1923’lerin Türkiye’sini düşünün, dolayısıyla Balıkesir’i de düşünün…Mandaların özgürce yaşadığı bir ortamdan, cennet gibi bir Balıkesir yaratıldı ama… O ama var… Manda sayısı 1927 sayımında 22872… 2017 yılında bu sayı 1291… olmuş.
Manda ile konuyu girmemizin esprisi o yılların sıkıntısına gülerek bakmamızdır. Balıkesir’in ova köylerine doğru olan çanak havza yılın büyük zaman diliminde batak ova konumunda bugünün söylemiyle sulak alan konumundaydı. Üzümcü çayı+Kille çayı+Kazıklı çayı ve Simav çayının birleşme noktasıyla oluşturduğu yoğunluk nedeniyle Balıkesir’in ova köyleri yılın uzun sürelerinde hep sulak alanlar olarak kalıyordu. Simav çayının Kepsut ilçe merkezi civarında Killi çayı ve Değirmencik çayı birleşmesiyle yine bu alanlar da sulak alanlar konumundaydı. Madra dağından özgürce doğan Madra çayı özgürce ve istediği şekilde yayılarak aktığından Manyas gölüne ulaşıncaya kadar çok geniş alanı yani taban araziyi sulak alan konumuna getirerek akmaktaydı. Simav çayı, Susurluk ilçe merkezi sınırları dahiline geldiğinde o kadar özgürce yayılarak akmaya alışmış ki neredeyse Mustafakemal Paşa ilçesine kadar geniş bir alanı sulak alanı konumuna getirmiş… Havran çayı şimdi bakmayın öyle efendi efendi aktığına önünde akacağı bir yatak olmadığından o kadar geniş alanı batak yada sulak alanı konumuna getirerek akmış ki Havran-Burhaniye ve Edremit üçgeninde taban araziler yılın büyük bölümünde batak yada sulak alan konumunda kalıyordu. Manyas’ı yazmaya gerek yok. O bölge neredeyse tamamıyla sulak alan bölge konumunda… Bandırma, Erdek ona keza öyle… Gönen, Yenice den gelen derelerin oluşturduğu Gönen çayının baskısı altında ve ovası neredeyse tamamı sulak alan konumundaydı. O yıllar da sulak alan ya da batak alan demek sıtma demekle eşdeğerdi, bunu akıldan çıkarmamak gerekiyor. Sıtma demek sağlıksız insan demekti…
Bizim kuşak duvar deyince aklına Berlin’i ikiye bölen duvarı getirir. Oysa genç cumhuriyet devletinin birinci kuşakları o yokluk yıllarında öyle coşkuyla çalıştılar ki bütün bu azgın dereleri, çayları koruma seddeleriyle sakinleştirip tehlikesizce akmalarını sağladılar. Yüzlerce km uzunluğunda koruma duvarları yaptılar. O destansı çalışmaları korusun diye koruma bekçileri çalıştırdılar. Derelerimiz pırıl pırıl akıyordu. Sonrasında devlet arazide bir fiil çadır da kalarak çalışan teknik personelinin coşkulu çalışmalarıyla bütün bu su kaynakları ve arazileri için projeler hazırladı.
Yazalım mı…
Simav çayı üzerine Sındırgı Çaygören barajı yapıldı. Baraj da biriktirilen taşkın suyu ile Sındırgı ovası, Gölcük ovası, Kızılgür ovası, Küçükbükü ovası, Bigadiç ovası, Balıkesir ovası ve Kepsut ovası yapılan sulama tesisleriyle sulamaya açıldı. Bu ovalara dikilen bitkiler altın üretmeye başladı.
Balıkesir-Kille çayı üzerine İkizcetepeler barajı yapıldı. Bu baraj ile Balıkesir’in içme suyu sağlandı ve yine belli kotun üstünde kalan tarım arazileri sulanmaya başladı.
Bu iki barajın yanında yine taşkınlık yapacak diğer dereler de ıslah edildi. Dolayısıyla dün batak olan sahalar bugün tarımsal arazi oldu ve sulanmaya başladı.
Kepsut ilçe merkezi, yapılan koruma seddesiyle güvenli yaşama kavuştu.
Savaştepe-Sarıbeyler barajı yapıldı. Savaştepe ovası sulanmaya başladı.
Çok geniş bir alana yayılan Manyas Kuş Cenneti gölü koruma seddeleriyle zapturapt altına alındı. Manyas barajı yapıldı. Manyas ovası sulanmaya başladı.
Yenice barajı yapılarak Gönen ovası sulamaya açıldı.
Ayvalık Madra barajı yapıldı. Ayvalık-Dikili ovaları sulamaya açıldı.
