Ayvalık’ta zeytin, çiftlerin evlendikleri günün sabahında geleceğe diktikleri umuttur. Bir ömür boyu, aynı yastığa baş koymaktır. Atalara duyulan saygıdır. Geleneksel saflık ve lezzete hürmet etmektir. Bazen de merhametle bakılan köpek yavrularının yuvasıdır. Zaten Ayvalık insanı sımsıcaktır, içtendir. Ayvalıklılar için zeytinin konuşulması, hayatının en önemli anıdır.
Zeytinyağı, pahalı değil değerli bir üründür. Kimyasal işlem görmeden, yabancı katkı maddesi içermeden, çiğ ve saf, taze sıkılmış meyve suyu kadar doğaldır. Ayvalıklı firmalar da sıvı altının yurtiçi ve yurtdışı temelli marka satışının sürdürülebilir hale gelmesi için çalışır. Zaten onların lügatında, Nobel ödüllü yazar W. Faulknar’ın ifadesiyle; ’’ kirli paranın takas edildiği satıcı-müşteri ’’ sözcükleri hiç yoktur.
Zeytin ağaçları ise, ailelerin geçmişidir, tarihidir, mirasıdır. Ataların hikâyesidir. Aile değerlerinin en önemlisi ve özelidir. Her ailenin baş tacıdır. Zeytin dalı, bütün dünyada olduğu gibi barışın simgesi olmasıyla birlikte, Ayvalık’ta hiç tükenmeyen umudu da simgeler. Zeytin hasadı da insani ilişkilerinin en doğal halinin yaşandığı özel bir zaman dilimidir.
Zeytin ağacı, öğretir insana dimdik durmayı. Ona sımsıkı sarılınca duyarsanız Homeros’u:
‘’Ben birine değil, herkese aitim. Sen gelmeden önce de buradaydım. Sen gittikten sonra da burada olacağım.’’
Ayvalık’ın dillere destan evleri de zeytin cumhuriyetinin en önemli unsurlarındandır. Ayvalık’ın malzemesiyle havasına suyuna uygun olarak inşa edilmiştir her biri. Taşı biraz ilerideki küçük bir köyden, ahşabı da civardaki çam ormanından alınmıştır.
Gören herkesi hayran kalıp defalarca baktığı, önünde mutluluk pozları verdiği Ayvalık evleri; bir dönem, yağhaneler dışında evlerin zemin katı da zeytin bastırılan, zeytinyağı ve sabun üretilen birer imarethaneydi.
Ayvalık’ta zeytin, edebiyatın dilidir. İnsani ilişkilerin en doğal halini yansıtan zeytin hasadının içine sığdırdığı yaşanmışlıkları gün yüzüne çıkaran bir dildir. Kimi zaman geçmişi bugüne ulaştıran bir öyküdür. Bazen de gönüllerde izler bırakan dizelerdir.
Ege’nin iki yakasında da yaşayan Thephilos Hacımihalis’in ‘’Midilli ‘de Zeytin Toplayanlar’’ (1933) ve Şeref Akdik’in ‘’Ayvalık’ta Zeytinlik ‘’ (1961) adlı eserleriyle de ölümsüz bir tablodur.
Yeniden edebiyata uzanacak olursak Ayvalık denilince akla gelen ilk isimlerden biri olan Ahmet Yorulmaz, Arif Buz, Uğur Bilge, Turgut Baygın, Orhan Duru, Halim Yazıcı, Melih Cevdet Anday gibi önemli isimlere bir selam durmadan olmaz.
Tarihin de bir başka adıdır zeytin Ayvalık’ta. Bugün her ne kadar geriye sadece bacaları da kalsa, o fabrikaların dumanı hep tüter. Tüttükçe pirina kokusu yayılır gider her yere. O bacalar, ışıklandırılmayı Ayvalık’a ve bulundukları mekânlara yeni bir değer katmayı bekler.
Antik dönemde zeytinin olduğu yerde, kavga olmazdı. Yahudilerin kutsal bayramı olan ‘’Hanuka’’ bir diğer ifadeyle ‘’Işık Bayramı’’ zeytinyağı ile kutlanır. Bugün ise Gazze’de bütün dünyanın önünde aylardır devam eden savaşın, zulmün hangi dilde nasıl açıklanacağını insan öğrenmek istemiyor. Tıpkı insanlık tarihinin en büyük ayıplarından biri olan Yahudi Soykırımı gibi…
Oysaki hepimizin her bir ağacın ve her bir zeytin tanesinin simgelediği; barışa, dostluğa, kardeşliğe ne de çok ihtiyacımız var. Zeytinin dilinden konuşan insanlar olmak o kadar da çok zor olmasın.
Zeytin ağacı gibi uzun ömürler, tanesi kadar bereketli, yağı kadar sağlık, güzel ve mutlu günler. Şimdilik, hoş çakalın. Ölmez ağaç zeytin ile kalın. ( Devam edecek. )