Kimi haberler, acı yumağı halinde yüreğimize çarpıyor. Birkaç gün bizi etkisi altına alıyor. Sonra ateş düştüğü yeri yakar, diyor ve kötü olayları unutuyoruz.
Acı silsilesi bitmiyor. Neredeyse her gün toplumu etkileyen kötü olayların daha vahimleriyle karşılaşıyoruz. Bir öncekinin yarattığı ruhsal etkilenme hafifliyor.
Geçen hafta lise öğrencisi yolda yürürken bir merminin başına isabet etmesiyle yaralandı ve altı gün süren yaşam mücadelesini kaybetti.
Annesinin ve babasının gözyaşlarını dindiremediler.
Tabutu eller üstünde giderken annesi “Beni kızımdan ayırmayın!” diye hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
Maganda sıfatı verilen bu adam yakalandı.
Maganda, giyimi kuşamı yerinde olmakla birlikte yontulmamış; görgüsüz, kaba saba kimseye deniyor.
Maganda türlere de ayrılmış; düğün magandası, asker uğurlayan maganda, bunalımlı maganda gibi..
Daha başlangıçta toplumun şuur altına “görgüsüz adamdan ne beklenir dercesine faalin fiili maganda sıfatıyla, hafife alınıyor.
Kimi mahkemeler, magandanın fiilini birkaç yıl hapis cezasıyla cezalandırmış. Türk Ceza Kanunun 21. Maddesi suçun oluşmasını kasta bağlıyor.
Sanık, bu neticeyi istememiştir, öleni tanımamaktadır, ölene karşı da bir husumeti yoktur, bu durum sabittir, şeklinde savunulmaktadır.
Bu tür savunma mantığı suçun tipe uygunluğu bakımında suç vasfında oynamalar yaratıyor.
Olası kasta uygun ceza alması gereken sanık, bilinçli taksire uygun bir ceza alıyor. Olası kastta göze alma, kabullenme ve doğacak neticeye kayıtsız kalma vardır.
Bilinçli taksirde ise öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesinin istenmemesine rağmen neticenin meydana gelmesinin engellenemediği durumdur.
Tedbirsizlik ve dikkatsizlik bilinçli taksirin içeriğini oluşturuyor.
Cezaya para cezası ve ruhsatsız silah taşıma cezası da ekleniyor ama hepsinin toplamı olası kastla cezalandırılsaydı alacağı cezanın yarısını geçmiyor.
Uluslararası sözleşmelerde ve Anayasamızda insan yaşamı, en kutsal değerdir. Neticeyi göze alan, kabullenen ve bu duruma kayıtsız kalan bir magandaya verilecek ceza caydırıcılık özelliğe sahip olmalıdır.
Kişi silahını kullanmakla genel güvenliği tehlikeye sokacağını bilmelidir.
Bu noktada cezalandırmadan daha önemli olan insanın eğitilmesidir.
Annenin çığlığını duymayan, gözyaşlarındaki acıyı hissetmeyen adama verilecek cezanın hükmü cezanın bitimine kadardır.
Eğitimin tesiri bir ömür sürer.
Millî Eğitim Bakanlığı yetkilileri, geçmişten günümüze toplumdaki suç oranları tespit edilerek eleştirel görüş açılarıyla görevlerini yerine getirip getirmedikleri yönüyle irdelenmelidir.
Tanrı, sanki bütün acılarımızı çaresizi gözyaşlarımıza yüklüyor. Daha da çok anaların göz yaşlarına.
Yasa koyucular ve devleti yönetmeye aday kişiler bu göz yaşlarını görmeliler.14.01.2021