Haftanın başından beri ne yazsam derken “atma” lı otobüsleri gördüm.
Hah dedim yazı otobüsle geldi, başlık zaten hemen geldi.
“ATMA Recep din kardeşiyiz…”
Biz gençken daha popülerdi yüksekten ayarsız sallayanlara ayar vermek için Atma Recep din kardeşiyiz derlerdi. Şimdilerde “yeme bizi” falan diyorlar sanki.
Baktım Alp KAAN “Sıkıysa At” başlığıyla aklımın önüne geçmiş.
Yazıyı keyifle okudum tüm tespitler için hepinizin okumasını dilerim.
Sevgili Alp KAAN’ın güzel yazısına “ince” politik yorumlar olacak benimki.
ATMA ne ola ki diyor Alp ve güzel de bakmış.
ATMA’cılar çevre kirliliği bağlamında insanlar elindekini onu bunu atmazsa her yer güzel olur.
Atma Recep din kardeşiyiz.
Çevrenin korunması çöpleşmeyi önlemeden mi ibaret velev ki ibaret, insanların eline o çöpleri kimler verdi ?
Sokakta dağıtılan gereksiz tüketim nesnelerinin plastik , karbon, kağıt, karton, naylon vb. malzemelerini yurttaşlar evde mi yapıp sokağa atıyor.
Dağıtılan çorba, pilav, lokmadan, markalı şirketlerin cıngıldaklı ambalajlarına kadar ilk elde sayılacak düzenin hastalıklı tüketim rejimi üretiyor.
Bu tüketim çöpleri elbette bir çevre sorunu gibi görünüyorsa da tüketim ayinlerini azaltan bir dağıtım yöntemi, bu ambalajlara dönük vergilendirme dahil önlemler ve hepsinden önemlisi hemen tamamı geri dönüşüme uygun atıkların yeniden ekonomik dengeye katılması aşmaya yardımcı olabilir ve geri döndürebilir.
Bu hikâyeden benim tek aklımda kalan.
Bu “ATMA”cı dernek kim, niye aranınca bulunamıyor, niye aranınca bulunamayan ve dernek başkanının eşinin AKaPeli Kültür Bakanı olduğu yazılan bu dernek neden Türkiye’de ilk olarak CeHaPe’li büyükşehir belediyesinden kampanyayı başlatıyor. Bir liralık bağış yapmaya muhatap bulamadığımız bu derneğin kampanya maliyetlerini neden Balıkesir halkı taşıyor.
Bu dernek vasıtasıyla anlıyoruz ki çevreyi elinde kağıt karton tutan ve bunları atmak için düzenli çöpleri olmayan var olan çöplerinde içi dolu olan kent sakinleri kirletiyorlar.
GERÇEK KİRLETİCİ KİM ?
Tam da zurnanın zırt dediği yer ise burası. Çevreyi basit önlemlerle bertaraf edebileceğimiz çöpleşme kirliğine bağlayanlar hedef saptırıyorlar. Balıkesir’de Büyükşehir Belediye Başkanlığının da destek verdiği bu oyunla kent düzeyindeki çevre kırımı -eko kırım gözlerden kaçırılıyor .
Şaşırıyor muyuz.
Bu olay nasıl oluyor?
İlimiz şu anda hunhar bir çevre kırımıyla karşı karşıya, ilimizde faaliyette bulunan maden şirketlerinin sayısını, ilde kapladıkları alanı, yıllık tükettikleri doğal kaynakları, bunları yaptıktan sonra işletmelerden arta kalan toprak, su, havanın kalitelerindeki beklentileri çıkıp halka rapor etsinler, haydi bekliyoruz.
Biz bildiklerimizi söyleyelim.
SEKA’DAKİ (ALBAYRAK) TERMİK SANTRAL ÇEVREYİ YENİLİYOR MU?
Bu santrale de ATMA diyor musunuz.
Bakın biz Akademik Meslek Odaları Birliği olarak YAPMAYIN ! ATMAYIN! diye isyan ederken “GEREKLİ MÜCADELEYİ VERECEĞİZ” diyenler vardı.
