Balkan Turu 23 . 8. 2019 Akçay’dan hareket saati 23.30 . Şu anda saat 1.20 Çanakkale iskelede feribot sırasındayız. Çanakkale boğazında ılık bir rüzgar esiyor. Karşıda Alçıtepe’de yatan Çanakkale şehidi büyük dedemiz Hacıhaşim oğlu Osman’a dualar gönderiyorum. Ben ata toprağımıza gideceğim , o vatanında ebedi uykusunda.Aklımda , buruk ayrılıkların hüzünlü anılarında kalan göçlerin öyküleri var. Ailemizin göçünden aklımda kalanları not ettiğim satırları buluyorum.Aile büyüklerimiz Balkanlardaki karışıklıkların açacağı sorunları görüp, tekrar ata toprağına dönmeye karar verirler. Bulgaristan Tırnava vilayetindeki bütün yakın akrabalar birlikte yola çıkarlar. Osmanlı, gelen göçmen ailemizi Karesi ( Balıkesir)Sancağı’ında iskan eder. Kökler ile kök salanlar buluşurlar.*** Sabaha karşı saat 5.19 İpsala sınır kapımızdan geçip Yunanistan’a giriyoruz.Yıllardır içimde uhde olarak dururdu. Balkanlara gitmek. Atatürk’ümün ve ailemizin köklerinin geldiği toprakları görüp, oralara ayak basıp , kısa süre de olsa o havayı koklayıp, yaşamak.Anlatılanlar , gördüğüm resimler ve görüntüler dışında birşeyler olmalıydı hayatımda. Balkanlara dair , daha farklı özlemlerim , hayallerim vardı.
En büyük hayalim ise ,Selanik ve Manastır’ı görmekti. Atatürk’ümün doğup büyüdüğü evi, dolaştığı Selanik sokaklarında geçmişe selam babından efelenmekti. Şimdilerde yaban eller olsa da köklerimizin hayat bulduğu topraktan bir avuç alıp bahçemdeki kendi ellerimle diktiğim zeytinimin dibine koymaktı. Geçmişimizin toprağındaki terin burada olduğunu hissetmek.O topraklara emek ve can veren atalarımın ruhunu şad etmek en büyük hayallerimin arasındaydı. Ancak oraya giderken ATATÜRK tişörtüm üzerimde olacaktı. Beni uyardılar, orada yaşayanların çoğunluğu Karadeniz bölgesinden mübadele ile gelen ve kuyruk acısı olan fanatik Rumlardır. Seni döverler, sudan bir bahane ile polis gözaltına alır, gezin zehir olur dediler. Bütün bunları göze aldım. Selanik şehrinde Atatürk resimli tişörtüm sırtımda.Dilimde , Mustafa Kemal’in Askerleriyiz sloganı olacaktı. Bu hayalimi gerçekleştirirken gelecek her türlü belaya hazırdım. Gelecek bela ATATÜRK’ümün ruhunu şad ederken olsundu, umrumda değildi. 16 adamızı işgal ederken içimizdeki o garip ihanetin acısına meydan okumaktı bir anlamda.Korkmadım. Ne olacaksa olsun dedim. Efe yüreğimdeki isyanı yaşamazsam , kendimi inkar ederdim. Ben gabarcık efesi değilim ki !.Kuvvacıların , Çanakkale şehidinin torunuydum. Selanik şehrine girerken , aracımızın içinde çalan müzikle ürperiyorum.. “Çalın davulları çaydan aşaya.. Mezarımı kazın bre dostlar belden aşayaaa..”Selanik türküsüyle , yüreğe dokunan ezgisiyle duygular doruğa tırmanıyor..Gözyaşlarımı tutamıyorum.
. Rehberimiz Makedon Türklerinden. Sezgin Sadi,ailesi ile Ohrit şehrinde oturuyor. 30 Ağustos onun doğum günü.22 yaşına girecek. Doğum gününü Bulgaristan Sofya’da kutlayacağız. Bizleri bilgilendiriyor. Düzgün bir Türkçe konuşuyor. Selanik hakkında verdiği bilgileri not alıyorum. Selanik’e , Büyük İskender’in kız kardeşi Theselaniki’nin adı veriliyor.Bugünkü Selanik şehri oluşuyor.İzmir Kordon boyuna çok benzeyen deniz kıyısındaki kafeteryalar gençlerle dolu. Makedonya’nın kökleri Slavlardan oluşuyor.
