“Okuttuğundan daha çok okumayan bir öğretmen çabuk yıpranır, ihtiyarlar ve bezginlik getirir. Dikkat ediniz, araştırma, irdelemeye düşkün ak saçlı bir öğretmen hep dinç ve gençtir”
Mustafa Necati
Geçtiğimiz günlerde; Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ait “Mustafa Necati Kültür Evi“nin isminin, Atatürk ve Cumhuriyet ile barışık olamayan Nuri Pakdil’in adı verilerek “Nuri Pakdil Edebiyat Müzesi Kütüphanesi” olarak değiştirilmesiyle gündeme gelen ve uzunca bir süre de gündemde kalacak gibi gözüken yeşil-kırmızı şeritli İstiklâl Madalyalı Ulusal Kahraman Mustafa Necati.
1910 yılında Karesi Dârü’l Muallimin olarak açılan, 1932’de Mustafa Necati Bey’in anısına adı Necati Bey Öğretmen Okulu olarak değiştirilen, daha sonra Necati Bey Eğitim Enstitüsü ve Necati Bey Eğitim Fakültesine dönüştürülen okul, adına yakışır bir şekilde dün olduğu gibi bugün de Cumhuriyetin “eğitim ışığı” olarak yoluna devam etmektedir.
Necati Bey Eğitim Fakültesi Balıkesir’imize her yönüyle değer katmakta ve her ailede bir anısı yaşamaktadır.
“Mustafa Necati Kültür Evi” nin isminin değiştirilmesi girişimine, İstiklal Madalyası’nın anlamını çok iyi bilen ve İstiklal Madalyası isteyen bir il’in; CHP milletvekillerinin yanı sıra AKP ve Bağımsız milletvekillerimizin konuya siyaset üstü yaklaşarak ulusal kahraman Mustafa Necati’nin adının kendi evinden silinmesine karşı çıkmaları gerekirdi!
1894 yılında İzmir’de doğan Mustafa Necati,1914 yılında İstanbul Hukuk Mektebi’nden mezun olmuş, İzmir’de avukatlık ve yerel “Ahenk” gazetesinde yazılar yazmıştır.
1915 yılında Hüseyin Vasıf Bey (Çınar) ile Özel Şark İdadisini (Lisesi) açmış, okulda müdür ve edebiyat öğretmeni olarak görev yapmıştır.
İtilaf devletlerince işten çıkarılan demiryolu işçilerinin ve savaştan dönen işsiz yedek-subayların haklarını savunmak için çalışmalar yapmıştır.
Gençliğe yönelik çalışmalar yaparak İzmir Türk Ocağı, Hukuk-ı Osmanî Cemiyeti’nin çalışmalarını aktif olarak desteklemiş, Altay Spor Kulübü’nün kurucuları arasında yer almıştır.
İzmir’in işgal edilme tehlikesine karşı silahlı mücadeleyi gündeme getirerek direnişi örgütlemeye çalışmıştır. İzmir’in işgali üzerine arkadaşları Esat Çınar ve Vasıf Çınar’la birlikte İstanbul’a gitmek zorunda kalmışlardır.
Mustafa Necati, kısa bir süre sonra Balıkesir’e Mutasarrıf muavini olarak tayin edilmesi, arkadaşları Esat ve Vasıf Çınar’ın da Balıkesir’de görevlendirilmeleri üzerine Balıkesir’e gelmişlerdir.
Mustafa Necati Balıkesir Kongresi üyesi ve müfreze kumandanı olarak “Bulgurcu Mehmet Efe” ile birlikte; Bergama, Soma ve Akhisar cephelerinde görev yapmış, Anzavur’a karşı verilen mücadelede görev almıştır.
Üçüncü Balıkesir Kongresi ( 16-22 Eylül 1919) kararı doğrultusunda Vasıf ve Esat Çınar kardeşlerle ile birlikte “İzmir’e Doğru” adlı gazeteyi çıkarmış (16 Kasım 1919), cephede fiilen verdiği silahlı mücadelesini gazetedeki etkili yazılarıyla da desteklemiştir.
