1923 yılı Türkiye tarihinde pek çok ilkin yaşandığı bir yıldır. Vatan kurtulmuştur. Vatanı kurtaran 1.Türkiye Büyük Millet Meclisi, “Vatan kurtuldu. Biz vazifemizi yaptık. Şimdi vatanı yeniden kurma vaktidir. Yeni bir “Meclis” seçilsin..” diyerek , 1 Nisan 1923 den itibaren, kendini feshetti. Miletvekilleri, seçim bölgelerine dağıldı.
1.Büyük Millet Meclisi’nin aldığı önemli kararlardan birisi de, Türkiye’de ilk defa bir “İktisat Kongresi”nin toplanmasıydı. Türkiye’nin önde gelen iktisatçıları, fikir sahipleri İzmir’de 17 Şubat 1923 de toplanacaklar, yüz yıllardır “Kapitülasyonlar altında ezilmiş, harpten çıkmış, sanayisi olmayan, gelişmemiş bir tarıma dayalı iktisadi yapı içindeki Türkiye Devleti’nin iktisadi yapısını kuracaklar, şekillendireceklerdi.
Bu arada 29 Ocak 1923’de “Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri” İzmir’de Latife Hanım ile evlendi.
İzmir İktisat Kongresi hazırlıkları sürerken, Atatürk, kendini halka tanıtma, halkı tanıma, halka devletin meselelerini anlatma ve fikir alma, tartışma arzusu ile ilk yurt gezisine çıkma kararını verdi. İlk gezi, trenle Balıkesir’e, Balıkesir’den de otomobil ile Edremit ve güzergâhına yapılacaktı. Gezi planı, telgraf ile Balıkesir’e bildirildi.
Bu haber gelir gelmez, Balıkesir’de heyecanlı bir telaş ile hazırlıklara başlandı. Hemen Vali başkanlığında bir “Karşılama ve Tertip Komitesi” kuruldu. Yoğun bir telgraf ve telefon trafiği ile Atatürk’ün, ne zaman geleceği, kaçta Balıkesir’de olacağı, kimlerle birlikte geleceği, ne yiyip içeceği, misafirlerin kalacağı yerler hakkında yatak adetleri, öğrenildi.
Hasbi Bey Konağı, Gazi Paşa ve Latife Hanım’a tahsis edildi. Kalacağı oda ve banyosu hazırlandı.
Artık; karşılama töreninde kimlerin nerede duracağı, kimlerin takdim edileceği, sokak gösterileri, hangi kasabanın, hangi köyün nerede duracağı, altından geçeceği “Tak-ı Zaferler”,
“Gazi Paşa ve Muhterem Refikaları Latife Hanım Efendi’yi toprağa bastırmayız..!” diyen Balıkesirlilerin vereceği halıları kimlerin getirip nereye koyacakları tespit edildi.
4 Şubat 1923 günü, on ayrı yere tak-ı zaferler kurulmuştu. Her tak-ı zaferi bir kurum üstlenmiş, üzerlerine yazılar yazılmıştı. Gelenler, Balıkesir’in şimdiye kadar ağırlayacağı en büyük misafirlerdi.
6 Şubat 1923 sabahı, Balıkesir’in ileri gelenleri, başlarında Balıkesir Valisi Özdemir Salim Bey, Kolordu Kumandanı Ali Hikmet Paşa, Balıkesir Mebus’u Vehbi Bey olmak üzere Soma’da Atatürk ve gelen heyet karşılandı. Karşılayan Balıkesirlilerin içinde, eşi Latife Hanım’ın da Atatürk ile birlikte gelmesinden dolayı, beş de Balıkesirli hanım bulunuyordu.
Ayni gün tren Balıkesir’e gelince Atatürk ve beraberindekiler, alkış tufanı, sevinç çığlıkları içinde trenden inerek, halkı selamladılar. Vali Bey, Vehbi Bey ve Ali Hikmet Paşa’nın karşılayanları takdiminden sonra, Sıtkı Sungurtekin isminde bir öğrenci ileri çıktı ve “Soylu ırkımın aziz kurtarıcısı…” diye başlayan bir nutuk söyledi. Bu çocuk, Sıtkı Yırcalı idi. Daha sonra Ali Hikmet Paşa tarafından Fransa’ya gönderildi, politikaya atıldı.
