CHP Balıkesir Milletvekili Dr. Fikret Şahin, “Eğer biz gelecekte bor konusunda lider ülke olmak istiyorsak, AR-GE faaliyetlerine ciddi olarak eğilip, ortaya reel projeler koymalıyız. Buna Balıkesir’de yapacağımız ‘Bor Organize Sanayi Bölgesi’ ile yani ‘Bor Vadisi’ ile başlayabiliriz” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi(CHP) Balıkesir Milletvekili Dr. Fikret Şahin, rezerv büyüklüğüyle Türkiye’nin Dünya Bor piyasasında rakipsiz olduğunu, bu rezerv büyüklüğü teknolojinin buluşması halinde ülkemizin borda dünya lideri olacağını ve ülkenin kaderinin değişebileceğini söyledi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’ndaki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Bütçesi görüşülürken, söz alan Şahin Ulusal Bor Enstitüsü hakkında konuştu.
Milletvekili Şahin bu konuda şunları söyledi:
“ Ülkemizde çeşitli vizyonlar zaman zaman dile getiriliyor. Ben de bu bağlamda borla ilgili bir gelecek vizyonu belirtmek istiyorum. Eğer biz gelecekte bor konusunda lider ülke olmak istiyorsak, AR-GE faaliyetlerine ciddi olarak eğilip, ortaya reel projeler koymalıyız. Buna Balıkesir’de yapacağımız ‘Bor Organize Sanayi Bölgesi’ ile yani ‘Bor Vadisi’ ile başlayabiliriz. Balıkesir Bigadiç’te Türkiye’nin en büyük bor yatakları bulunuyor, boru çıkarıyoruz, öğütüp tornalara koyup yurtdışına ihraç ediyoruz. Bor madenini işleyip, uç ürün elde edecek fabrikalar zincirlerini hep birlikte Balıkesir’de kuralım. Boru ham madde olarak satacağımıza, kendi fabrikalarımızda işleyip katma değeri yüksek ürünler haline getirip öyle verelim”
“BOR DENİZİ ÜZERİNDEYİZ”
Türkiye’nin sahip olduğu madenler içerisinde rezerv büyüklüğü ve kapasitesi bakımından, dünyada söz sahibi olabileceği yegane maden olduğunu belirten Milletvekili Şahin sözlerini şöyle sürdürdü:
“Adeta bor denizi üzerinde bulunuyoruz. Dünya rezervlerinin %73’üne sahibiz, dünya ham madde tedarikinin %60’nı Eti Maden aracılığı ile biz karşılıyoruz, bor kaynaklı ürünlerin % 95’inde bizim ürettiğimiz bor kullanıyor. Bu kadar rezerv ve pazar payına rağmen, Dünya’daki toplam bor gelirlerinin sadece %20’ini alabiliyoruz. Bu büyük bir çelişkidir. Bu çelişkinin temel nedeni de Türkiye’nin boru işlemeden ham madde olarak ihraç etmesidir. Mevcut durumda Türkiye; gelişmiş ülkelere ucuz bor temin eden, dolayısıyla bordan elde edilecek katma değeri de yurt dışına ihraç eden bir konudadır. Türkiye ham bor ihraç ederken, katma değeri yüksek bor ürün piyasasını ABD’ye bırakmış durumdadır. Ülkelerin yeraltı kaynaklarına bağlı ekonomik kalkınmalarında sahip olduğunuz rezervlerin büyüklüğünden ziyade asıl olan doğal kaynaklarınızı nasıl değerlendirdiğiniz ve ekonominin hizmetine nasıl sunduğunuzdur. İşte tam bu noktada Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü’nün görevi başlıyor. Temelde bu Enstitü bir AR-GE ve ÜR-GE kurumudur. Yani bu kurumun asıl amacı borla ilgili araştırmalar yapmak, üretim teknolojilerini geliştirmek, Dünya piyasalarına boru ham madde olarak değil, katma değeri yüksel yarı mamül veya mamül halde ihraç edilmesini sağlamak, bordan elde ettiğimiz gelirin gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşmasına katkı sunmak ve Dünya bor piyasasında Türkiye’yi lider koruma getirmektir”
Son olarak 2003 yılında kurulan Ulusal Bor Enstitüsü’nün, 15 yılda kuruluş amacına yönelik çok fazla mesafe almadığını söyleyen Şahin sözlerini şöyle tamamladı:
“Elimizde reel olarak sadece Eti Maden’in ürettiği, bor katkılı deterjan Eti Matik var, onunda deterjan piyasasında payı %1.5’dur. Tabii bor konusunda ülkemizin içinde bulunduğu bu olumsuz tabloyu sadece Enstitü’ye bağlamak doğru olmaz, Hükümetin ve Bakanlığın da bora nasıl baktığı önemlidir. Bu bağlamda Bakanlığın bora ne kadar önem verildiğini Bakanlığın Bütçe sunumundan anlayabiliyoruz. Sunumda bor ile ilgili sadece iki satır görüyoruz. Orada da; ham madde pazar payımızın arttırıldığını, diğer bir bakış açısıyla bor madenlerimizin sömürü oranının arttığı belirtilmiş. Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü’nün Sayıştay Denetim raporuna baktığımıza ise; 2016 ve 2017 yılında yatırım harcamalarının gerçekleşme oranlarının oldukça düşük olduğunu görüyoruz. 2016 yılında %28, 2017 yılında %41’dir. Bu oranlar gösteriyor ki; Bu kurum yeterince çalıştırılmamış, atıl durumda kapasitesinin çok altında performans sergilemiş ve başarısızdır” (balikesir24saat)