Atatürk, bunları söyledikten sonra bir süre irkildi. Keskin gözleri, boşluğa dalmış yüzü, düşünceli bir durum almıştı. Bir süre sonra sanki bizim de aynı düşüncede olup olmadığımızı yüzlerimizden okumak istiyormuş gibi hüzünlü bakışları ile bir süre bizi süzdü. Dolmaya başlayan gözlerimi saklamak üzere başımı eğdim, gözlerimi kapadım…”
“… Hazreti Muhammed çocukluk ve gençlik günlerini geçirdi, fakat henüz peygamber olmadı. Yüzü nurani, sözü ruhani görünen olgunlukta dosdoğru sözünde sadık, hilmi mürüvvetçe başkalarına üstün olan Muhammed Mustafa, evvela bu hususi ve mümtaz vasıflarıyla kabilesi içinde “Muhammedüni’l-Emin”(Güvenilen Muhammed) oldu, ondan sonra ancak kırk yaşında risalet geldi. Fahri alem efendimiz namütenahi tehlikeler içinde, sonsuz minnetler karşısında yirmi sene çalıştı ve İslam dinini kurmaya ait peygamberlik vazifesini ifaya muvaffak olduktan sonra vefat etti.”
Tarihçi ve din bilginimiz Şemseddin GÜNALTAY, Konya’da parti kongresinde yaptığı bir konuşmada Atatürk’ün Bedir Savaşı ve Yüce Kahramanı hakkındaki düşüncelerini şöyle anlatıyor: “Atatürk’ün Kuran-ı Kerim’e duyduğu derin sevgi ve saygısı, İslam dininin yaşanmasına olan inancı onun dindar yönünü her dönemde ortaya çıkarmıştır. Hz. Muhammed’i överek O’nu kendisine örnek alan Atatürk, Hz. Muhammed’in peygamberliğine kesin olarak iman etmişti. Hz. Muhammed’e duyduğu hayranlığı ve O’nun peygamberliğini heyecanla anlattığı bir sırada yanında bulunan
M. Şemseddin Günaltay, Ata’nın o anki halini şöyle anlatmıştır:
“… Atatürk’ün denizlerden renk alıp renk veren gözleri, masanın üzerinde serili haritaya dikildi ve beni kolumdan tutarak masanın başına çekip parmağını bir noktaya dikti. Bu, kendi elleriyle çizdikleri bir askeri harita idi ve Hz. Muhammed’in büyük Bedir Cengi’ni adım adım gösteriyordu. Hz. Muhammed’e ve O’nun peygamberliğine kadar, büyük askeri dehasına hayran olan eşsiz Sakarya Galibi, Bedir Galibi’ni göklere çıkarırken, “O’nun Hak Peygamber olduğundan şüphe edenler, şu haritaya baksınlar ve Bedir destanını okusunlar” diye heyecanlandı.
Ata’nın son sözü şu olmuştu:
– Hz. Muhammed’in bir avuç imanlı Müslümanla mahşer gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir meydan muharebesinde kazandığı zafer, fani insanların kârı değildir, O’nun Peygamberliğinin en kuvvetli delili işte bu savaştır. (Atatürk ve Din Eğitimi, Ahmet Gürbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, s.28)
Atatürk”ün Hz. Muhammed’e duyulacak sevgiyi tarif ettiği diğer sözleri ise şöyledir: “Büyük bir inkılap yaratan Hazreti Muhammed’e karşı beslenilen sevgi, ancak onun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli edebilir.” (Şemsettin Günaltay, Ülkü Dergisi, sayı 100, s. 4) (9 Eylül 1962 tarihli Hakikati Tasvir gazetesinden)(devam edecek)