Sıtkı Sungurtekin’in bu konuşmasından sonra; Atatürk: “Yavrucuğum. Zafer benim değil, milletindir. Bu millet çok büyük zaferler gördü. Fakat sonuçlarından istifade edemedi. Millet çalıştıkça daha çok zafer kazanacaktır…” diye cevap verdi. Heyet hep beraber, yolun iki tarafında birikmiş, alkışlayan, ağlayan halk ile selamlaşarak, konuşarak, bugünkü Ali Hikmet Paşa Meydanı’na geldi. Burada hazırlanmış bir yerde, heyete kahve ikram edildi.
Akşam, Çalışma Derneği’nde (Bugün Saat Kulesi yanında Güzel Sanatlar Galerisi) misafirlere seksen kişinin katıldığı bir yemek verildi. Yemekler; Atatürk’ün hep yanında gezdirdiği özel aşçısı nezaretinde hazırlanmıştı. Bu yemeğe başlanırken, Belediye Başkanı Hayrettin Bey ile Vali Özdemir Salim Beyin ceplerinden birer tomar kâğıt çıkarıp okumak istedikleri görüldü. Bunu fark eden Atatürk, “Nutuk söylemeğe gerek yok.. Bırakın bunları..Samimi bir şekilde yemek yiyelim.. “diyerek yemeğe başlandı.
Yemek bitince, verilen işaretle, halk fener alayı halinde ellerinde meşaleler, Atatürk’ün önünden geçtiler. Bu arada, halkın “Tülü Kabak” dediği “Debbağlar” da geçerken, Atatürk’ün büyük keyif aldığı görüldü.
Ertesi gün, 7 Şubat 1923 de Atatürk’ün halka Paşa Cami’sinde hitap edeceği duyuruldu. Bu arada, Atatürk’ün yaverleri, halkın soru sormasını, bu soruları kimlerin soracaklarını, tespit etti. Millet tarihte ilk defa bir devlet başkanına soru soruyor, cevap alıyordu.
7 Şubat 1923 günü Atatürk minbere çıkarak Zağnos Paşa Cami’sinde toplanan halka şöyle hitap etti.
“Ey millet, Allah birdir. Şanı büyüktür. “Allah’ın selâmeti, atıfeti ve hayrı üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz, Cenâb-i Hak tarafından insanlara hakâyik-i diniyyeyi tebliğe me’mur rasûl olmustur. Kanun-u Esâsîsi, cümlemizce malûmdur ki, Kur’anı Azumissan’daki nusustur. İnsanlara feyz vermiş olan dinimiz, son dindir. Ekmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, hakikate tamamen tevâfuk ve tetâbuk ediyor. Eğer akla, mantığa, hakîkate tevâfuk etmemiş olsaydı, bununla diğer kavânin-i tabiiyye-i ilâhiyye beyninde tezad olması icab ederdi. Çünkü bilcümle kavanin-i kevniyyenin menbaı Cenab-i Haktır.
Arkadaşlar! Cenab-ı Peygamber mesaisinde iki dâra, iki hâneye mâlik bulunuyordu. Biri kendi ikâmet eylediği hânesi, diğeri din işleriyle iştigal buyurduğu Allah’ın evi idi. Kendi husûsi işlerini kendi evinde görür, âmmenin, ummetin hizmetini de Allah’ın evi olan câmi-i şerîf’te ru’yet eylerdi. Biz de hazret-i peygamber’in usûlune ikdida ederek, milletimize tealluk eden husus için şu Beytullah’ta toplandık. Şimdi Hazret-i Allah’ın huzurundayız. Bunu bana müyesser eden Balıkesir’in dindar ve kahraman insanlarına arz-i şükran ederim. Çok memnunum ve bu vesile ile büyük bir sevâba nâil olacağımı ümid ediyorum.
