Babalar Günü yaklaşırken babalar yine gündemde…
Bir baba çocuklarına sığınma ile yaşamanın yanlış olduğunu öğretmek zorundadır. İnsanın kulluktan birey olmaya doğru olan yolculuğunda “sığınma” kavramı belirleyicidir. Ne aile, ne baba ne de çalıştığı işinin patronu ve sonuçta devleti, insanın sığınağı değildir. Olmamalıdır.
Sığınma kavramı feodalizmin, insan üzerinde oluşturduğu ve bir yönüyle kendine sığınmayı kabul ettirdiği ve birey olarak gelişmesine izin vermediği çok önemli ve etkili gücüdür…
İnsan yaşamında özgür olmalı ve hiçbir zaman sığınacak bir şey aramamalıdır.
Feodalizmi, insanı ezen feodal kültürü yaşamımızdan çıkarmalıyız.
Sevgiyi bilmeliyiz…
Yaşamın anlamını bilmeliyiz…
Üretmenin değerini bilmeliyiz…
Dayanışma ruhunun günümüzde örgütlü olmak olduğunu bilmeliyiz…
İnsan olmanın bilinçli olmakla değerini ve anlamını bulduğunu bilmeliyiz…
Babam bunu çok güzel ifade etmiştir. Derslerine girdiği öğrencilerine ilk dersinde söylemiştir…
“Çocuğum Tanrı bir alttan, bir üstten delik vermiş üstüne de akılı verip seni dünyaya göndermiş. Aklını kullanmasını öğrenemezsen iki deliğin seni kullanır.”
Biz çocuklarına da öğretti…
Sığınağımız aklımız olmalıdır.
Aklımızı geliştirmek ve yönetmekte insan olarak görevimiz olmalıdır.
Ne şak şakçı olmalı ne de şak şaktan güç alınmamalıdır…
Ben, ikizlerime karşı “baba” figürü olmamaya çalışıyorum…
“Baba” figürü gücü ve iktidarı temsil eder.
Ben güce ve “iktidar” kavramına karşıyım…
Sevginin gücüne inanıyorum…
İnsan olmak, sorumluluktur.
Sorumluluğunun bilincinde olmak ve yaşamak ve mücadele etmekse insanın insan olma yolunu başarıyla tamamlamasında izleyeceği yoldur…
İnsan olmak keşke kolay olsaydı…
Doğrudur, insan tamamlanmamış bir hikayedir.
Doğrudur, bugün insan, tamamlanmamış, olgunlaşma sürecini tamamlamamış diğer insanların kabalığı ve “kaba mantığı”nın baskısı altındadır…
Doğrudur, bugün insan her zamanki döneminden daha zor durumdadır. “İktidar” kavramı ile yönetememe sıkıntısı içindedir.
Doğrudur, ailede “baba” kavramı ile güce boyun eğmeyi öğretilen çocuk yaşamın zorluğundan kaçınarak kolaycılığa sığınır. Ve o sığınma iç güdüsü esasında yaşamın içinde onu yavaş yavaş boğan zehİridir. Bu zehire karşı direnmek, mücadele etmek zoruna gider. Kaybettiklerinden sorumlu olmadan yaşamak onun en büyük isteği ya da işin gerçeği en büyük yalanıdır. Yaşamı da yalan dünya masalıyla birlikte uyumaya zaten meyillidir. Böyle olunca yanlışlarından sorumlu olmayan, sorumluluk duymayan ve “kaba mantık”la uyumlu yeni fakat çok aç gözlü bir insan nesli ile karşı karşıya olduğumuzu görmek zorundayız…
Doğrudur, teknolojik değişimler ve yenilikler birey olamayan insan varlığımızı ters yüz etmiştir…
İnsan bugün “doğrudur” denilen bu yanlışlıklara karşı bilinçle amansız mücadele etmelidir…
İnsan, bugün gücün tesiri altındaki kabalığa, “kaba mantığa” tepki koymazsa yarın çok geç kalınacaktır…
Dün babalarımız yeni bir vatan kurmanın heyecanı içindeydiler…
Bugün bizler çocuklarımıza, insan olabilmenin ilk adımı olarak içinde gücü temsil eden hiçbir şey karşısında boyun eğmemeyi, öğretmeliyiz…
Bunun ilk adımı da baba kavramının şimdilik adını değiştiremezsek bile içeriğini, anlamını günümüz koşullarına uygun olarak değiştirmekle işe başlayabiliriz…
Baba, içinde daha fazla anne sevgisi biriktirmeli ve sevginin gücünü temsil etmelidir…
Baba, gücün insanı sarhoş eden iktidar kavramının kölesi yapmamalıdır…
Baba, kötülüklere karşı ilkesel ve düşünsel anlamda karşı durmalı ve gücünü sevgiden, iyilikten ve özeleştiriden almalıdır…
Baba, “bilgiçlik” ve “güç kötülüğü”ne karşı “iyilik”‘ten ve iyiliği aramaktan asla vazgeçmemelidir…
“Kararlı biçimde kendi kişisel başarısından başka bir düştür tanımayan birini ele alalım. Bu uğurda, kendi düsturuna göre her şeyi yapabilir. Sonuçta yolunu kesen herkese zarar verecektir. Ama aynı zamanda etrafına hayranlar, destekçiler, büyük bir taraftar kitlesi de toplayacaktır. Böyle bir kişi pervasız olduğu kadar çekici de olsa gerekir; … Hem mutlak kinikler hem mutlak fanatikler ötekilerin gözünde ‘samimi kişiler’, ‘cömert,’ hatta ‘kahraman ruhlar’ olarak görünebilir… Kötülük bir vebadır, iktidardır ve bulaşıcıdır.” (Agnes Heller, Bir Ahlak Kuramı)
O nedenle “baba” figürü içinde çok daha fazla annelik duygusu taşımalıdır. Aksi takdirde her türlü kötülüğe açık içimizdeki kurttur… Bu kurda karşı koyunları tek başlarına bırakamayız. Bırakmamalıyız…
Unutma; kötülükler “baba” figürü içinde çok kolay saklanır…
Erkeğin kendini yenilemesi, güç zehirlenmesine karşı mücadele etmesiyle gerçekleşecektir… Bunu yapabilmenin ilk adımı da babalığın dayanılmaz hafifliği ile örtüşen gücünden sıyrılması olacaktır… Bu güç hastalığını yenmesiyle olacaktır…
Yapabilen var mı?
Bilmiyorum…
Yalnız çok zor olduğunu biliyorum…
Bunun ilk adımı da erkeği sığınılacak bir liman olarak görmemektir…
Bunu başaran kız çocuğu ve kadın var mı?
Çok var…
Sevgi ve saygılarımla