Koca bir yıl daha geride kalacaktı. Son günleri güzel geçmeliydi.Yeni yılın çok daha güzel geçeceğine inanmalıydım.Sokaklarda yüzümde hiç eksilmeyen bir gülümseme ile dolaşmalıydım. İnsanlara güzel şeyler anlatmalıydım.Ne olursa olsun yaşamaktan vazgeçmeyeceğimi daha yüksek sesle söylemeliydim.Nerede olduğumu fark edince daha çok mutlu olmalıydım.
He köşesi ayrı güzelliğe sahip Ayvalık’ta olmalıydım. Ayvalık, hayat ile eş benliğe sahiptir. Kendime mutluluklar çıkarmalıydım. Hayatı nasıl durduramıyorsak Ayvalık’da o kadar canlıdır. Ayvalık, sadece deniz-kum-güneşten ibaret değildir. Tarihi evlerinde sanki siz yaşamışsınızdır. Her biri denize çıkan dar sokaklarında nice anılar saklıdır. Gördüğünüz her insanı tanıdığınızı sanırsınız. Bilirsiniz çünkü Ayvalık’ta bir merhabanın karşılığı vardır. İnsanları Kuzey Ege gibidir; samimi, içten, hayatı paylaşandır.
Ayvalık terminalinden şehir merkezine geliş yolunu sevmiyorum. O geçtiğimiz yerler, kentin kimliğini oluşturan değerlerden tamamen uzak. Sevemiyorum ki avmleri, birbirinin kopyası kahve evlerini, restaurantları… Neyse ki dolmuş oyalanmıyor. Kent meydanındaki Atatürk heykeline yakın bir yerde iniyorum. Denizin huzuru ile yenileniyorum. Sanki akşam değil. Yeni bir güne başlıyorum…Geçen zamanın bir daha geri gelmeyeceğinin farkındayım. Ayvalık’ta her anım dolu dolu geçsin istiyorum. Haftanın yorgunluğunu unutuyorum.
Macoron Mahallesi’nin yürüyorum. Denize çok yakınım.Eski taş evlere, tarihi konaklara ilk kez görmüşüm gibi hayranlıkla bakıyorum. Her geçişimde daha çok büyüleyen yapılar her biri… Kim bilir o cumbaların altında kimler beklendi? Kimler ömür boyu yaşanılası evlerin ilk sahipleriydi? Ve bizler bugün neden apartman katlarına mahkum ediliyoruz?!.
Eski zeytinyağı fabrikasının bacaları, kenti Cunda’ya bağlayan köprü, denize açılmayı bekleyen tekneler, yaşamdan derdi tasayı, kederi silen varlığı ile Ayvalık. Eşsiz güzelliğiyle bana hoş geldin diyordu. Cevap vermedim. Gülümsüyordum. Belli belirsiz bir sesle ‘iyi ki geldim’ diyebildim.Ayvalık sokaklarına, başkası ne düşünür zihniyeti hiç uğramamış. İnsanların yüzünden mutlu oldukları bellidir.İnsan ilişkileri çıkarsızdır. Böylesine aydınlık bir geceydi. Bitsin istemedim. Ama uyumalıydım. Sabaha güzelim Ayvalık, beni bekliyordu. Onu doyasıya yaşamalıydım.Sanki ilk gelen bendim. Ayvalık’ta olduğum için çok mutluydum.
Yeni gün başlamıştı. Sanki hep buradaydım. Kendimi Ayvalık’a ait hissediyordum. Önceki yaşamım yok gibiydi. Sadece Ayvalık’da oluşumun farkındaydım. Attığım her adım ile kenti özümsüyordum. Epeyce yürüdüm. Çam ağaçları ile bezenmiş Sefa’daydım. Denizin durgunluğu dinlendirmişti.Kış değildi sanki. Deniz davet ediyordu.Bulutlar kentin en güzel süsüydü.Gördüğüm eski evler öyle güzel ki. İnsan burada gerçekten sefa sürer dedirtiyor. Çam ağaçlarının arasından deniz seyri de başka bir sefa … Günlük yaşamın stresinden uzak, doğa ile baş başa kalabilmek de en özel sefa olmalı.
Tekrar şehir merkezine dönmüştüm. Acıktığımı hissettim. Pek çok yerde karşımıza çıkan açık büfe kahvaltısı istemiyordum. Ayvalık’ın yemek kültürüne göre bir kahvaltı olmalıydı.Yeşillikler, zeytin, zeytinyağı, peynirler ve yöresel diğer yiyecekler… Her şeyi hızlıca tükettiğimiz günümüzde ev yapımı bir kaşık reçel bile ne kadar önemli…
Ayvalık sokaklarında mutluluk hakimdi. İnsanlar, kentin güzelliğini yaşamak için birbirleriyle yarışıyordu.Güneş kendini hissettiriyordu. Antikacılar Sokağı’na gelmiştim. Zeytin motifinin yer aldığı bir tablo, bir tabak, bir tepsi aramadım. Bulamadım. Gördüğüm diğer antikalar ilgi çekiciydi.Antikacıların ürün yelpazesi geniş. Antikacı değilim. İşin ehli olanlar elbette daha farklı değerlendirir. Eskilerden kendimize yenilikler yaratabilmek güzeldir. Biraz daha dolaştıktan sonra Antikacılar Sokağından ayrıldım.
