Zeytinli’de hava yağışlı.
Kaz Dağları hayal meyal görünüyor, yağmur olanca hızıyla Kızılkeçili Çayı’nı doldurdu.. Ha taştı ha taşacak.. Elektirikler kesik. Yapacak işim de yok. Günlük gazetemi de okudum. Yarım bıraktığım kitaplarımı okumayı da canım istemiyor. Sıkıntılı bir bekleyişi nasıl keyiflendireceğim, düşünmeye başladım.
Notlarımı karıştırırken , birden, Ahmet Raif Köseley, Mustafa Can, Savaştepe Mecidiye Köyü, TCDD notumu buldum. ..
Kimseler bilmeden bu dünyadan geçip gidenlerden olmasın diye yaz demişim notumun kıyısına.
Ama..
Bu hay huy arasında hayat akıp giderken yazamamışım. Vefa borcumu ödeyemediğim bu güzel insanın ardından yazamamanın ezikliğini duyuyorum şu anda. Yazınca haberi olsaydı keşke.. Belki benim yüreğimden duyacaktır. Işıklarda uyu Tren yolcuların cefakar yiğitleri Mustafa Can, Raif Çavuş.. Ruhunuz şad olsun..
**********
Oğlum uçmaya başladığından bu yana hep tedirginim. Havada ekmek parası kazanmak. Uçanların hepsine kolay uçuşlar dileğim dilimde dua gibi. Gökte bir uçak görsem, hemen içimden bir “maşallah” deyip ” kolay uçuşlarınız olsun” u ekliyorum..Yolunuz açık olsun..Gökyüzünde uçan kuşlar..
İzmir yolunda giderken, aklımdan geçenleri bir bir yapmak var..
Torunum Kayra ile gezmek, ona oyuncaklar almak, bir İzmir kaçamağında nene- torun sefası sürmek.
Akşam yemeğine yetiştim.
Kayra ile sarıldık doyasıya..
Kızımın yüzünde bir tuhaflık seziyorum, tedirgin.
N’oldu diyorum..Annecim , Dündar anlatsın diyor. Dinliyorum..
” Diyarbakır’lı bir er var bölüğümde, evli üç küçük çocuğu var. Burada bir gecekondu kiralamış, izinli olarak çıkınca çocuklarına gidiyor. Bölük komutanımız dahil hepimiz ona gereken desteği şimdi veriyoruz, ama geç haberimiz oldu. O nedenle çok üzgünüm.
– E oğlum bu durumdan nasıl geç haberiniz oldu ?
Damadımın gözlerinde hüzün var..Sesine yansıyor bu hüzün..
– Bir gün nöbette iken ağlamış, arkadaşı duymuş sesini, söylememiş önce , neden ağladığını. O da bana gelip durumu anlattı. Gittim yanına , sordum.
– Oğlum ne oldu ?
– Komutanım, ben çocuklarımı ve eşimi de buraya getirdim. Gaziemir’in biraz dışında bir gecekondu kiraladım, tren yoluna yakın bir yerde. Onlara bakmakta zorlanıyorum. Şu anda evde ne var ne yok bilmiyorum.Onun için dayanamadım, çaresizliğimden ağladım.
Kışlanın diğer yetkilileri bu durumdan haberdar olunca, durum değişiyor.
Asker eşleri, komutanlar bir seferberlik başlatıyorlar. Üç küçük çocuk ve o aile için..Kızımın bu konulardaki duyarlılığını bildiğimden, onun gözyaşlarına dayanamıyorum. Yarın doğru , o eve gidip tanış olmak istediğimi söylüyorum. Kızım keyifle kuracak sofrayı, ama bu kez ben dayanamıyorum.
Yemeği gelince yeriz .. Şimdi şu bizim ufaklıklara bir gidelim .
Oğlumun bana verdiği,” bir yoksulu baştan aşağı donat “dediği parayı harcıyorum..
Evden ayrılırken, yine geleceğim, çay içmeye diyorum..
Çocuklarla sarılışıyoruz..Doyasıya öpüyorum yanaklarından..Üç küçük yaramazı.Kayra onlarla hemen kaynaşıyor, oyuncak paylaşıp oyuna dalıyor, ama oyun yarım kaldı..Daha sonra devam edecekler oyun oynamaya..
Bahar geçerken, yaza doğru havalar günlük güneşlik. kızımla sürekli bu konuda haberleşiyoruz. Dündar , oğlum bu gün beni bizim çocuklara götürsene diyorum. Kızım, söze giriyor.
