Şüphesiz, Çanakkale Muharebelerinin parlayan yıldızı, Albay Mustafa Kemal’dir. Napolyon’dan bu yana, belki yüz elli yıldır yenilmeyen İngiliz Ordusu ve Fransız Ordusu, büyük hazırlıklarla Gelibolu’da 1915 ağustosu muharebelerini hazırlamış, karşılarında direnen Türkleri, söküp atarak büyük bir zaferle, bütün dünyanın göz diktiği İstanbul’u ele geçirmeyi planlamışlardı.
Planlarına göre, Ağustosun ilk günlerinden itibaren Türkleri aldatarak, dikkatlerini Seddülbahir Cephesine çekmeyi başarmışlar, ve birden Türklerin boşalttıkları Anafartalar Tepeleri’ni ele geçirmek için 6-7 Ağustos gecesi Suğla Körfezine binlerce asker çıkarmışlardı.
Türkler, Albay Mustafa Kemal kumandasında 9-10 Ağustos gecesi başlattığı saldırı ile büyük bir zafer kazanmışlardı. 1683 Viyana bozgunundan sonra sürekli yenilen , toprak ve insan kaybeden, daha üç yıl önce, Balkan Savaşında akıl almaz bir yenilgi yaşayan Türkler, iki yüz kırk yıl kadar sonra Anafartalar’da büyük bir zafer kazanmışlardı. Bu zaferin mimarı genç bir albaydı. Albay Mustafa Kemal.
İngilizler, Ağustos muharebelerinde beş general, 24 bin asker kaybettiler. Sadece ölen İngiliz generallerinin sayısı bile, düşmanın bu savaşa ne kadar önem verdiklerini göstermektedir.
Anafartalar Zaferinden sonra, “Mustafa Kemal” ismi dünyanın her tarafında bayrak bayrak duyuldu. Tanındı. Alkışlandı. Bu zafer, “emperyalizm”in mazlum milletlerin karşısında tattıkları ilk ve en büyük mağlubiyettir.
– SON KANLI SAVAŞ –
İngiliz ve Fransızların bir haftada geçebileceklerine inandıkları Gelibolu’da aylarca saplanıp kalmaları üzerine harbin gidişatı ile ilgili planlarını alt üst etmişti. Gelibolu’daki harp uzadıkça harp masrafları ezici bir şekilde bütçeyi zorluyor, durmadan yeni asker takviyesi gerektiriyor bu da Avrupa’daki savaşı uzatıyordu.
Boğaz harbinin bir an önce bitirilmesi, Türk ordusunun yenilmesi gerekiyordu.
Bunun için yeni planlar yapılmaya başlandı. Anzak koyunun kuzeyinde suvla limanında Türklerin savunma tertipleri çok zayıftı. Buraya yapılacak bir çıkarma Gelibolu’daki Türk ordusunun işini bitirebilirdi.
Hemen hazırlıklara başlandı. Takviyeler hazırlandı. İngilizlerin bütün hazırlıkları Alman istihbaratına çalışan Rum balıkçılar, Mısır, Midilli ve İmroz’da çalışan Teşkilat-ı mahsusa ajanları tarafından Türk genel kurmayına bildiriliyordu.
Bu arada;
Midilli adasında enteresan bir casusluk olayı yaşanmıştır. Adalıların sürekli anlattığı bu olay Türk istihbaratına (teşkilat-ı mahsusa)’ya çalışan Vasilaki ailesi iki erkek ve söylenene göre çok güzel üç kız kardeşten meydana gelmiştir. Erkekler sürekli olarak İngiliz haber alma subaylarının elinden kaçmayı becerir ve hep birlikte Türk haber alma örgütüne eşsiz bilgile aktarmayı başarırlar (1)(Moorehead S. = 222)
Diğer cephelerle ilgili İngilizlerin elinde çok ayrıntılı harita ve bilgile olmasına karşın Suvla ile ilgili haritalar ve bilgiler yetersizdi.
Baskın şeklinde bir bir çıkarma yapmak için hazırlıklar mümkün olduğunca saklanmaya ve Türklerin dikkatlerini başka yerlere çekmek gerekiyordu.