Efendiler, câmiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Her şeyden evvel itâat ve inkiyâd-i tâmme ile ibâdet, din ve dünya için neler yapılması lâzım geldiğini düşünmek için yapılmıştır. Millet işlerinde her ferd başlı başına bir hizmet ifa etmelidir. İşte biz de burada din ve dünya için istiklâl ve istikbâlimiz için, bilhassa hâkimiyetimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım. Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum. Hepinizin düşüncelerini anlamak istiyorum. Amal-i milliyye, irâde-i milliyye yalnız bir salisin düşüncesinden değil, bil’umum efrâd-i milletin arzularının, emellerinin muhassalasından ibârettir.
Binaenaleyh benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ederim.”
Bu hitaptan sonra, minberden inerek, toplanıp yazılı olarak verilen sorulara, toplu olarak cevap verdi. Bu cevaplar Atatürk’ün 1923 de 1938 e kadar yaptığı konuşmaların en önemlilerinden birisidir. Yıl 7 Şubat 1923’dür ve geleceğin Türkiyesi için, bugün “mega” diye vasıflandırabileceğimiz plan ve projeleri anlatmaktadır.
Satır başlarıyla bunları şöyle sıralayabiliriz:
- Hutbeler Türkçe ve anlaşılır olmalıdır. İlk Türkçe hutbe 3 Şubat 1928’de okunmuştur.
- Halifelik gereksizdir. Hilafet 3 Mart 1924de kaldırılır.
- Kapitülasyonlar kaldırılacaktır. İsmet Paşa başkanlığında Türk Dış İşleri Barış Heyeti sonuçsuz dönmüştür. Halk, tedirgindir. Barış ve esirlerin dönmesini beklemektedir.
- Duyun-u Umumi denilen Osmanlı Devleti’nden kalan devlet borçları, kalkmalıdır. 23 Nisan 1933’de karar imzalanır. Borcumuzun son taksiti 1950’de ödendi.
- Türkiye tarım ülkesidir. Ağalığa son verilmeli, küçük arazi sahipleri, tüccar zanaatkârlar ve esnaf korunmalıdır. Ağır bir veri yükü olan “Aşar” 27 Şubat 1925’de kaldırıldı. Bağ-Kur Yasası 2 Eylül 1971’de çıkarılabildi.
- İşçilere sosyal haklar verilmelidir. Sosyal Sigortalar Kurumu 1 Ocak 1946’da kuruldu. 1950lerde etkin olarak çalışmağa başladı.
- Türk kadını erkeklerle eşittir. 26 Ekim 1933’de ilk defa kadınlara köy ihtiyar heyetlerine seçilme hakkı, 5 Aralık 1934’de kadınlara “Seçme ve Seçilme Hakkı” tanındı.
- Türk Halkı’na ilk defa burada, 17 Şubat’ta toplanacak olan İzmir İktisat Kongresi münasebetiyle “Devlet İktisadı” konusunda açıklamalarda bulunuldu.
- Cumhuriyet Halk Partisi demokrasi için okul olacaktır.
- Siyasi partiler sınıfın, kesimin veya grubun çıkarları için değil, halkın çıkarları için kurulmalıdır.
- Aydınlar ve bilim adamları, halkın içine girerek onları uyarmak ve yükseltmek için öncü olacaklardır.
Türk Halkı ilk defa bir Devlet Başkanı ile bu kadar yakından ve samimi görüşmektedir. Bir devlet başkanına sorular sorabilmekte, cevaplar almaktadır. Atatürk, burada halkın soru sorabilmesini öğrenmesini istemiştir.
Atatürk, o zamana kadar, hep ordular yöneten muzaffer bir general olarak görülmektedir. Burada tarihte ilk defa, “Devlet Adamı” vasfıyla halkın karşısındadır ve Türkiye’nin dünyaya açılışını anlatmaktadır.