Okuyor Kenan İmirzalıoğlu soruyu:
“Aşağıdakilerden hangisi bir yönüyle diğerlerinden farklıdır?
- Mayalar
- İnkalar
- Anzaklar
- Aztekler”
Yarışmacı düşünüyor, düşünüyor, düşünüyor…
“Bilemiyorum, fikrim yok” diyor.
“Mayalar gibi geliyor bana” diyor.
Süre bitiyor yavaş yavaş..
Sonra, “Anzaklar da yabancı gelmiyor ama….” diyor…
İmirzalıoğlu şok içinde ama yansıtmıyor, üstü kapalı biraz yön veriyor yarışmacıya…
Yarışmacı üniversite öğrencisi genç.
Zehir olması gerek.
Sonra İmirzalıoğlu’nun ittirmesiyle nihayet Anzaklar diyor sallayarak.
E doğru cevap.
Havalara uçuyor.
Sonraki soruya geçiyor İmirzalıoğlu.
Ninja Kaplumbağalar karakterleriyle ilgili soru.
Saniyesinde doğru cevabı veriyor: “Shredder.”
Seviniyor ama ders veriyor üzerine yaklaşık 3 dakika.. Yarışma olmasa daha anlatacak… Ninjaların hikayesine sevdalı…
Çok severmiş Ninja’yı.
Sevsin.
Ama dönelim bir önceki soruya.
Anzaklar kim bilmiyor.
Cevabın ne olduğu açıklanınca İmirzalıoğlu “Çanakkale”den bahsediyor biraz…
“Aaaaa” diyor genç.
“Aaaaaaa”
Gerçekten de “aaaaaaa” diyor ekran başındakiler…
Bu yarışmacıyı izlerken birkaç gün önce yarışan öteki dahi geliyor aklımıza!
“1930 yılında Türkiye’nin başkenti neresidir” şeklinde soru.
Bilemiyor yarışmacı.
Seyirci jokerini kullanıyor.
Seyircilerin yüzde 42 çoğunluğu Ankara diyor, çoğunluk Ankara dediği için yarışmacı da Ankara diyor.
Doğru cevap olduğu için seviniyor.
Seyircilere teşekkür ediyor.
Seyircilerin yüzde 58’i İstanbul, Edirne, Bursa cevaplarını veriyor.
Nokta.
Halimiz ortada!
Neden FETÖ mü doğmuş?
Neden mi yargımız perişan?
Neden bir erkek, karısını veya kızını şıha(!), hocaya(!) götürür ve apaçık cinsel tacize uğramasına göz yumar, bundan bir de medet umar?..
Neden eller aya, bizler yaya?..
Neden üniversitede öğretim üyesi(!) çocuk yaşta evliliği savunur?
Neden siyasetçi günün 24 saati 24 ayrı şekilde konuşabilir?
Anlıyor muyuz nedenini?
Cehaletin her kılığa bürünmüş haliyle…
Bize bulaşan corona virüsünün apaçık bu cehalet olduğu ortada değil mi?
Aşısı okumak ve bilgi.
Okumuyoruz.
Okumadığımız için de her musibete maruz kalıyoruz.
Daha kötü hangi duruma düşebiliriz?
Körü körüne gazlanmak ile bilgiyle donanmak ve düşünmek arasındaki farkı ne zaman anlayacağız?
Söyler misiniz lütfen; bu tabloyla Türkiye’nin aydınlık yarınlarının olması mümkün müdür?