Asya sahiline bir çıkarma yapılacağı haberi yayılıyor, İngiliz askerleri bile buna inandırılıyordu.
3 Ağustostan itibaren Anzak kolordusuna çok büyük takviye kıtaları gelmeye başladı. Bunların gece buraya çıkarılıyor, hemen gözden ırak bir gizlenme yerine götürülüyordu.
Sabah olunca Türk gözetleme postaları sahilde hiçbir gemi, nakil vasıtası veya harekat göremiyorlardı (1).( Carl Mühlman)
Gen. Liman von Sanders, bu hazırlık safhası konusunda şunları söylüyordu;
Selanik üzerinden 16 Temmuz’da aldığımız bir raporda yalnız Limni adasında harekete hazır 50-60 bin mevcutlu bir birlik bulunduğu ve bunların sevki için de 140 nakliye gemisinin hazır tutulduğu bildiriliyordu. Diğer muhbirlerin (casusların) raporlarındaki rakamlar daha da yüksekti.
Yeni bir çıkarmayı zorunlu kılan en büyük sebep, son ayların çetin muharebelerine rağmen düşmanın hedefine henüz ulaşmamış olmasıydı. İngiliz nazırlarından Churchill, o zaman her tarafta yankılar uyandıran bir açık konuşmasında, İngiliz çıkarma ordusunun nihai (en son) zafere yakın olduğunu söylemişti.
“Ağustos başında olağanüstü olaylar patlak vereceği anlaşıldı. Büyük düşman kıtalarının kalabalıklığından Midilli adasından emin haberler geldi. Buna göre Anadolu kıyısında bir çıkarmanın cereyan edeceğinin işaretleri belirdi. Diğer yandan düşman gemileri Kaba Tepeye karşı göze çarpan bir faaliyete başladılar. 4 Ağustosta hasım topçusunun faaliyeti her iki cephede arttı.
6 Ağustos öğleden sonrasında güney grubundan merkeze doğru ve kuzey grubunda sol kanata doğru yönelik güçlü saldırıların başladığını kuzey ve güney grupları bildirdiler.”
– General Liman van Sanders –
Yeni çıkarmanın nereye yapılacağı hakkında cephede hiçbir alamet yoktu.
Düşman güney kanadında arazi kazanmaya birkaç defa teşebbüs etmiş, fakat Türk sol kanadını sadece biraz yukarı bükebilmişti. İngiliz kuzey kanadında ise bir taburdan biraz daha fazla bir kuvvet ileri sürülmüştü. Ben bunu önemsiz görmüyordum. Esat Paşa ise bunun altında bir tehlike yattığı inancında değildi.
(1) Mühlman Carl -age s:123 ve Von Sanders -age s = 101,102
8 AĞUSTOS (EN ZOR GÜN – EN KRİTİK ANLAR)
Gece Conkbayırına getirilen Türk birlikleri tam yerleşmeden hücum emri aldılar. Hiç kimse araziyi tanımıyor, karanlıkta sağında solunda kimler olduğunu bilemiyorlardı.
Bu karışıklık içinde 9. Fırkaya bağlı bazı birlikler raporlarını 19. Fırkaya gönderiyorlardı. Çünkü henüz kendi fırka karargahının nerede olduğunu bilmiyorlardı.
