Sevgili okurlarım, merhaba.
Sizlere, Sarıalan Altın Madeni Projesi’nden olumsuz yönde etkileneceği öngörülen bölgenin zenginliklerini anlatmaya devam edeceğim. Bir taraftan da bu projenin neden iptal edilmesi gerektiğini irdeleyeceğim.
Balıkesir’in İvrindi ilçesine bağlı Gökçeyazı Köyü’nün kuzeybatısında doğal bir göl bulunuyor. Bu göle, yerel halk Gökçeyazı Gölü diyor. Burası, tarım alanı olarak sulanan arazinin batısına denk düşüyor. Bazı göçmen kuşlar tarafından üreme amaçlı kullanılıyor. Dört farklı ördek türü ve yaban tavuğu gölün canlılardandır. Zaman zaman da kazlar gelir bu göle.
Bu gölün en dikkat çekici özelliği, Marmara Bölgesi’nin önemli sulak alanlarından biri olan Manyas Gölü’nde yetişen turna balığının çoğalma alanı oluşudur. Ergin turna balıkları, şubat ve mart aylarında gölün kanalına gelir. Turna balıkları, Balıkesir’in Balya ve Gönen ilçeleri için de önem taşıyan Kocaçay’dan Gökçeyazı Gölü’ne çıkar. Ergin balıklar, bol miktarda yumurta bırakır. Yumurtadan çıkan yavrular, mayıs ayının 10’u gibi tekrar Manyas Gölü’ne gider. Dolayısıyla bu göllerde projenin etki alanındadır.
Yapımı 2019 yılında tamamlanan Sarıalan-Dallımandıra Sulama Göleti, açık ocaklardan ikincisine çok yakın. Sonradan ÇED alanından çıkarılmış olsa da bölgede 400 dekar tarım arazisinin sulanması hedefiyle yapılan bu göletin, projeden etkilenmemesi kaçınılmaz görünüyor. Tarımı canlandırmak adına göleti bölgeye kazandıranlar da yetiştirilen ürünlerin siyanürle buluşmasına göz yumar mı?
Kısaca değindiğimiz üzere Balıkesir’in verimli ovalarını besleyen su kaynakları, Sarıalan Altın Madeni Projesi’nde atık havuzu olarak planlanan bölge içinde kalıyor. Projenin ileriki aşamalarında herhangi bir sızıntı olsa ve bundan dolayı biriken kimyasal ağır metal kaçakları doğrudan doğruya Gökçeyazı Ovası’nda, hali hazırda sulama amaçlı kullanılan kanala ulaşacak. Ovanın tam ortasında geçen yöre halkı tarafından Kanel adı verilen dereye ve buradan da Kocaçay’a ve Manyas Gölü’ne ulaşacak. Siyanür başta olmak üzere diğer ağır metal kaçakları bu verimli bölgede birçok habitatı ve burayı habitat edinmiş canlıyı yok edecektir. Bu da oldukça ciddi bir sorundur.
Bölgenin altın madenciliğine açılması, buradaki hafriyat ve diğer sızıntı kaçakları, tarım ürünlerinin pazar değerinin düşmesine neden olacaktır. Bölgenin tarımsal geleceği ve geçimini tarımdan sağlayan yöre halkı için risk taşımaktadır. Projeyi değerlendirirken bu konuyu da göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Bölgede kendiliğinden yetişen doğal erik, kızılcık, yaklaşık sekiz çalı türü ve tıbbi bitkiler buradaki biyolojik çeşitliliği ortaya koymaktadır. Adaçayı ve kekik türleri oldukça fazladır. Yöre insanı özellikle dağ köylerinde yaşayanlar, bunları toplayarak ekonomiye kazandırmaktadır. Yerel pazarlarda demetler halinde satmaktadır. Buğday tarlaları da bereketli ovanın en önemli ürünlerinden birisidir. Ne yazık ki, buğday tarlaları da proje alanına oldukça yakın. Bölge, Balıkesir’in akciğerleri olarak tanımlanmaktadır. Bu coğrafya, gerçekten birçok yönüyle Balıkesir’in zenginliğidir.
Sevgili okurlarım, son olarak ise bölgenin deprem riskinden kısaca bahsedeceğim. Hepimizi derinden etkileyen depremlerin ardından, yaşadığımız yerlerin durumunu yeniden konuşur olduk. Balıkesir’in Altıeylül ve İvrindi ilçelerini kapsayan Sarıalan Altın Madeni Projesi de bölgenin deprem riskini bir kez daha hatırlattı. Uzmanlar, Gökçeyazı fayının uzun süredir uyuduğunu ve önümüzdeki günlerde hareketlenebileceğini belirtmişti. Çevrede meydana gelen yer hareketiyle tetiklenebileceğini söylemişlerdi. Bu fayın 7 şiddetinin üzerinde bir deprem üretebileceğine dikkat çekmişlerdi.
İlgili altın projesinde belirtilen atık ve çöp sahalarının Gökçeyazı fay hattının neresinden geçeceğine dair elimizde bir bilgimiz yok. Bu bilgi eksikliği, projenin deprem riskini göz önüne alınmadan mı hayata geçileceği gibi oldukça endişe verici düşünceleri akıllara getiriyor. Hatta uzmanların görüş belirtmiş olduğu fay hattı ve çevresinde bu proje hiç olmamalıdır da dedirtiyor. Çünkü herhangi bir yer hareketinde, fay hattı üzerinde olup olmaması hiç önemli değil. Bölgede yaşanacak orta şiddetin üzerinde bir depremde, atık havuzunun patlaması ve binlerce ton atığın bölge insanın hayatına girmesi hiç de yabana atılmayacak bir risktir. İnsan hayatı, altından daha önemli olamaz! (Son)