“Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az” demiş atalarımız.
Anlamadık, anladıklarımızı da unuttuk…
COVID-19 ülkemizde güçlü bir atak içinde.
Nasıl duracak belli de değil.
O yüzden, kimi bilgileri tazeleyelim dedim.
Bir kere bu bir virüs.
Canlı değil.
Dolayısıyla öldürülemez.
Sadece parçalanırsa yok olur.
Birincisi canlı olmadığı için, eli, ayağı veya kanatları yok:
Uçamaz, koşamaz, atlayıp zıplayamaz.
Virüsü biz insanlar taşıyıp oradan oraya gezdiriyoruz.
Aklı yok:
Şöyle bir taktik ile insanları daha çok hasta ederim, öldürürüm, diye ince hesapları yok.
Ekonomiden anlamaz:
Bu gariban ekmek parası için çalışıyor.
Buna bulaşmayayım, demez.
Ya da bu adam kaç kişiye ekmek yediriyor.
İşleri aksarsa çok insan aç kalır, diye aklının ucundan geçirmez.
Dini, imanı yok:
Denk getirirse Papa’yı da, Hahambaşı’nı da hasta eder, Hacı dedeyi de…
Kabe’de de bulaşır Vatikan’da da, Kudüs’de de…
Havrada da bulaşır, kilisede de, camide de…
Siyasetten hiç anlamaz:
Hiçbir siyasal akıma, siyasal gruba, ayrıcalık tanımaz, torpil geçmez.
Mevki, makam tanımaz.
Sağlıklarına en kısa zamanda sorunsuz kavuşmalarını dilerim.
Son Başbakanımız sayın Binali Yıldırım ve eşi örnektir.
Tıpkı İngiltere Başbakanı Boris Johnson gibi…
Gelenekten, görenekten, insanların alışkanlıklarından da anlamaz:
Ne düğün dinler ne taziye ne de cenaze…
Bunların en mutlu günü de demez, acısı varmış ilişmeyeyim de demez…
Kısaca hiç istisnası yok:
İstisnalar insanlar için.
Biz bazı şeyleri daha önemli daha önemsiz diye ayırır, karşımızdaki insanları da sınıflandırıp ona göre davranırız.
Bu virüs öyle yapmıyor.
Herkese eşit davranıyor!
Tek bir derdi var:
Bir solunum yolu veya göz çevresi hücresi bulmak!
Kime ait olduğu hiç önemli değil.
Yaşı, cinsiyeti, ırkı, dini, mezhebi, işi, görevi iyi insan olması olmaması falan hiç umurunda değil.
Yeter ki bir insanın solunum yolu veya göz çevresi hücresi olsun.
Üstelik çok küçük bir hata, bir anlık gaflet, bir anlık dalgınlık da demiyor, her fırsatı anında değerlendiriyor.
O zaman yapılacak tek şey var:
Virüse kapıyı kapalı tutmak.
Maske takmak.
Takmayanı uyarmak ve daha da ötesi; ayıplamak.
Üstüne bir ek önlem, siperlik de takmak.
Gözleri de korumak…
Bu da yetmez kimseye çok yaklaşmamak, yaklaştırmamak…
Hem de bunları hiç istisnası olmadan her yerde ve sürekli yapmak…
Çünkü bu virüsün hiç aklı ve istisnası yok!