Bazı Raporlar :
“… Conkbayırına taarruz emrolunmuştu. Bu emri kime vereyim. Tabur kumandanlarını arıyorum bulamıyorum. İş karışıktır. Vaziyet fenadır. Herhalde araziye vakıf bir zatın tayini lazımdır. Rapor yok. Haber yok. Ben de ne yapacağımı şaşırdım. Bu babda en kıdemli Alay 64 kumandanına da emir verilebilir. Olursa teşrik-i mesai edelim…”
“… Cephede Alay 14 den, Alay 64 den, Alay 25 den hülasa muhtelif taburlardan asker var. Cümlesi birbirine karışmıştır. Zabitandan kimseye tesadüf edilmiyor. Sabık Alay kumandanının vurulduğu mahalde bulunuyorum. Ahval hakkında hiçbir malumat alamadım. Zabıtanın kısmı küllisi şehit ve yaralıdır. Hatta bulunduğum mevkinin ismini bile bilmiyorum. Tarassudattan (gözetlemeden) hiçbir şey göremiyorum. Mıntıkayı iyi bilir bir zatın tayinini selameti vatan namına rica ederim…”
“… Fecirler Şahinsırttan Conkbayırına doğru bir askerin çekildiği ve Conkbayırında bir tahkimat yapılmakta ise de bunun dost veya düşman olduğunun belli olmadığı…”
Raporlardan da anlaşılacağı üzere durum çok karışıktır. 19. Fırka kumandanı Albay Mustafa Kemal Bey durumunun anlaşılması için gönderdiği Mülazim Hayri ve yaveri Mülazım Kazım Efendi avcı hatlarında şehit oldu. Düz tepe tarafına gönderilen İzzettin Bey duruma göre orada bazı tedbirler aldırıp geri geldi.
Saat 7:30 dan önce bir gün önce ihtiyat olarak istenen 10. Alay Düztepe’ye geldi. Bu Alayın iki taburu hemen Fırka erkanı harbi İzzettin Bey’in rehberliğinde Conkbayırına gönderildi.
Bu sırada cenup gurubundan gönderilen 8. Fırkanın 24. Alay kumandanı Nuri Bey (Conker). Albay Mustafa Kemali Şimal Grup Kumandanlığı karargahından telefona çağırarak:
“… Grup kumandanından Conkbayırına hareket ve orada düşmana taarruz emrini aldım. Anladığıma göre orada muhtelif kıtaat varmış. Buna ve bilhassa kumanda hususuna dair malumat rica ettim. Asabi bir halde bulunan Kumandan Paşa ve erkanı harbiye reisi ‘Fazla söze lüzum yok.’ Dediler. Oradaki vaziyet hakkında beni tenvir et! Orada kumandan yok” dedi.
Kendisine “hemen Conkbayırına hareket et. Hadisat kumandanı tayin edecektir..” cevabı verildi.
Conkbayırına bir müddet zarfında 9. Fırka, 4. Fırka, 8. Fırkaya mensup Alaylar gönderildi. Her taraftan mümkün olan kuvvetler yetiştirildi.
Durumun karışıklığı ile “komutan” sıkıntısı da baş göstermişti. Anafartalar mıntıka komutanı Albay Wilmer Bey’di. Kocaçimen ve Conkbayırı mıntıkası ona bağlıydı. Fakat bu mıntıkalar ondan alınarak karargahı Kemal Yeri’nde olan Şimal Grubu Kumandanlığına bağlanmıştı. Sonra 9. Fırka kumandanı Kocaçimen mıntıkası kumandanı olarak muharebe meydanını yönetmeye başlamış, o vurulunca yerine vekaleten erkan-ı harbi (Kurmayı) Hulusi Bey vazifeyi üstlenmiş, o da vurulmuş, bu defa 4. Fırka kumandanı vazifeyi üstüne almıştı.
Tesadüfen genel karargahı şömendöfer (demiryolları) umum müdürü Yarbay Pötrich ve kurmay Refik Bey İstanbul’dan Akbaş’ta bulunuyorlarken Liman von Sanders Paşa bunu kurmayı ile birlikte 9. Fırka kumandanlığına tayin etmiş ve Kocaçimen’e göndermişti. Yarbay Pötrich buraya gelip kendinden üst rütbelilere kumandanlığa kalkışınca itirazları yükselmiş, bunun üzerine 16. Kolordu Kumandanı Albay Feyzi Bey “Anafartalar Grup Kumandanı” sıfatıyla bölge kumandanlığına getirilmişti.
Conkbayırına lüzumundan fazla kuvvet yığılmış ve bunlar arasında düzen ve iletişim olmadığından çoğu zor durumda kalmıştı.
8 AĞUSTOS
Sabah şafak sökerken Avustralyalılar Conkbayırına doğru tırmanmağa başladılar. Hiçbir yerden beklenildiğinin aksine ateş gelmiyordu. Wellington taburu burada beklemekte olan bir makinalı tüfek takımını uykuda yakaladı. Dört gündür uykusuz olan buradaki Türkler uyuya kalmışlardı.