Kültürel ve sanatsal kimliğe sahip Barbaros Caddesi’ne geldim. Burada beni ilk karşılayan kitaplar oldu. Kentin en renkli caddesine yakışan bir karşılamaydı. Yılın son kitaplarını satın aldım. Yeni bir kitap alınca hep mutlu olurum. Bu kitapçı, ikinci el ve yeni kitap, dergi satıyor. Sergi, Kafedemia’nın hemen önünde. Ayvalık Kitap Evi, Sahaf Eskiz’de Ayvalık’da kitaplara ulaşabileceğiniz diğer adresler.
Konuştuktan sonra öğrendim ki karşımdaki kişi Dormen Tiyatrosu’nda uzun yıllar oyunculuk yapmış Hakan Ökten’miş. Hakan bey, İstanbul’u terk edenlerden. Son 6 yıldır Ayvalık’da yaşıyor. Kendisi zaten Egeli. Çocukluk yılları Edremit Körfezi’nde geçmiş. Sohbetimiz derinleşiyor. Bir yandan Edremit Körfezi’ni bir yandan Balıkesir’i konuşuyoruz. Kendisi Şan Tiyatrosu’nda oynamış. O yılları ne yazık ki göremedim. O sahneyi unutturmayan kafe ve sinemayı biliyordum. Şehir Sineması’nın yok oluşuna bir kez daha üzüldüm. Altınoluk’un betona dönüştürülen yapısı da içimize hiç sinmiyor. Bölgenin genel değerlendirmesini artılarıyla eksileriyle yapıyoruz.
Söz tekrar Ayvalık’ın kültürel ve sanatsal yaşamına geliyor. Hakan Ökten’e göre yapılan her etkinliğe mutlaka halk katılmalı. Aksi takdirde sanatçılar kendilerini tatmin etmekten öteye geçemez. Kendisi gibi kente yerleşen sanatçıların bir kısmı aslında Bodrum gibi yerlerde yaşamak istiyor. Ayvalık’ın daha ekonomik olmasından dolayı burada kalıyor.Bir kısım sanatçılar da halka ulaşamıyor. Kendi çemberinde dönüyor. Her yeni yerleşen sanatçı kendinden önce yapılan doğruları bilmeli. Onları yok saymamalı. Ortak akıl ile sanat toplum için yapılmalıdır.
Kafedemia, geçtiğimiz ay duayen tiyatrocu Haldun Dormen ve Göksel Kortay’ı ağırladı. Ayvalık pek çok kişiye ev sahipliği yaptı. Bu etkinlik bölgede ses getirdi. Hakan bey, yeni yılda da sanat dünyasının önemli isimlerini konuk edeceklerini müjdeliyor. Destek Tasarım Atölyesi ve Kafedemia’nın gerçekleştireceği etkinler ile kazanan sanat ve Ayvalık olacaktır. Sanat atölyeleri hep var olsun. Onlar kentin can damarları.
Barboros Caddesi’nden 13 Nisan Caddesi’ne doğru yürüyordum. Gözüme bir afiş ilişti. “AYVALIK’TAN YAP ALIŞVERİŞİNİ, GELİŞTİR GÜZEL İLÇENİ, ESNAFINA SAHİP ÇIK ” yazıyordu… Özel bir okulun öğrencilerine ait bir proje… Projeyi düşünen, hayata geçiren sevgili öğrencilerimizi kutluyorum. Bizlerin örnek olması gerekirken onlar bize örnek oldular. Ayvalık halkı, bu çağrıya tepkisiz kalmaz. “Avm değil bilinci” ile esnafın yanında yer alır.
Vehbibey-Fevzipaşa Mahallesi’nde bulunan At Arabacılar Meydanı’na gelmiştim. Yenilenen hali ile de insanların sık uğradığı yerlerden biri. Heykel önünde hatıra fotoğrafı çektirenler çok. Bana da tesadüf, dostluk, mutluluk dolu bir kare kaldı.
Edremit Körfezi’nin dergisi Gökkuşağı’nın sahibi Burhan Gümüş ve arkadaşları ile karşılaştım. Ellerinde dergi ile Ayvalık sokaklarına karışmışlar. Atılan adımlar her şey çok daha güzel olsun diye. Bizlerin düşüncesi bu olunca birbirimizden habersiz gitmiş olsak da elbette karşılaşırız.
Derginin Ayvalık halkına da ulaşmasını istiyorlar.Bu konuda Ayvalık Kitap Evi kendilerine yardımcı olmuş. Ayvalıklılar dergiyi buradan temin edebilir.
Gökkuşağı , Balıkesir’e geçtiğimiz hafta Kitap Kulübü’nde gerçekleşen değerli şair, yazarımız Bülent Güldal’ın kitabı Zambak Kapısı’nın imza günü ve söyleşi etkinliği ile demir attı. Bilimi ,sanatı, kültürü kendine rehber edinen dostlar sayesinde kök salacağını umuyorum .
Onları geride bırakıyorum.Palabahçe’ye doğru yürüyorum. Karagöz Sanat Evi’nin önünden geçiyorum. Kapalı olduğu için ziyaretim başka bir zamana kaldı. Keçe Atölyesi ve Atölye Cafe’de kapalı. Buraları görmediğim için üzülüyorum. Sanat, tarih, kültür kokan Ayvalık sokaklarına veda etmeden önce dinlenmeliydim. Günün son durağını, sadece geldim ve gittim olarak anlatmıyorum.Tek başına kültür merkezi bu güzel yer ile buluşacağımız yeni yazım da görüşmek üzre.
Siz değerli okurların yeni yılını en içten dileklerimle kutluyorum. 2019, güzellikler ile başlamış olsun… #kazdağçiğdemi