İvrindi Ardıçtepe barajı yapıldı. İvrindi ve Gökçeyazı ovaları sulamaya açıldı.
Havran barajı yapıldı. Havran-Edremit ovaları sulanmaya başladı.
Devam eden baraj inşaatları, bitmiş hizmete geçen 40’ın üzerinde gölet ve sulama tesisleri, taşkın dereleri ıslahı çalışmaları bunlar hizmet değil midir…
Taşkın derelerinden birkaç isim verelim…
Edremit’de; Edremit çayı, Kanlıdere, Kızılkeçili, Zeytinli, Güre, Akçay kuru dere, Şahindere, Mıhlı çayı, Ilıca deresi, Manastır çayı, Gürlek deresi, Ayı dere ve diğerleri..
Havran çayı, Burhaniye Karınca dere, Pelitköy deresi, Nikita deresi, Köyler de yapılan çalışmalar da (isimlerini yazsam çok yer kaplar) taşkınlık yapan derelerin ıslahı yapıldı.
Erdek merkez ve köylerinde yine Gönen merkez ve köylerinde, Bandırma merkez ve köylerinde yer alan ve diğer ilçe merkezlerini ve oralarda yer alan köyleri tehdit eden derelerin ıslahı yapıldı, yapılıyor.
Cumhuriyet kurulduğunda 1927 sayım sonuçlarına göre Balıkesir de çalışan nüfusun %76’sı tarımla uğraşırken günümüzde bu rakam %56,7’e düşmüştür.
Vali Utku Acun döneminde yaşanılan bir krizde yapılan toplantıya katılmıştım. Vali bey o toplantı da devletin bu yıl yatırımlara bütçe ayıramadığını ancak faiz de parası olan Balıkesirliye 2,5 katrilyon TL faiz ödeyecektir, dediğini hatırlıyorum. Toplantı salonunda sizlerden yatırımlara katkı bekliyorum, dediğinde derin sessizlik olmuştu. Yine hiç unutmam o dönemde görevli gittiğim Dursunbey de kaymakam bey ile görüşürken içeriye bir köylü girmişti. Gece oğlunun düğünü olduğunu emniyetin araçları oralardan birkaç kere geçebilir mi dediğinde kaymakam bey elbette geçer, siz de şehit polislere katkı sunan vakfa 10 milyon lira yardım edin dediğinde kalsın demişti. Benim biraz bozulduğumu görünce kaymakam bey, Vecdi bey sadece bu yıl bu kişi 2,5 milyar TL faiz geliri alacak, demişti..
Balıkesirli üretici tarımdan çok güzel para kazandı. Ancak devlet kendisine yaşam kültürü vermediğinden, duygularını yönetecek bir zemin hazırlamadığından, aklını ve düşüncelerini düşünce yetisi kazanarak geliştirmediğinden ve dolayısıyla soru sorma ve sorgulama kültürü kazanmadığından kazandığı parayı verimli kullanamadı. Sizlere yine bizzat tanık olduğum bir olayı anlatacağım. Dediğim yıllar içinde üçlü koalisyon döneminde içinde yaşanan krizden sonra Dursunbey-Sinekler(Şenköy) köyüne görevli gitmiştim. İşimizi yaptıktan sonra köyün kahvesine oturduk, sohbete başladık. Köylü krizden dolayı çok dertliydi. Sözün bir yerinde devreye girdim, birkaç soru sordum. Köyde traktör sayısını sordum… 12 dediler. Özel araç sayısını sordum.. 3 dediler. Renkli televizyon, buzdolabı, çamaşır makinesi, fırın gibi aletler neredeyse her hane de vardı. Kitap okuyan var mı? dedim, yüzüme gülerek baktılar. Gazete okuyor musunuz dedim, yine güldüler… Kadına bakış açısını, sordum, sinemaya, tiyatroya, resim sergisine son bir yılda giden oldu mu? dedim yine gülerek baktılar.
Sonra ki biraz konuştum. Bakın dedim, devlet buraya gelmiş, sizi zenginleştirmiş ama kültür ile tanıştırmamış, insanın en önemli özelliği olan “merak” noktasında hiçbirinizin bir duruşu yok.. Ben babadan kalma usullerle ziraatı mı yaparım devlette parasını öder, benim de gemi yürür, dönemi bitiyor, bitecek artık. Sizleri devlet para ile tanıştırmış ama sizlere parayı harcama kültürü vermemiş. Evinizde su çeşmeden akmıyor ama tam otomatik çamaşır makinesi alanlarınız var yada bulaşık makinesi.. Traktör almanız gibi.. Gelişmiş ülkeler de böyle değil. Devletten onay almadıkça tarlanıza istediğiniz ürünü ekemediğiniz gibi param var diye de istediğiniz bir tarımsal teknolojik aleti mesela traktörü alamıyorsunuz. Para verimli kullanılmadığında o ülkeye ve o ülke insanına bedeli ağır olur.
