Arap Ligi diye bir oluşum varmış.
Varmış diyoruz çünkü; dünya uluslararası liginde ne kadar etkisi varsa duymamış gibiyiz…
Ancak hafızamızı zorlarsak, hayal meyal bir şeyler hatırlıyoruz hakkında.
Suudi Arabistan’ın kurucusu olduğu, temelinin 1930’ların ikinci yarısında atıldığı, Vikipedia bilgisine göre şu an 22 Arap ülkesinin üyesi olduğu…
Nerede Arap Birliği ve Suudi Arabistan varsa; Türkiye Cumhuriyeti’ne bir dostluk, yakınlık beklenemeyeceğinden bu kez Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasıyla Türkiye gündemine girdi Arap Ligi.
Çünkü bu meşhur(!) “Arap Ligi Dışişleri Bakanları Konseyi” 3 Mart 2021’de toplanmış ve Türkiye Cumhuriyeti aleyhinde bir sürü karar almışlar.
Breh breh breh.
Ar olsa bunlarda…
Ama yok!
Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında ülkemize yönelik alınan mesnetsiz kararları tümüyle reddettiğimizin altı çizilmiş.
Eeee…
Avrupa düşman, Amerika düşman…
Ya Araplar?..
Hani çok severdik Arapları?..
Yeni dış güçler Arap Ligi olabilir mi?..
Ama ne zaman Türkiye Cumhuriyeti’nin yanında oldular ki bugüne kadar?
Bugün mü olacaklar?
Hangisi herhangi bir uluslararası konuda Türkiye’nin yanında yer aldı?
Hangisi KKTC’yi tanıdı?
Hangisi sözde Ermeni soykırımını reddetti?
Hangisi acılı günümüzde bizim için ulusal yas ilan etti?
Biz kralları için “ulusal yas ilan edelim” öyle mi?
Mısır başkanlığındaki Arap Ligi Bakanlar Konseyi “Türkiye” konulu gündemle toplanmış iyi mi?
Önümüz arkamız, sağımız solumuz, üstümüz altımızdaki tüm konseyler Türkiye gündemli toplanmıyor mu zaten?
Umarız anlayabiliriz artık:
Türkiye’nin dış arenada dostu olmadığını…
Uluslararası politikaların sadece ve sadece ülkelerin kendi ulusal çıkarları doğrultusunda yürüdüğünü…
Ulusal çıkarları korumanın ekonomik ve hukuki açıdan güçlü bir ülke olmakla mümkün olduğunu…
Ekonomisi kırılgan, üretime uzak, ithalata bağımlı bir yapıyla dış arenada güçlü olmanın mümkün olmadığını…
Tüm bunlar, birbirine zincirleme bağlı değil mi zaten!..
Nitekim sıraladığımız her kural gibi…
Gelecek süreçte memleketi kurtaracak olan yegane politika “tasarruf” olacak.
Çünkü mevcut sistem, cebinde 5 lira parası yokken, alışveriş çılgınlığıyla kredi kartlarının limitlerini zorlayan tüketici zihniyete benzer biraz…
Harcarken güzel zannedilen, psikolojiyi tatmin eden her şey, ay sonundaki ekstrede bir o kadar kabusa dönüşür.
Bu mikro örnekten makro bir bakış açısı üretelim şimdi ve ne yapılmaması gerekeni de örnekleyelim:
En ücra taşradakinden tut, en tepeye varıncaya dek ne kadar makam koltuğu varsa her birinin altına son model araç tahsis etmeyeceksin mesela.
Karayolunu, hastaneyi, postaneyi, okulu, bilfiil tüm kamu kurumu binalarını kendi imkanların dahilinde paran varsa yapacaksın.
Hadi sen yap, işlet; ben de sana her ay şu kadar ödeme yapayım mantığıyla kimi inşaat patronlarını büyütmeyeceksin. “E bilmem kaç sene sonra bize devredilecek zaten” diyorsun… Bugününü kurtaramamışsan, “Yap-işlet-devret” modeline göre bundan 50 sene sonra devraldığın şeyin kime ne faydası olabilir!..
Kuş uçmaz, kervan geçmez noktalara havalimanları inşa etmeyeceksin.
Ettiysen işletenlere yolcu garantisi ücret ödemeyeceksin.
Ödediysen, sözleşmene bir geri dönüş maddesi koyabileceksin. Zararın neresinden dönersen kar nitekim.
Samanı Bulgaristan’dan, eti Brezilya’dan ithal etmeyeceksin.
Yerli ve milli politikada, tarım ve hayvancılığın yegane düşmanı ithalattır. Üreten toplum olmayı, köyü var etmeyi, çiftçiyi yaşatmayı ilke edineceksin.
Aksi halde tüm kaynaklar kurumayacak mı bir gün?
Kurumadı mı?
Ki, stok denilen şey “güneşte dondurma misali” erimek için değil mi?
Geriye ihtiyat akçesine göz diken bir ekonomik sistemle kalakalırsın ki, işte o zaman eyvah!..
Düşünmesi bile kötü!..
O yüzden bu afaki, soyut, uydurma, bize uzak (!) örnekleri bir yana bırakıp, başa dönelim…
Arap ülkelerinin hali meydanda…
Ama 22 Arap ülkesinin aldığı karara bakın.
Her daim Türkiye aleyhine karar alabilecek bir birliktelikteler…
Şaşırdınız mı?..
Ya da şaşıranınız var mı?
Varsa ona şaşmak gerek!..
Dışişleri Bakanlığı kararları reddettiğini açıkladı da hatırladık kendilerini.
Ar-ap Ligi imiş!
Ar olmayınca lige kim bakar?