Conkbayırını kayıpsız ele geçiren düşman kuvvetlerinin iki bölüğü ileri yamaçlara doğru açılarak buralarda himaye siperleri yapmağa koyuldular.
Sağdaki Vefiktepe ve Kocaçimentepe’lerle soldaki Düztepe Türklerin elinde idi.
Birden bu tepelerden müthiş bir ateş başladı. Conkbayırını işgal eden Avustralyalılar ve onlara doğru ilerlemekte olan bir başka tabur bu ateş karşısında şaşkına düştü. Toparlanıncaya kadar ağır kayıplar verdiler.
Hem Vefiktepe hem de Kocaçimentepeyi almakla görevli düşman taburları hedeflerinden çok uzakta olduğundan buralardaki Türkler bütün dikkatlerini Conkbayırına çekmiş olan Avustralyalılara çevrilmişti.
Tepenin eteklerinde olan diğer taburlar ateş fırtınasından korunmak için Sazlıdere içine çekilmişlerdi.
İleri sürülen diğer düşman taarruz kıtaları Conkbayırı yamaçlarında toprağa yapışmış beklerken Düztepe ve Vefiktepe’deki Türklerin yan ateşinden etkilenmeye başlamıştı.
Toprak kayalık olduğundan tepede ve yamaçta kalan Avustralyalılar hemen hemen tamamen eriyinceye kadar burada kaldılar.
Bu taburlardan hayatta kalanlar gelen takviyelerle birleşerek yamaç hattını tutabilirler.
Bu arada düşman Top bayırına doğru taarruz girişeceğini fark eden Düztepe üzerindeki Türkler buradaki düşman kuvvetini ateşle ezince onlarla Ağıldere içinde ateş tutmayan yerlere sığındılar.öğleden sonra karşılıklı olarak mücadeleler kesilmeden devam etti. Ardı arkası kesilmeyen süngü hücumları. Her iki tarafı da yıpratmıştı. Akşama doğru muharebe durdu. İki tarafında kayıpları tahminlerin üzerinde fazlaydı.
Akşama doğru Sarıbayırda çarpışan Türk kuvvetlerine takviye olarak 41. tümenden üç tabur ve donanmadan bir makinalı tüfek müfrezesi Kocaçimentepe’ye geldiler.
Aynı gün öğleden sonra gene Kirte’den 8 tümenin bir alayı Conkbayırı’na yetişmişti.
6 Ağustosta boş olan tepelerdeki savunma kuvvetleri hızla çoğalmaya başlamıştı. Türkler artık bütün her yeri tutmuştu.
8 AĞUSTOS (60 RAKIMLI TEPE)
Sabah gün ışır ışımaz 60 rakımlı tepeye hücuma geçer. Üç Avustralya taburu burada müthiş bir makineli tüfek ve tüfek atışıyla karşılandılar. Ateş kesilir kesilmez Türk askerleri süngü ile hücuma geçtiler. Türk süngüsü karşısında fazla dayanamayan Avustralyalılar yeniden sabah ayrıldıkları siperlerine geri döndüler.
Bu sırada Gurkhasların kumandanı Vefiktepeye (Conkbayırı ile Kocaçimentepe arasında) hücuma geçti ise de ağır ateş karşısında başarılı olamadılar. Burada bulunan düşman birliklerinin başarısızlığı Türklere bu kısımda bir gün daha kazandırmış oldu.
CONKBAYIRI AĞILDERE HATTI
Muharebe kırk sekiz saatten beri hiç kesilmeden devam etmekteydi. Türkler her geçen saat daha da güçleniyorlardı. General Baldwin’in güçleri gittikçe zayiat veriyordu.
General Cooper kumandasında 29. Avustralya Tugayı İngilizlerin Q tepesi dedikleri Conkbayırı ve Kocaçimentepe arasındaki Vefiktepeye doğru ortalık kararır kararmaz yürüyüşe geçtiler.
