geçiyor. Barış, özgürlük ve eşitlik paydası altında birlikte ve ortak mücadele bir arada yaşamının zemini de oluşturacaktır.
Barış mücadelesinin en çok da yaşadığımız Ortadoğu coğrafyasında ve ülkemizde yükseltilmesine ve süreklileştirilmesine ihtiyaç var. Bu amaçla atılacak her adım bizleri barışa olduğu kadar insan olma erdemine de yakınlaştıracaktır.Örgütlü ve kararlı bir mücadele ile barışı bu topraklarda kökleşmiş bir ağaç haline getireceğimize olan inancımız her zamankinden daha güçlüdür.
Tüm halkların eşit, özgür, insanca ve kardeşçe yaşayacağı bir dünyayı kendi ellerimizle kurmanın yolunu açmak için gidişattan rahatsız olan, geleceğe dair kaygıları bulunan herkesi omuz omuza ortak mücadeleye çağırıyoruz….”
BURHANİYE’DE HÜDA KAYA KONUŞTU
Burhaniye Cumhuriyet Meydanında emek ve demokrasi güçlerince gerçekleştirilen 1 Eylül Dünya Barış Günü kutlamalarına katılan HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya yaptığı konuşmada barışın ancak demokrasi ile gerçekleşeceğini vurgularken, ” Halkların bir arada yaşama iradesine karşı, siyasal iktidarın tüm kışkırtıcı politikalarına rağmen bugün inadına ülkemizde ve dünyada barışı ve demokrasiyi savunmak, adalet talep etmek hepimizin, tüm yurttaşların en önemli görevidir. Emekçiler için, kadınlar için, ezilen halklar için barış, emeğinin karşılığını alabilmektir. Halkların eşit ve özgür birlikteliğinin sağlandığı, ötekileştirmenin ortadan kaldırıldığı bir dünyadır. Barış, dertlerin özgür akmasıdır. Kadınların eşit, özgürce yaşamasıdır. Dağlarımızda altın, bakır gibi doğaya zarar veren aramaların son bulması, ormanlarımızın kesilip yerlerine otel, motel, avm gibi ticari alanların açılmamasıdır barış.
Biz halklar olarak bu topraklarda huzurlu, mutlu, eşit ve kardeşçe yaşamanın yolunun onurlu bir barıştan geçtiğine inanıyoruz. Çok kültürlü bir coğrafyada çoğulcu bir anayasaya ihtiyaç olduğunu hatırlatarak, savaşsız bir dünya dileğiyle, Dünya Barış Günümüz kutlu olsun”
Burhaniye de gerçekleştirilen kutlamada platform adına yapılan konuşmalarda ise şu görüşlere yer verildi:
“40 yıldır ülkemizde bir savaş sürüyor. Bu savaşta insanlar yaşamını yitirdi, göçe maruz kaldı. Ama bu savaştan hala bir barış elde edilmedi. Artık kalıcı barışın sağlanması gerekiyor.
Savaşların, çatışmaların, cinayetlerin, ölümlerin, öldürmelerin devam ettiği bugünlerde “barış” adına açıklama yapmanın ve barışı getirememenin üzüntüsü içerisindeyiz. Ekonomisi savaş üzerine, haliyle insan canı üzerine kurulu savaş baronu ülkeler ve emperyalistler dünyayı kendi hakimiyet esaslarına göre yeniden dizayn etme çabası içerisindeler.
Savaştan ve kandan geçinen emperyalistler ve savaş baronları yine, yeniden savaş senaryoları ile sahnedeler. Savaş baronlarının çıkardıkları ve devamını sağladığı bu savaşlar yüz binlerce cana mal olurken dünyayı zor durumda bırakan corona virüsü ve yaşanan vahşetten de ne kadar rant elde ederiz çalışmalarından da vazgeçmiyorlar.
Yanıbaşımızda yaklaşık 7 yıldır devam eden savaşta yaklaşık 600 bin Suriyeli kardeşimiz emperyalist güçler ve destekçileri olan savaş baronları tarafından öldürüldü. Bu ülkenin nüfusunun yarısından fazlası ise çevre ülkelerde mülteci durumuna düştü. Suriye’de her gün çocuklar katledilirken, savaştan kaçmayı başarabilen 10 binden fazla çocuk kayıp, daha nicelerinin akıbetleri belli değil. Mülteciliği doğuran sebepleri doğurmak yerine mültecileri nasıl durdurabiliriz’i konuşuyoruz. Hayattaki en önemli varlıklarını yitiren bu insanlar bir baba, eş, anne, kardeş, amca, hala, teyze, nine, dede ve evlattır. Bunu yanı sıra mülteciler her ne kadar mesleğini icra edemese de bir doktor, öğretmen, gazeteci, imam, mühendis ve işçidir.
Mültecilik AKP-MHP ittifakının ülkeye derin krizler yaşatıyor. İçeride ve dışarıda savaş politikaları yürütüyorlar. Bu da toplumsal kaosu derinleştiriyor. Rojava ve Suriye’de ki politikaları tutmayınca da faturasını demokratlara, gazetecilere, aydınlara, işçi ve emekçilere yani bütün muhalif kesime çıkarıyor. Göçmenlik karşıtlığı üzerinden milliyetçiliği, ırkçılığı çoğaltıyor, oya dönüştürüyor. Halklar arasındaki milliyet, din, dil, etnik kimlik farklılıklarını düşmanlaştırma politikalarına, savaşlara gerekçe haline getiriyorlar.
İktidar birçok bölgede binlerce sivilin yaşamına mal olan askeri operasyonlara “Barış Harekâtı” ,
Filistin halkının özgürlük talebinin bastırılmasını hedefleyen antlaşmaya “Yüzyılın Antlaşması” adını koyarken zerre kadar utanma emaresi göstermiyor. Çünkü onların gözleri, vicdanları para ve iktidar dışında bir şey görmüyor.
Bizler de ülkemizde yaşayan tüm insanlar, kardeşlik duyguları içerisinde, emperyal güçlerin ve işbirlikçilerinin farklılıklarımızı çatışmaya döndürme çabalarına karşı mücadele verelim. İnsan hak ve özgürlüklerinin pazarlık masasına koyulmasına izin vermeyelim.
Bu kara tabloyu değiştirmenin yolu barış, özgürlük ve demokrasi mücadelesini güçlendirmekten geçiyor. Tüm halklarla barış içinde yaşamayı istemek, eşit, özgür, demokratik ve barış içinde yaşamak için mücadele etmek insan olmanın şartıdır. Savaşların ve ekonomik maliyetinin bedelini emekçilerin ödediğini çok iyi biliyoruz.
İktidarın, gerçekten barış ve huzur atmosferini istiyorsa yapması gereken ilk işlerden biri sandığa yansıyan iradeye saygı duymaktır. Yerel seçimlerde yüksek oylarla seçilen belediye başkanlarının görevden alınmasının halkın iradesine darbe olduğunu ve iktidarın halkın iradesine YSK eliyle ya da kayyumlarla el koymaya devam ediyor. “Seçimle gelen seçimle gider” kuralının da ayaklar altına alındığını görüyoruz.”
Edremit Akçay Meydanı’nda gerçekleştirilen 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde yapılan konuşmalarda ise barış talebi dile getirilirken hükümetin savaş politikaları kınandı.
“