Herkes evinin önünü süpürse…
Güzel olur di mi?
Oysa…
Çöp kutusu var ayağının dibinde; yere atıyor sigarasını izmaritini…
Sonra ahkam kesiyor!
Herkes dürüst olsa…
Birey olarak hepimiz dürüst olsak misal.
Yalan söylemesek; hırslara yenilmesek, az ile yetinmeyi bilsek…
Dünyaya ahkam kesip ders verme güdümüzü bir kenara bıraksak da evvela kendimize baksak…
Sadece kendimizle muhasebeleşsek…
Vicdan denen o ağır yük, eğer içimizde bir yerlerde varsa, her bireyin özgür bir canlı olduğunu, herkesin kendinden mesul olduğunu idrak edebilsek önce…
Aynayı tutsak kendimize…
Başkalarının hal ve hareketlerinden değil, kendimizden sorumlu olduğumuzu bir kavrayabilsek…
Cennette kahvaltı şöyle olacakmış da bu kadar huri bekliyormuş da…
İyi insanlar olabilsek tek tek.
İyi insanlar olamadığımızdan işte bu kutuplaşma, herkesin birbirine kendi giysisini giydirmek istemesi, kafasının hoşlaşmadığını dünyanın tümüne empoze etmeye kalkması…
Balbucks’tan sonra Balıkesir yine gündem olmaya devam ediyor…
Gönen’de kayıp ekonomist Korhan Berzeg’i kenara koyun…
Tüm festivaller yasaklansın diye bir kesimin çağrısıyla gündem oldu Balıkesir.
Sonra Hande Yener konseri iptali ile…
LGBT’ciymiş, destekçiymiş…
İyi de öyle ise bile o kendi kararı ve tercihi değil mi?..
Toplum olarak yargılama hakkımız var mı kendisini?
Konserini iptal edince ellerimizi ovuşturup ceza mı vermiş oluyoruz şimdi?…
Yaptığı sanata, söylediği şarkıyla ne alakası var bunun? Fikrinin veya cisminin veya aklının veya inancının ne olduğundan bize ne, kime ne?..
Ne çekiyoruz bu çarpıtmalardan…
Balıkesir’de konser verilmedi de n’oldu, bitti mi Hande Yener, söylemeyecek mi şarkı bir daha?..
Kimin kime neyin zaferi?
Birilerini inancından, inandığı fikirlerden dolayı sorgulamayı; yargılamayı bırakmayı kaç nesildir öğrenemedik, bilimin uçup gittiği bu zamanlarda hala yüzyılların gerisinde miyiz?..
Laik düşünceli bir insanın da namaz kılabileceğini, samimi bir mütedeyyinin de Cumhuriyet Gazetesi okuyabileceğini niye anlayamıyoruz; atomu parçalamak mı daha kolay hala?
Festivaller yasaklanmalıymış…
Taşkınlık varsa, suç varsa, madde varsa, hukuka aykırı bir durum varsa bunun karşısında devletin kolluk güçleri var.
Festivaller yasaklansın gibi bir genel çağrının gerek hukuka, gerek akla sığar bir tarafı var mı?..
Fatih Ürek konseri olsa…
Bülent Ersoy gelse misal…
Kuşum Aydın…
Hande Yener’i istemeyenler bu isimlerin de karşısında olurlar mıydı?..
Velhasıl yakışmadı iptal Balıkesir’e ki… Tam bunların sıcağı sönmemişken bir de İstanbul’da Çağdaş Sanat Sergisi basılmak istendi…
Kabus ve karanlığın durması yok işte.
Memnun mudur toplumun böyle saçmalamasına sebep olan, abuk sabuk konuşmalarıyla toplumu ayrıştıran ve hatta yangına körükle giden sayısız siyasilerimiz?..
60-70 yıl önce yaşanmayan olaylar yaşıyoruz farkında mısınız?..
Mizah dergilerinin bile kapandığı, siyasi eleştiriyi bir kenara koyun, karikatürlere bile gülemeyen, anlamayan yığınlara döndük.
Devlet Opera ve Balesi, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası falan da kapatılsa misal…
Hatta resim dersi de neymiş, tiyatro zaten göze batan… Kültür sanat, resim müzik, heykel..
Tut, parçala, karala, kötüle, yok et.
Bu mudur muradımız?
Gururumuz Arda, Müslüman ise Real Madrid forması giyemezmiş…
Bunu söyleyen kendini “hoca” olarak addeden biri!
Neresinden tutacaksınız ki… “sana ne” desek kafi mi?
Aynı hoca(!), 1950’lerin başından itibaren Avrupa’ya çalışmaya gidip oralara yerleşen yüzbinlerce gurbetçi için de gayrimüslimlere hizmet ediyorlar diyebilir mi? O gurbetçilerden mütedeyyin görüşlü on binlercesi “hoca haklı” deyip memlekete dönüş yapar mı sizce?
Muhakkak onlar da “sana ne” diyecek…
Ayna ayna söyle bana…
Nasıl bu kadar kötü insanlar olduk da…
Herkes aynayı önce kendine tutsa…
İyi insan olsa, kendisi ahlaklı olsa, kendisi dürüst olsa…
İyi insan olabilir miyiz?
İyi insan önce kendine bilen ve kendine bakan insandır.
Kendini bilen bireyler olabiliyor muyuz; kendimizden mes’ul olduğumuzun bilincinde miyiz; kimsenin yaşam alanına girmememiz gerektiğinin farkında mıyız?..
Tablonun gösterdiği o ki maalesef değiliz ve bilakis birilerinin başkalarının yaşam alanına dühul olma arzusu giderek artıyor..
Sonuç olarak; Cumhuriyet’in 100.yılında, temelinde Cumhuriyet aydınlığına ve Atatürk’e, TC Anayasasının koruduğu değerlere olan tehdit ve tehlikenin farkında mıyız?
Devleti idare edenler, bu ülkenin valileri, kaymakamları, her ölçekte belediye başkanı ve altını koyu koyu çizelim, büyük puntolarla yazalım; Cumhuriyet Savcıları…
Cumhuriyetimin Savcıları…
Tehlikenin farkında mısınız?