-Bak buyuu!
Karşıdaki komşu teyzeydi seslenen.
Önce bana seslendiğinden emin olamadım
-Sana deyom bak buyuu..
– Buyur teyzem dedim.
-Naha buralara gettilee beni, şimdi gidem diyom, kövüme götürün gari beni diyom götümüyoolaa. Mektup yazıve bana kövden gelip alsınlaa bari beni.
Yanına gidip oturdum. Belli ki dertlenmiş iyice.
-Teyzem sen neden gideyim dersin ki. Oğlunun evi değil mi burası. Kimin kimsen,bekleyenin mi var köyünde?
Demez olaydım. Bir anlatmaya başladı diyecek laf bulamadım;
-Ben kendi halimde eylenir otururdum kövümde. Bi hastalık çıkmış, aha bu bebelerin bakıcısı gelmezmiş, okula yazdırdıkları böyük oolanında okulu gapanmış. Geline izin vermezlermiş. Benim oğlan da geldi aldı beni getirdi buraya. Bi güncük izin almış. Torun ders yaparkene başında durcemişim.
-Ben ne anlıycam oolum didim.
Benim okumam yazmam yok, emme azcık harfleri tanırım. Sayıları da bilirim. Hepsi o.
-Bizim oğlan ekrandan ders yapacak o bilir. Sen arada bakalak olcen dedi.
Güccük kızana evinde bakacakmış yardımcıları. Otobüse binemezmiş siz getirin demiş.
-El gadaan balayı sabahın seherinde alıp gidiyolaa, yavrucak gözünü bile açmadan.
Oturup lafladık biraz. Seksenli yaşlarda bir teyze. Nene diyordu çocuklar.
***
Aslında çevremde pek çok örneğini gördüğüm bir durumdu.
Okullar kapandı, yardımcı teyzeler, ablalar ya hastalıktan ya korkudan işi bıraktı.
Bazıları da evden çıkmadan çocuğu eve getirterek bakıcılığa devam dedi.
Tüm planlar bozuldu. Sürekli bir bilinmezlik içinde herkes.
Ebeveynler evden çalışmaya çoktan razı da…
Olmuyor işte herkes için…
Uzaktan eğitim iyi diyen de var çok zooor diyen de.
Hele de evde iki üç çocuk varsa…
Çoğumuz zaten bu yaşamın içindeyiz.
Herkes kıyısından köşesinden biliyor ya da duyuyor yaşananları.
Ne yapılabilir, neler yapılmalı konuşulup duruyor.
Büyüklerimiz bizden iyi düşünür diyerek susuyorum.
Öneri falan getirmek gibi bir derdim yok.
Biliyorum ki cemaat ne derse desin… sözü var.
Ben yakınımda yaşananları bazen şaşkınlık bazen gülümseme en çok da içim acıyarak izliyorum.
O nene gibi kimler var bilseniz.
Ne yapsın insanlar? Hiç olmazsa evde kendimizden bir var diyorlar.
Nasıl bıraksınlar tek başlarına ufacık çocukları?
Bu neneye saati göstermişler ders ve teneffüs zamanlarını biliyor.
Oğlan çıkıp geldiğinde ders bitmedi diye geri gönderirmiş.
Bir süre sonra çocuk geri gelmiş
-İnternet koptu demiş.
Nene ne bilecek. Ders bitmiş. Haydi oyuna…
Arada mola veriyor öğretmenimiz diyormuş. Nenecik inanıyormuş.
-Aha şu karşıdaki kızan geldiydi, bizim torun gapamış aleti. Tembih etmişler ona arada gelip bakceemiş, mola felan derse ona ses ediyom bende, bakam artık nası olcek, dedi.
***
Öğretmenlerin, çocukların işi zor deniyor ya hani, bakıcıların işi daha mı zor ne?
Her evden farklı şikayetler duyuluyor.
Kargaşa, belirsizlik…
Zaten olağanüstü bir zamandayız.
Şikayet etmek çözüm değil ki.
Herkes elinden geldiğince ve hatta fazlası çaba harcayarak duruma uyum gösterecek.
Bu günler elbet geçecek.
Neler geçmedi, neler bitmedi ki…
Önemli olan sağlıkla yaşamı sürdürelim.