Tozlu topraklı Selanik yollarını arıyorum.Mustafa Kemal , Zübeyde anamız ve Ali Rıza Efendi’nin ayak izlerini bulmak için. Yıllarca Anıtkabir karşısında , Anıttepe’de oturmuş biri olarak ,Atatürk’ümün çocukluk ve gençliğinin geçtiği bu şehirde , hüzünleniyorum. İçime anlam veremediğim bir mahsunluk çöküyor. Atatürk evinin bahçesindeki, Atatürk’ümün babası Ali Rıza Efendinin diktiği nar ağacının dallarına dokunuyorum. Üzerinde henüz olmamış narlara dokunuyorum. Ali Rıza efendi ve Zübeyde anaya dua ile.. Evin içine girerken merdivenlere oturuyorum. Zübeyde Anamızın , oğluna seslendiği gibi ,içimden sesleniyorum Atamıza.. Mıstafaaa.. Mıstafaaa.. ATATÜRK’üm.
Selanik meydanında sıcak kavuruyor ortalığı.Kordon boyunda bir Türk kafesi arıyoruz arkadaşım Saniye Yıldırım Şirin ile. Bu gezide birlikteyiz. Atatürk evinde yaşadığım duygusal anlarda yanımda olmasından , daha bir güç alıyorum. Dayanışma , dostluk ve dileğimin yerine gelmesinde onunla olmaktan mutluyum.Almancayı çok iyi konuşan Saniye ile kararımızı değiştiriyoruz. Öğle yemeği yiyeceğiz. Selanik meydanında bir lokantaya giriyoruz. Genç bir erkek garson geliyor masaya , sipariş vereceğiz. Almanca konuşuyor arkadaşım. Menüden yiyecekleri gösterip sipariş vereceğiz. Ama önce anlaşamıyoruz. Dil sorunu yaşıyoruz. Garson suratını asarak bize yanıt veriyor.İngilizce konuşarak ;- Ben , İngilizce ve Yunanca biliyorum. Türkçe bilmiyorum!..- Ben de ; burası Selanik , neden Türkçe bilmiyorsun diyorum. İşin gereği biraz da Türkçe öğrenmelisin. Sözlerimi anladığını düşünüyorum.Hava gerginleşiyor.- Garsonların olduğu yere doğru bakıp , elimi kaldırıp sesleniyorum;- Türkçe bilen garson yok mu ?Sonunda , Türkçe bilen bir genç garson kız geliyor masamıza.Siparişlerimizi veriyoruz. Garson kıza , arkadaşınız sırtımdaki Atatürk tişörtümden rahatsız oldu galiba diyorum. Çok nazik bir tavırla yanıtlıyor.- Sanmıyorum diyor. Arkadaşımız çok kibar ve çalışkandır. Yanlış anlaşılma var sanırım .Yemeğimizi keyifle yedikten sonra , Selanik şehir turuna başlıyoruz.
***Selanik yolu üzerinde bağ evlerinin bahçelerindeki atların çokluğu ilgimi çekiyor. Tütün , asma ,ayçiçeği ,mısır ekilmiş . Ayçiçeklerini güneş kavurup yakmış , kararmışlar. Tarlaların hepsi ekili. Boş tarla göremiyorum. Zeytinlik arıyor gözlerim. Sonunda görüyorum. Ama çok az zeytinliğe rastlıyorum yol boyu. Edremit körfezinden , zeytin denizinin içinden gelen biri olarak zeytine olan sevdam burada da depreşiyor. Ölmez ağacımız zeytin..Selanik sokaklarından az sonra ayrılmanın hüznü var içimde.
Atatürk evinin içinde yapılan değişiklikler insanın canını sıkıyor. İki tane balmumu heykel yapılmış. Atatürk ve ailesinin kullandığı eşyalar kaldırılmış. Kocaman birer sehpa konulmuş odaların orta yerine.Görevliye dönüp soruyorum ; bunlar neden buaraya konuldu , kullanılan eşyalar neden kaldırıldı ? Doyurucu yanıt alamıyorum. Gezi kafilemizin ortak düşüncesi de bu yönde. Eski hali daha sıcak ve daha güzeldi. Resimlerini gördüğümüz Atatürk evi şimdi yapay bir görünümde. Üzgünüm.
Manastır yoluna koyuluyoruz. Selanik selanik ..Yüreğimin bir yanı burada kalıyor..Hüzün var her yanda , aracımızın içinden yayılan türküyü kimselerden saklayamadığım gözyaşlarımla dinliyorum..Mırıldanıyorum..
Çalın davulları çaydan aşayaa amman..Mezarımı kazın bre dostlar belden aşayaKoyun sularımı kazan dolunca amanAman ölüm zalim ölüm üç gün ara verAl başımdan bu sevdayı götür yare ver.Selanik içinde selam okunur amanSelamın sedası bre dostlar cana dokunurGelin olanlara kına yakılır amanAman ölüm zalim ölüm üç gün ara verAl başımdan bu sevdayı götür yare ver.Selanik selanik viran olasın aman
Taşını topracını seller alsınSen de benim gibi yarsiz kalasın amanAman ölüm zalim ölüm üç gün ara verAl başımdan bu sevdayı götür yare ver.