Balıkesir Barosunun kurucularından olup Başkan yardımcısı olarak görev yapmıştır. (25 Ocak 1920)
Balıkesir’de kaldığı sürede gençlerle yakından ilgilenmiş gençlik ve spor kulübü olan Balıkesir İdman Yurdu’nun kurulmasına öncülük etmiş, yönetiminde görev almıştır (19 Aralık 1919)
Mustafa Necati TBMM’nin açılışından sonra Saruhan(Manisa) Milletvekili olarak Ankara’ya gitmiş Balıkesir’den ayrılmıştır. (29 Nisan 1920)
Bu ulusal kahramanın anısına Balıkesir Üniversitesi’nin, Necati Bey Eğitim Fakültesi’nin, Balıkesir Barosu’nun ve Balıkesir Gazeteciler Cemiyeti’nin sahip çıkmaları gerekmez miydi?
Mustafa Necati TBMM’si çalışmalarının yanı sıra İstiklal Mahkemelerinde de üye ve başkan olarak görev yapmıştır.
Kastamonu’da, İstiklal mahkemesi başkanlığının yanı sıra, bölgedeki Millî Mücadele faaliyetlerini organize etmiştir. Müdafaa-yı Hukuk, Kızılay Derneği, Çocuk Esirgeme Kurumu, Gençler Kulübü, Muallimler Cemiyeti ve İlim Derneği gibi kurumların kurulmasına, çalışmalarına destek vermiştir. “Açıksöz” gazetenin milli mücadeleyi desteklemesini sağlamıştır. Bu çalışmalar ve şehire yaptığı hizmetlerini takdirle karşılayan Kastamonu Belediyesi, Mustafa Necati’yi şehrin ilk “Fahri Hemşehrisi” ilan etmiştir (25 Nisan 1922).
Kastamonu belediyesinin gösterdiği kadirşinaslığı, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi bir vefa örneği olarak gösterebilir mi?
Mustafa Necati, yeni kurulan Mübadele İmar-İskân Bakanlığı’nın ilk bakanı olarak Bakanlık teşkilatının kuruluşu; savaşta yakılıp yıkılmış ülkenin imarı ve Mübadele ile gelen göçmenlerin yerleştirilmesi konularında büyük hizmetler vermiştir.
Mustafa Necati, 1924 yılında Hilâfetin kaldırılmasıyla başlayan süreçte Adalet Bakanı olarak göreve getirilmiştir. Bakanlığı döneminde 1924 Anayasası hazırlanmış, bağımsızlığın temeli olan yargı gücü hukuk devrimiyle güvence altına alınarak Teokratik devletten “Hukuk Devleti ”ne geçilmiş, hukuk sistemi laikleştirilmiştir. Attığı sağlam temeller üzerinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti Hukuk Devleti olma yolunda ilerlemiştir.
Bugün savunmanın yürüyüşünün engellendiği, baro başkanlarının Ankara’ya sokulmadığı, yağış altında ve gece sokakta gözaltına alınıp bekletildiği, avukatların yerlerde sürüklendiği bir dönemde, Mustafa Necati’nin koltuğunda oturan kendisi de avukat olan Sayın Adalet bakanına sormak gerekir; Adalet Türkiye’nin neresinde?!! Unutmayalım devletin temeli adalettir ve Hak kuvvetin üstündedir.
Mustafa Necati “Türk Muallimler Birliği” genel başkanlığını yaparken, Millî Eğitim Bakanı olarak görevlendirildiğinde eğitimin ve öğretmenlerin sorunlarını en iyi bilenlerden biridir. Cumhuriyet döneminde öğretmenler en büyük itibarı Başöğretmenimiz Atatürk’ten sonra Mustafa Necati’den görmüşlerdir bu nedenle öğretmenlerin gönlünde ki yeri Başöğretmenden sonra gelir. Atatürk’ün yapmak istediklerini ifade ettiği “Düşlerim eğitimle gerçekleşecek” sözünü en iyi kavrayanlardan biridir ve “Memlekette, mektep bulamayan bir çocuk bırakmayacağım” sözüyle eğitim alanındaki çalışmalarının amacını açıklamıştır.
