Baro. Dört harfli kelime. Sözlüğe baktığınızda şu tanımla karşılaşıyorsunuz:
“Bir kentte bulunan bütün avukatların bağlı bulunduğu meslek kuruluşu.”
Dört harfli kelimeyi böldünüz mü şöyle oluyor:
Hecelerseniz ba-ro.
Harf harf yazarsanız b-a-r-o.
Hiçbir şeye benzemiyor.
***
Normal bir ülkede yasalar veya yasal düzenlemeler ihtiyaçtan doğar.
Bir anlamda o ihtiyaç eninde sonunda yasa koyucuyu düzenleme yapmaya iter.
Zaman içinde toplumlar değişir, hayat değişir, toplumsal şartlar değişir.
Yasalar da o nedenle değişir.
Gündemdeki baro olayına bakıyorsunuz.
Hangi ihtiyaçtan gelmiş “çoklu baro”?
Hangi baro talep etmiş?
On binlerce avukattan kaçının talebi olmuş?
Ki düzenlemeye baktığınızda her ilde birden fazla baro yok.
Türkiye Barolar Birliği de birden fazla değil.
Kapsamın içinde bugünkü haliyle sadece İstanbul, Ankara ve İzmir Baroları dahil.
En güçlü barolar.
İstanbul Barosu’nu bölünce birden fazla İstanbul Barocuğu olacak.
Şimdi barolar hukuk adına konuşsa da siyaset yaptıkları söylenen barolar; işte o zaman tam bir siyaset oyuncağı haline gelecek.
İster istemez siyaseten bölünecek barolar.
Parti tutar gibi siyasi görüşe göre kaymalar olacak.
Birbirleriyle kavga edecekler. Birbirinin zıttı açıklamalar yapacaklar. Siyaset yapmasınlar derken büyükşehirlerde siyasetin kucağına düşmüş nice baro olacak!
Hakim bakacak avukata… İstanbul’da hangi baronun avukatı ki bu; ayağımı denk mi almalıyım, çok da sallamayayayım mı?..
Olacağı bu. Türkiye burası ve Türkiye gerçeklerinde bağımsız yargının ne halde olduğunu hepimiz görüyoruz.
Şimdi siyasi iradeden korkan yargı, bu kez bazı barolara karşı çekinik olacak.
Baroların bağlı olduğu avukatlara soruldu mu bu konu?..
On binlerce avukata sorsak, kaç avukat çoklu baroya evet diyecek…
Doğruluğunu bilmiyoruz, sosyal medyada bazı baro isimlerinin tescili için şimdiden başvuruların başladığını görüyoruz; Hak ve Adalet Barosu, Adalet ve Eşitlik Barosu,….
Yasa geçecek.
Fakat bu yasanın zemini FETÖ projesi olarak halen hafızalarda.
Ekmeğe yağ sürmek değil mi bu aynı zamanda?
Dünyada bu tarz bir çoklu baro örneği de yok.
ABD’de var demeyin, orada bile eyaletlerden dolayı bizde olacak olan gariplikte bir düzenleme yok.
Neler yapmamız gerek?
Neler yapıyoruz?
Avukatlık mesleğinin saygınlığı bitti. Asgari ücretle çalışan sayısız avukat var. Yüzden fazla fakültede ihtiyaç ötesi mezun çıkıyor her yıl.
Fakültelerde öğretim üyesi yok.
Laf olsun diye fakülte açılıyor.
Büro kirasını ödeyemeyen, ailesinin desteği ile bürosunu açıp günün sonunda bir vatandaşın bile kapısını çalmadığı binlerce avukat var.
Bunlarla uğraşmak ve bunlara bakmak gerekirken gündem yine bir yanlışa kilitlendi.
N’olacak üç büyük şehirde bir sürü baro kurulunca?..
Kaos.
Her baronun ayrı disiplin yönetmeliği mi olacak şimdi, hepsinin ayrı meslek ahlakı ilkesi mi?..
Baro.
Böldünüz mü b-a-r-o oluyor.
Tek başına hiçbir şey ve Anayasaya aykırılığı, Anayasa Mahkemesi’nin daha önce odalarla ilgili verdiği emsal bir kararla da sabitken boşu boşuna ülke gündemini böylesine boş yere yoran…
Ne zaman aklı, evrensel hukuk ilkelerini, Anayasa’yı, Anayasa Mahkemesi kararlarını nazara alacağız?
B-a-r-o olursa baro…
Yargının zaten aksayan bir ayağı kırılıp gitmiş demektir.