Birden ‘Sağlık’ tanımı geldi aklıma
Tam puan alabilmek için eksiksiz yazmalarını isterdim öğrencilerimden:
Kişilerin bedensel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik ve uyum halinde olmaları…
Bir öğrencim sadece uyum halinde şekliyle bitirmiş, bende puan kırmışım. Öğrencim itiraz ederken arkadaşı seslendi -Heyaa kötünün de uyumu tam da sağlıklı demiyorlar ona, her eksik farklı sonuç kızııım…
İnşallah sağlıklı kalarak atlatırız bu süreci. Bedenen, ruhen ve sosyal yönden…
***
Kafalar karışık belki. Belki herkes kendince çözüm arıyor.
Nene de bana mektup yazdırdı. Ee adres? Falanca köyden filanca??
-Teyzem böyle adrese gitmez ki bu.
-Sen yaz bana ver kızım ben otobosla göndercem.
Otobüse verilecek, garajda başka köy minibüsüne aktarılacak, oradan köye varan mektup sahibine ulaşacak.
Köydeki amca gelip neneyi alacak.
-Kızım ben kövümü özledim, ocağımı özledim. Zati burda ne işe yarıyom ki.
Anlattım dilim döndüğünce.
-Sen olmasan bu çocuk nasıl ısıtsın yemeğini, kime nazlansın. Kim çıkarsın kapı önüne,
Anası babası gözü arkada kalmadan nasıl gitsin işlerine…
Konuştum konuştum, dinlediii dinledii;
-Hincilik dursun bakem mektup cebimde.
Döndü gitti, girdi torunun yanına…
Özledim demişti…
Yapabileceğim bir şey olmuyor burda demişti…
Vardı yapabileceği bir şey.
Anladı ve kaldı…İçinde sevgi vardı.
O çocuklarını seviyordu.
Evlatları önemliydi.
Dönse aklı kalacaktı biliyordu.
İşe yaramadığını düşünürken çok da önemli olduğunu hissetti.
Sevinsin mi bilemedi.
-İyisi mi ben bi aş edeyim buncazlara, sıcacık yerler, uğraşmasın gelin kızım dedi.
***
Arkasından baktım.
Hava soğuktu. Gece oluyordu. Evim uzaktı. Evlatlarım yakındı.
Uzaklardan Bozaaa diyen satıcıları duydum…
-İyisi mi bende bir boza yapayım dedim.
***
Ne demek zor. O eskidendi.
Bir paket bulgurdan üç sürahi boza çıkar hemde.
Kaynat bulguru, geçir blendırdan.
Biraz su ekle karıştır, az da şeker koy.
Bir çay bardağı kadar hazır boza kalmış, ekle onu da.
Şimdi bekleme zamanı, çok değil bir gecede kıvama yaklaşıyor kalorifer dibinde.
Hafif ekşimeye başladı mı alın bir cam kavanoza.
İçine ağzınızın tadına göre şeker ekleyin.
Bence biraz ekşi olmalı boza.
Bir gece daha beklesin.
Kalanı kavanozlara ayırıp serince bir yerde saklayın.
Kullanacağınız zaman eklersiniz şekerini.
Hepsini birden yapıp çabuk ekşitmeyin.
Koyu olduğunda biraz kaynamış soğumuş su ekleyiverirsiniz.
Mayalık yoksa ekmek hamuru tülbente sarılıp atılırdı eskiden
Elde tel süzgeçten geçirmeye de gerek kalmadı artık.
***
-Ooo nerde eski bozalar? mı dediniz. Yapıyoruz işte.
Gördünüz mü hiç de zor değilmiş artık boza yapımı .
Haydi boşaltın bardaklara, üstü tarçınsız olmaz.
Tarçınla baş harflerini yazın sevdiklerinize.
İsterseniz yanına biraz da sarı leblebi.
Ağzınızın tadı bozulmasın.
Sağlıkla kalın.
Yarasın…
Meram Hocam yüreğimize bir gayret verdiniz. Acık daha dayanam bakam, biter gider inşallah da kavuşuruz sevdiklerimizin hoş sohbetlerine.
Çokk teşekkürler
yüreğinizden gayret eksik olmasın gayret verenlerin bol olsun daha yapacağınız çooook işleriniz var.
İnşallah kavuşacağız sevdiklerimize Sevgiler
Hemem bozayı yapacağım
Cevaplamakta geç kaldığım için hemen sorayım : -yaptın mı bozayı?
Sevgiler Şehnaz’cım