Paşaköy’de yaşanan süreci başından itibaren yakından takip ettiklerini belirten CHP Balıkesir Büyükşehir Belediye Meclisi ve Çevre ve Sağlık Komisyonu Üyesi Serkan Sarı, “Milletvekilimiz Ahmet Akın’la da daha önce buraya gelerek yerinde tespit yaptık. Paşaköylülerin tepkisi ve bölgede yaratacağı rahatsızlık bizim en önemli gündem maddelerimizden biridir. Bu konuda gerekli siyasi mücadeleyi vereceğiz” dedi. (29 Temmuz 2015/ +49 haber)
Santral şakır şukur çalışıyor.
MADRA DAĞINDA ,KAZ DAĞLARINDA NE OLUYOR?
O gün Belediye Meclisi Çevre bişeysi diye etiketlenmiş “Vazifeli Muhalif” Serkan SARI bir müddet sonra CHP il Başkanı olarak Vazifeli Muhalifliğe devam ediyor.
Bu kez Madra Dağlarına tecavüz başlamış kendi partilisi Büyükşehir Belediye Meclis üyesi Mimar Süleyman Cengiz DİKİCİ‘yi Vahşi Madenciliğe karşı çıktığı için partiden atıyor.
Yüksek Disiplin Kurulu’ndan oylama zar zor bir farkla geçiyor denince o dönemde milletvekili Ahmet AKIN, “Ben müdahil olsaydım karar sıfıra karşı çıkardı diyerek kendisinin ve ekibinin yüce adalet duygusunu dışa vuruyor.(Bu arada Cengiz DİKİCİ yargı kararıyla üyeliğini kazanıyor)
Vazifeli Muhalif siyasi tepkilerini yetersiz bulan ve il başkanlığını eleştiren bölgedeki çevre dernekleri “bir grup şer odağı” diye tanımlayan basın açıklamasına imza atıyor.
Madenci firma toprakların ciğerini söktü, kalbe ilerliyor.
VE GELDİK GÖKÇEYAZI’YA
Yine ilimizde siyanürlü altın faciasının merkezi olmaya aday bir madencilik şirketinin tecavüz edeceği topraklara ilişkin köylülerin düzenlediği ilk buluşmaya bu kez milletvekili sıfatıyla kim geliyor bilin bakalım.
Tabii ki Serkan SARI. Vazifeli Muhalif.
Ne diyor?
“Bu kavga sermaye ile çiftçinin, emekçinin kavgası, sizleri ,topraklarınızı, havanızı suyunuzu bu aç gözlü sermayedarlara yedirmemek için ne gerekiyorsa yapacağız. Tüm gücümüzle mücadele edeceğiz.”
Verilen sözü unutturmayan köylünün ısrarıyla toplantıdan üç hafta sonra mecliste kürsüde gıy gıy. Yaptık mı, yaptık.
Peki Büyükşehir Belediye Başkanı kim?
Tabii ki Ahmet AKIN.
Aylardır Gökçeyazı için sürdürülen mücadelede Ahmet AKIN’ı gören var mı?
Peki ya bir gecede GÖKÇEYAZI’da hukuk üzerinden yürütülen önemli konu maden işletmesinin el koyduğu, sahasına gasp ederek eklediği çiftçi topraklarının acele kamulaştırmayla devlet kurumuna devrine “YAPMA Recep din kardeşiyiz” diyen var mı?
Peki devlet kurumu burayı acilen kamulaştırdı şimdi ne yapacak acaba ?
Gelelim kirletme meselesine tüm bunlardan sonra baktığımızda yaşamımızı kağıt kartonlar mı kirletiyor yoksa her defasında kurtuluş umudumuzu çalıp caaaiiiizzz, ceiiiz deyip sırtımızdan yükselenlerin sonra elleriyle bizi ikram ettiği vahşi sermaye mi ?
Hem oy verdiklerimize hem de kendimize iyi bakalım ATMACI’lar bir tık sonra ATMACA oluyor dikkat.
Her zaman esen kalın (Bir sonraki yazıya kadar demek süre biçmek gibiydi yahu)