Balıkesirli devletten fabrika istememeli, devletten opera istemeli, tiyatro istemeli, sanatsal faaliyet çalışmaları istemeli, kütüphanenin köye gelmesini istemeli, bana felsefe öğret demeli, kitap okumayı sevdir demeli, beni daha fazla insan yap demeli… Toprağımı, suyumu korumayı öğret demeli, kirletenlere ceza ver demeli, paramı kullanmayı öğret demeli… Ürünlerimi değerlendirecek tesislerin kurulmasında beni de bilinçlendir ben de sorumluluk alayım demeli… İnternet kullanımını yaygınlaştır ve çevremi koruyarak işimi yaparken bana destek ol devletim demeli…
Manda ile başladık, keşkeyle mandayla bitirebilseydik…. Bugün bütün derelerimiz kirletilmiş durumdadır. Arıtma istasyonları iki gün çalışıyorsa üç gün çalışmıyor. Fabrikalar atıklarını arıtmadan derelere boşaltıyor. İnsanlarımız atıklarını dere kenarlarına atıyor. Belediyeler çöplerini atıyor. Hele ki hayvan damları, hayvanlarının sıvı atıklarını direk derelere bırakıyor. Gönen çayı, deri fabrikalarının atıklarıyla ölmüş durumdadır. Dere resmen kostik akıyor ve bu kostikli zehirli suyla tarım ürünleri sulanıyor. Ayvalık’ta pirina fabrikası havaya resmen zehir gönderiyor ve rüzgar esmediğinde Ayvalıklı resmen zehir soluyor. Oysa devletimiz ilk çevre barajını Balıkesir de yapmıştı. Bigadiç de bor madenlerinin atık suları depolansın ve Balıkesir ve Kepsut ovasında ki bitkilere zarar vermesin diye Çamköy atık barajını yapmıştı. Balıkesir de arıtma istasyonları düzenli çalışmalıdır. Olmayanlar da bir an önce yapılmalıdır. Hayvan damlarının atıklarına çözüm bulunmalıdır. Katı atık sahaları yeniden tanzim edilmelidir. Madra çayının kenarında(Balya-Kadıköy civarı) Osmanlı döneminden kalan ve ağır metallerle kaplı atık depo yığınları daha güvenle yere taşınmalı diyebilmelidir. Derelerimiz bereket akmalıdır. Oysa şimdi felaketimize doğru akıyor gibiyiz. Neyi yazmalıyım bilmiyorum ki… Devlet bir an önce eksikleri toparlamalı ve toprağına, derelerine ve içme suyu kaynaklarına ve hayvanlarına ve doğasına sahip çıkmalıdır. İnsan emeğinin teknoloji karşısında ve yine Güneydoğu Asya ülke insanlarının aldıkları ücretiyle karşılaştırıldığında bu bölge insanlarının, kendi insanlarımızın ülke sermayesiyle çalışarak ayakta kalacağı sanayi kurmamız bugün için bu koşullar da hayaldir. O nedenle bildiğimiz işi gereğince yapmayı yapmak zorundayız. Tarım ve hayvancılık ve el sanatları ve el üretimi ve yöresel lezzetler gibi bize ait bildiğimiz işleri layıkıyla yapalım inanın çok şey yapmış oluruz. Bunun içinde yine kurallara uymayı ve çağdaş insan olmayı ve duygu ve düşüncelerini yöneten insan olmayı becermek zorunluluğumuz vardır. Topraklarımıza sahip çıkamazsak, yarın ekmek yiyemeyiz. Hayvanımıza ve meralarımıza sahip çıkamazsak yarın et diye zehir yeriz. Önemli olan hastahane yapmak değil hasta olmayacak koşulları yaratmaktır.
O nedenle devletinden bir şey isteme, insanım insan gibi yaşamak istiyorum, onu işte… Temiz toprak, temiz su, temiz tohum, temiz çevre ve temiz hava istiyorum de…
Az tüketeceğim, çok üreteceğim de…
Balıkesir’in derelerinde yeniden mandalar sağlıklı bir şekilde yaşasın de…
Devlet özelleştirme dediğinde ne yaptı biliyor musunuz.. İlk önce o büyük çaylar üzerine inşa edilen ve bütün gün o seddelerde dolaşarak, seddelerin kontrolünü yapan dereye ve seddeye müdahale eden kişileri tespit edip ceza almasına neden olan sedde bekçilerinin işine son verdi. Ve yağmalama başladı…
Sevgi ve saygılarımla…