Cumhuriyetin Osmanlı’dan devraldığı eğitim alanında; her kademede okullaşma oranı çok düşük, öğretmen sayısı çok az, çoğu da gerçek anlamda öğretmen değil. Okullar fiziki olanak bakımından çok elverişsiz, eğitime ayrılan ödenek çok yetersizdir. Eğitimde dinsel ve dünyevi ikilem sürmekte var olan iki türlü eğitim teşkilatıyla her yönüyle iki farklı insan yetiştirilmektedir. Toplumun yüzde 7-8 kadarı okur, yüzde 1 kadar da yazabilir durumdadır.
Mustafa Necati böyle bir mirası devralarak Milli Eğitim Bakanı olmuştur. Bakanlığı Cumhuriyetin temel eğitim ilkeleri doğrultusunda yeniden teşkilatlandırmıştır. Eğitimde birliği sağlamıştır. Ülkedeki yabancı okulları denetim altına almış, belirlenen kurallara uymayan okulları kapatmıştır. Okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar her kademede okullar açılmasına, öğretmen yetiştirilmesinden, öğretim programlarının yenilenmesine, Talim Terbiye Kurulunun kurulmasından özerk yapıya kavuşmasına, İlk ve Ortaöğretim zorunlu ve karma olmasından, Harf Devrimine, Millet Mekteplerinin açılmasından, ülkede okuma-yazma seferberliğinin başlatılmasına ve uluslararası rakamların kabul edilmesine kadar ve daha pek çok yenilik onun döneminde hayata geçmiştir.
O’nu farklı kılan, öğretmen okulunu bitiren ve tayini çıkan her öğretmenle mektup, telgraf vb. gibi yollarla doğrudan iletişim kurarak bizzat kendi imzasıyla yazdığı “ Yıldız Öğretmen” mektubunu göndererek öğretmenlere sahip çıkmasıdır. O’nun; Öğretmenlerin maaşını zamanında ödemeyen ve duyarlı olmayan bir valiyi “öğretmen ve eğitime böyle saygı ve ilgi duymayan bir vali ile çalışmayacağım” diyerek görevinden aldırması öğretmenlerin belleğindedir.
“Mustafa Necati Kültür Evi” nin isminin değiştirilmesi girişimine, öncelikle Sayın Milli Eğitim Bakanı’mızın karşı çıkması gerekmez miydi?
Bugün, Mustafa Necati’nin koltuğunda oturan ve “ ÖĞRENCİ ANDI” nı okutmayan / okutamayan Sayın Milli Eğitim Bakanının, Talim Terbiye Kurulu Başkanı olduğu dönemde (2003 -2006), Atatürk’ü müfredat programlarından çıkarmaya yönelik çalışmalar, derslerin içeriğinde çağdaşlıktan, laiklikten ve bilimsellikten uzak değişiklikler ne yazık ki, devam ederek günümüze kadar gelmiştir.
Eğitimde birlik bozulmuş, eğitim sistemimiz Fikri hür vicdanı hür irfanı hür nesiller yetiştirmek yerine; “Dindar ve Kindar” nesiller yetiştirmeye yönelmiştir. Yapılan protokoller ile 6-10 yaş grubundaki çocuklarımız tarikat ve cemaatlere teslim edilmiş, Bakanlık cemaat ve tarikatların cirit oynadığı alan olmuştur. Öğretmenlik mesleği saygınlığını yitirmiştir. COVID-19 sürecinde eğitimde yaşananlar ise tuzu biberi olmuştur.
21’nci yüzyıl Türkiye’sinde Cumhuriyetimizin “Cehaletin yerine bilgiyi, nefretin yerine sevgiyi, karanlığın yerine aydınlığı koyunuz” diyen Mustafa Necati’ye ihtiyacı var.
Bu ulusal kahraman 35 yaşında apandisit patlaması sonucu yaşamını yitirmiştir (1 Ocak 1929). Mustafa Necati’nin ölüm haberini alan Atatürk’ün ağladığını, Falih Rıfkı Atay Çankaya kitabında yazmaktadır.
Kurtuluş Savaşımızın kahramanına, Cumhuriyetimizin kurucusuna ve “Eğitim ışığı” na yapılan haksızlık giderilmelidir.
Ayhan Öztürk