Her işin, her mesleğin kendi özgü sorunları ve güçlükleri var elbette. Ama insanoğlu da en çok kendi yarasına bakar ve başkalarının yarasına uzaktan bakar. Meslekte 20 yılı devirmiş, amatör bir yazara da arasıra da olsa mesleğinin sorunlarını ve zorluklarını anlatmak düşer.
Koronalı ve çok yasaklı günlerde adliyelerde duruşmaların 15 Haziran 2020 tarihine kadar yapılmaması ve böylece adliyelerde oluşabilecek risklerin önüne geçilmesi planlandı. Davacılar davalarını yine açabiliyor, adliyede işi olan gidebiliyordu elbet. icra işlemleri de durdurulunca adliyeler iyice inler ve cinlerin top oynadığı ve maçın sıfır sıfır berabere devam ettiği yapılar haline geldi. Mahkemeler nöbetçi hakimler ve katipler ile yollarına devam ederken, salgının bile hızını kesemediği suçlar ile emniyet güçleri ve nöbetçi savcılıklar mücadeleye devam ettiler.
Çay ocaklarının, kafeteryaların, lokantaların kapandığı bu günlerde avukatlar ise görünürde çalıştılar ama gözaltı, tutuklama, ifade gibi acil işler dışında onların da telefonları sustu ve kapılarını çalan olmadı.
Tam da bugünlerde, baroların işleyişini ve baro organlarının seçim usullerini doğrudan etkileyecek nitelikte bir yasa değişikliği gündeme geldi. Avukatlık Kanunu’nda yapılması düşünülen değişiklik, baro yönetimlerinde tepkiye yol açtı. Baroların üst kuruluşu olan Barolar Birliği ise bu konuda temkinli olmayı tercih ederken, Barolar Birliği yönetiminde yasa değişikliği konusunda görüş ayrılıkları yaşandı.
Virüsü bol günlerde avukatlık mesleği bu gelişmeleri yaşarken mesleğin sorunlarına dair birkaç baro dışında adım atan olmadı.
Bir soruna, bir derde çare ararken öncelikle o sorunun ne olduğunu, o soruna nelerin yol açtığını ve önümüze sorun olarak koyduğumuz şeyin nelerden ibaret olduğunu görmeden ve ezbere çözümler üreten, çözüm ürettiğini sanan bir yanımız var. İğneyi önce kendimize batırmaktan yana korkağız.
Gelecekte avukatlık mesleğinin bitmesine kadar gidebilecek gelişmelere yakın gelecekte sessiz kalan hatta destek olan avukatlar oldu. Çağdaş ve gelişmiş bir sistem olarak tanıtılan, oysa böylesine bir örneği sadece Singapur’da bulunan arabuluculuk kurumunu destekleyen avukatlar ve barolar oldu. Bu kurumun tarafların isteğine bağlı olması gerekirken birçok dava türü için zorunlu arabuluculuk kuralının getirilmesine sessiz kalan da avukatlar oldu. Ülkemizde hukuk fakültesi mezunu olan ve devletin açtığı sınavları kazananların hakim ve savcı olması normal bir uygulama iken arabulucu olmak için en az 5 yıl avukatlık yapmak koşulu getirilmesine ve genç avukatlara haksızlık yapılmasına da sessiz kalan barolar oldu. Hukukçuların yapması gereken uzlaşma işini neredeyse herkesin yapmasına göz yuman da barolar ve avukatlar oldu.
Hukuk fakültesi sayısının artmasına sessiz kalan, etkili eylemler ortaya koyamayan baroculuğu sadece olası siyasi gelecekleri için basamak olarak kullanan da yine avukatlar oldu. Genç avukatların sorunlarına eğilmeyen, intihar eden avukatların ekonomik geçmişlerini araştırmayan ve çokça bildiri yayınlayıp aslında etkili işler yapmayan da yine barolar oldu. Barolarının bu bildik ve suskun tavırlarına sessiz kalan da yine üyeleri avukatlar oldu.
Ülkemiz insanının bildik yapısı, sorunlara karşı ne yapacağını bilmezlik hali, aydın yapıda olması gerekli avukatları da sardı sarmaladı.
Mesleğin nice sorunları var. Burada bir kısmını ve güncel olanı anlatmaya gayret ettim. Avukatların da serbest meslek sahibi olduğu ve her serbest çalışan gibi vergiler, primler, ödemeler ve sorunlar arasından sıyrılıp hak mücadelesi vermek zorunda olduğunu görmek ve anlamak da yine kendi sorunlarına yabancı duran avukatlara ve barolara düşüyor.