Avrupa’nın en genç devletlerinden Karadağ ülkesine sınır girişi ile Karadağ’da yolculuğumuz başlıyor. Podgorica şehrindeki otelimize yerleşiyoruz. Otelimizin tam karşısında bir kır düğünü yapılıyor. Müzik sanki otelin içinde gibi duyuluyor. Tipik Balkan Müzikleri ile eğlence sürüyor. Havai fişekler atılıyor. Halaya benzeyen oyunlar oynanıyor. Bizim bildiğimiz Roman havalarını çok andıran müzik ile karşılıklı oyunlar sürüyor. Düğün gecenin ilerleyen saatlerinde sona eriyor. Balkan müzikleri ile gecemiz renkleniyor.
Sabah Hotel Pihila’dan ayrılıyoruz. Rotamız Karadağ’ın çok önemli şehirlerinden biri olan Kotor. Yol güzergahımız üzerinde dönemin balıkçı köyü konumunda olan , yakın zamanda Singapurlu bir milyardere satılan St. Stefan yarımadasını panoramik bir yerden gören yolun kenarında fotoğraf çekiyorum. Muhteşem bir manzarası var. Jet sosyetenin uğrak yeri olan bu yarımadanın restorasyonu yapılan evlerinin dönemin mimarisini yansıtması açısından çok değerli. Ünlü futbolculardan Messi ve zenginler burada ev sahibi olmuşlar. Fotoğraf çekiminde sadece bizim kafilemiz değil , yüzlerce turist buradan fotoğraf çekmenin derdinde. Bu muhteşem manzaranın önünde fotoğraf çekmek çok da kolay değil. Yol oldukça dar ve aşağısı dik bir uçurumdan sonra yarımadaya bağlanıyor. Panoromik Budva şehri geçişimizden sonra , doğa cenneti , turistik cazibe merkezi Kotor Körfezi ve Kotor şehrine varıyoruz.
Bu varışımızın ardından Stari Grad ( Eski Şehir ) turu ile zamanda yolculuğa çıkıyoruz. Aziz Tripun ve Nikola Kiliseleri ,tarihi saat kulesini geziyoruz. Otantik ve dar Kotor sokaklarında adım atmak neredeyse mümkün değil. Kotor şehri bir inci gibi denizin kıyısında ışıldıyor. Tarihi yapılar bu şehrin güzelliğini bir kat daha arttırıyor. Yüzyıllar önce yapılan bu binalar, kilise ve evlere hayran kalıyorum. Otantikliği bozulmayan yapılarla insanların kültürlerine verdiği önemi gözlemliyorum. Ancak ,şehrin merkezindeki bazı sokaklar çok dar ve çok yoğun bir kalabalık var.
Bunalıyorum. Sıcak bir yandan , kalabalık bir yandan kafilemizden sesler yükseliyor.
Hani derler ya, kirpi bile yavrusunu pamuğum diye severmiş. Benimkisi onun gibi bir şey. İç çekiyorum..Ahh memleketim. Kaz Dağlarının esintisini gel de özleme. Akçay, Altınoluk , Zeytinli sahili ve denizi burnumda tütüyor bir anda.
Kotor şehrine gelirken yolculuğumuzun en sıkıntılı bölümü çok virajlı ve dar yolları oldu. Kaptanımızın çok özel bir şöför olduğu konusunda hepimiz fikir birliği ediyoruz. O virajlı yollarda koca otobüsün bu kadar kurallara uygun ve güzel kullanmasına hayran kalıyoruz. Kaptanımızı ödüllendirmeye karar veriyoruz.
Karadağ’a veda edip yola koyuluyoruz. Bundan sonraki durağımız Hırvatistan.
Dubrovnik UNESCO tarafından Dünya Mirasları Listesine alınmış. Stradun caddesinin ikiye böldüğü tarihi şehirde muhteşem surları 14. yüzyıldan kalma. Fransisken Manastırı ,Rektörlük Sarayı , Liman ve şehir kapıları, Sponza Sarayı , Onofrio Çeşmesi ,Saat Kulesi ile muhteşem bir turistik şehir.
Onofrio Çeşmesi buz gibi suyu ile bizleri serinletiyor.
Dubrovnik’e veda edip Trebinje kentine otelimize doğru yol alıyoruz. Ertesi gün Mostar ve çevresini gezeceğiz.
Meşhur Mostar Köprüsünü görmek için sabırsızlanıyoruz.