– Annecim ben geçen gün gittiğimde, ev sahibi ile görüştüm. Yaşlı bir amcaydı. Torunlarıyla birlikte yan evde oturuyorlar. Onlar da Balıkesirli. Galiba amca da Savaştepe’li imiş. Öyle birşeyler söyledi. Ben de annem Savaştepe Öğretmen Okulunda okudu, büyük dedemizin mezarı da orada annem sizi bilebilir dedim. Çok merak etti.
Heyecanlanıyorum. Soluğu üç küçüğün olduğu evde alıyoruz.
Bahçede yaşlı bir adam oturuyor. Kızım, anne bu Savaştepeli amca ev sahibi. Selamlaşıyorum. Hal hatır soruyorum. Sen kimlerdensin , diye soruyor.
– Dedem Erzincan’lı Raif Çavuş, Devlet Demir Yollarında yol çavuşu olarak çalışmış. Mezarı şimdi Savaştepe’de diyorum. Heyecanla kalkıyor sandalyesinden, ellerimi tutuyor, gözlerinde yaşları görüyorum. Şaşkınım. Bir süre bu şaşkınlığım sürüyor. Konuşamıyoruz.
– Demek sen Raif Çavuşun torunusun. Yaradanıma şükürler olsun, onun bir parçasını bana gösterdi. Kızım diye sarılıyor bana. Kalbim daha hızlı çarpıyor. Dedemle bu ihtiyarın ilişkisini merak ediyorum. Ayakta zor duruyor. Otur hele amcam diyorum Otur da öyle konuşalım.
Mustafa Can, amca anlatıyor tane tane.
– Ben Savaştepe Mecidiye köyündenim. O zamanlar Savaştepe tren yolu yapılıyordu. Ben de trencilere desti ile su satıyordum. Annem ölmüştü. Yoksulduk. Kışın su taşımak çok zordu. Üşüyordum, Raif Çavuş beni trencilerin odasına alır, karnımı doyururdu. Gel zaman git zaman ben onun oğlu gibi oldum. Daha sonra askere gittim. Geldiğimde doğru Ahmet Raif çavuşu aradım. Kendisini tekrar bulunca dünyam aydınlandı.
– Gel bakalım oğul, askerlik bitti mi ?
– Bitti çavuşum.
– Şimdi doğru İstasyon Şefinin yanına gidiyoruz. Ben konuşurken sen sadece sorulara cevap ver emi.
İstasyon şefi, babayiğit biriydi.
– “Raif Çavuş seni evlatlık almış, onun evladı benim de evladım sayılır. Bugünden sonra Çavuş ile birlikte sen de çalışacaksın.Haydi bakalım, kolay gelsin. Çavuşun dediklerini iyi belle emi.”
– Ben daha sonra buraya İzmir Gaziemir istasyonuna tayin oldum. Buradan emekli oldum. Ve bu tren yoluna yakın gecekonduyu aldım. Raif Çavuşun sayesinde.
Karmakarışık duygular içindeydim. Dünya ne kadar küçüktü, bu küçük dünyanın içinde yapılan iyilikler, insana nasıl geri dönüyordu?
Torunu bize çay yapıp geldiğinde, o bize dedemle yaşadıklarını anlatıyor, dedemin adını andıkça gözleri dolu dolu oluyor, sesi titriyordu.
– Mustafa amca, bize müsade, bir daha geldiğimde daha uzun oturmaya geleceğim. Benden bir istediğin var mı ?
– “Yok kızcazım, dedenin mezarına gidersen benden dualar götür. Bana haklarını helal ettiydi. Ben her duamın içine onun adını oraya koyarım. Belki seni bir daha göremem, halimi görüyorsun. Ölüm var, ayrılık var.”
Ellerinden öpüyorum, Mustafa Can amcanın.. Raif Çavuşa dualar aklımda. Savaştepe’ye hemen gitmem gerek.. Dedeme Mustafa amcanın selamlarını götüreceğim.
Balıkesir – Savaştepe arası trenle ne kadar çabuk geçti..
Savaştepe mezarlığında dedemin mezar taşındaki şiiri okuyorum bir kez daha..
Sesimi başucunda yatan oğlu Yusuf Ziya da duysun diye..
” Vücudum şehrine düştü bizar ayrılık..
Ne kadar olsa muhabbet akibet yine ayrılık”