Atköylü Mehmet Çavuş Çanakkale, Filistin, Kafkas Cephesi, Kuvayı Milliye – Milli Mücadele derken uzun ayrılıklardan sonra köyüne döner bir bakkal dükkanı açar.
Bütün harp görmüş insanlar gibi sert mizaçlıdır. Çabuk parlar, serttir, celallıdır, inatçıdır, doğrudan şaşmaz. Asla taviz vermez. Herkes az çok kendinden çekinir. Kimseye “Eyvallahı” yoktur. Öfkesi hazırdır.
Arada sırada askerlik arkadaşı Bigadiç’in Çiftlik köyünden Çetmi Sadık Çavuş Atköy’e gelir Mehmet Çavuşu ziyaret eder. Oğuzların en büyük boylarından olan Çepniler’e, buralarda halk arasında “Çetmi” denirdi.
Mehmet Çavuş, Çetmi Sadık Çavuşu ne zaman görse, sevinir, heyecanlanır, koşar, karşılar, elini öper onun yanında adeta hep “Hazır ol”da durur, elinden geldiğince ona ikramda bulunur, büyük saygı gösterir.
Bu saygıya yalnız bütün köylü de, oğlu Ahmet de bir anlam veremez soramaz da.
Mehmet Çavuş oğlunu evlendirirken Sadık Çavuşu da çağırır. Düğüne Balıkesir’in ileri gelen insanları, hanedanları gelmiştir.
Bir ara uzaktan Sadık Çavuş çıkagelir. Mehmet Çavuş büyük bir sevinçle onu karşılar. Getirir düğün yerinde en itibarlı yere oturtur. Ağzının içine bakar. Artık sanki düğüne gelen davetliler arasında ondan başka kimse yoktur.
Bu durum diğer misafirler arasında biraz tedirginlik meydana getirse de kimse bir şey diyemez.
Öyle ya dağın çobanı, herkesin küçümsediği bir Çetmi geliyor, düğün sahibi ondan başka kimseye itibar etmiyor.
Bu evlenen oğlunu da tedirgin etmiştir. Bir zaman sonra Sadık Çavuş izin ister. Mehmet Çavuş büyük hürmetle köyün çıkışına kadar onu yolcu eder.
Mehmet Çavuş düğün yerine döndüğünde oğlu misafirlerin yanında bir açıklama bekler.
-“Baba, sen bu Sadık Çavuşa neden bu kadar hürmet ediyorsun?”
-“Ah oğlum ah.. “Ah oğlum ah.. Sen onun bu haline bakıyorsun. Onu sen bir de Çanakkale’de görecektin. Sen onu bir de Çanakkale’de görecektin oğluuuuum…
Bir süngü muharebesinde süngüm kırıldı. Dipçikle dövüşmeye başladım. Tüfek ortadan ikiye ayrıldı. Nasıl olduysa birden altı, yedi İngiliz’le karşı karşıya kaldım.. Elimde hiç bir şey yoktu. İngilizin biri süngüyü sol omzuma sapladı yere düştüm.
İngiliz üstüme abanıp süngüyü ikinci defa saplamak için kaldırdığında göz göze geldim. Yapacak hiçbir şey yoktu. Herhalde ölüyorum dedim. Tam kelime-i şahadet getiriyordum, İngiliz üzerimden adeta havaya uçtu.
Şaşırdım. Anlamak için, “Ne oluyor?” diye dirseğimin üzerinde doğruldum.
İşte o zaman Sadık Çavuşun yetişip İngilizlerle süngüleştiğini gördüm..
İki ayağını açmış üzerine gelen İngilizleri süngülüyor, Harmanda saman mı devşiriyorsun mübarek…
Süngüyü çıkarmadan kıvırıp arkasına doğru savuruyordu. Göz açıp kapayıncaya kadar, ordaki İngilizlerin işlerini bitirdi. Sonra Sadık Çavuş yanıma geldi, yaramı sardı, beni arkasına alıp siperlere geri götürdü..
Omzumdaki sen çocukken parmağını soktuğun süngü yarası işte o zamanın hatırasıdır. Hayatımı ona borçluyum. Hatta seni ona borçluyum oğul.
Ben ona saygı göstermeyeceğimde kime saygı göstereceğim….
Eğer Sadık Çavuş o gün orada olmasaydı bugün sen de olmazdın, senin düğünün de olmazdı.”
Ahmet Özaltın Amca ağlayarak anlattı. “O günden sonra ben nerede Sadık Çavuşa rastlasam hemen elini öperim. Saygıda asla kusur etmem..”
1 Yorum
- Yorumların Sıralanışı
- Yeniden Eskiye
- Eskiden Yeniye
Selamün Aleyküm. Ben bu tarihi olayı Sayın Aydın Ayhan hocam\′dan Karesi TV\′de bir programda bundan yaklaşık 7-8 yıl önce dinlemiştim. O sohbetin kaydını almış ve yıllarca bilgisayarımda saklamıştım. Ama şimdi aradım tarafım, bilgisayarımın hiç bir klasöründe bulamadım. Bu sohbetin videosuna nasıl ulaşacağım konusunda yardımcı olursanız çok sevinirim. Selam ve dua ile, hayırlı geceler…