Daha başladıkları anda ortalık karışıverdi. Çaylakadere’nin dar boğazı sahile dönen ve götürülen binlerce yaralı ile ve Jonston Tugayının ağrılıklarını taşıyan katırlarla tıkanmıştı. Bunların içinden geçmek hemen hemen imkansızdı.
Yürüyüş kolunun önü ile arkaları arasında bağlantı tamamen koptu. Kıtaların aralarında uzun mesafeler olamaya başladı. Yürüyüş gelen yaralıların acil olarak geçebilmesi için uzun uzun durmaya beklemeye başladı.
Karanlıkta yer alan Tugay birden yolunu kaybederek bir uçurumun dibine geldiler. Binlerce yorgun askere geri dön emri verildi. Ağıldere’nin kenarına geri dönme de çok zor oldu. Kimsene yaptığını bilmeden dolaşıyordu. Buna birde yolun tıkanıklığı eklenince yürüyüş daha da yavaşladı.Gün doğarken yürüyüş kolu hala derenin içinde dolaşıyordu. Saat 5:15 de yapılacak genel taarruz planı burada parçalanmıştı. Bu kolun gecikmesi üzerine diğer yerlerdeki Avustralya kıtaları da taarruza başlamak için onları beklemeye başladı.
Baldwin’in kuvvetleri gelir gelmez, Conkbayırı altında sağda bulunan kıtalar ortalık ağarır ağarmaz bomba ve tüfek ateşi ile taarruza başladılar.
Türk siperleri de Conkbayırına çok yakın olduğundan, Türklerin İngilizlerin bombalarına aldırış etmeden ateşlerine devam ettiriyordu.
İngiliz bombardımanı Türk siperlerini döverken hazırlanan Avustralya ve Gurkas askerleri ateş kesilir kesilmez ileri atılarak Conkbayırını ele geçirdiler.
Bombalanın kesilmesi üzerine geride sığınak yerlerinde bulunan Türk kıtaları süngülerle ileri atılarak Conkbayırına çıkmış olan düşmanla boğuşmaya başladılar. Bu boğuşmalar sırasında bir kısım Türk askeri püskürtüldüyse de siperlere hemen yeni birlikler geliyor onlarda sonsuz bir zafer heyecanı ve neşesiyle saldırıyordu.
Bu sırada Avustralyalıların Conkbayırı üstünde olduğunu fark etmeyen İngiliz topçusu burayı ikinci bir kere daha bombalaya başladı. Bu bombalar burada çarpışan Allanson kıtalar arsında şaşkınlık meydana getirdi. Verdikleri bütün işaretlere rağmen topçu ateşi devam edince tepeyi terk ederek eski siperlerine geri döndüler.
Bu sırada Conkbayırının güney sırtlarında Türk askeri takviyesi geliyor ve savunma gittikçe güçleniyordu. Buradaki çiftliğe doğru yürüyüşe geçen düşman buraya yerleştirilmiş bir Türk makinalı tüfek müfrezesi önünde büyük kayıplar verince düşman kıtalar çiftlik önündeki düzlüğün kenarına mevzilenmek için çekildiler.
Bu sırada Damakcılıkbayırı üzerinde Türk taarruzu gelişmeye başladı.
8 AĞUSTOS MUHAREBELERİ
Sabah 4:30 da 7. Tümenin dört taburu önde iki taburu da öndeki taburları himayede Damakcılıkbayırı güneyinden hücuma geçtiler. Bu hücuma Abdurrahman sırtlarındaki Türk birlikleri ateşlerle iştirak ettiler. Fakat bu hücum Avustralyalıların ateşi karşısında gelişemedi. İlk hat düşman siperlerine girip tutmaya çalışan Türk askerli akşama doğru düşman karşı taarruzu tutunamayıp siperlerine dönmek zorunda kaldılar.
Albay Mustafa Kemal Conkbayırında iken yaveri Mülazım evvel Kazım efendinin getirdiği bilgi ile, düşmanın yirmi beş – otuz metre mesafede karşı karşıya bulunduğu 64. alayın 2. taburunun yaptığı hücumda başarılı olamadığı, 32. alayın 3. taburunun da hücumu ilerletemediğini öğrendi.
Durumun önemi ve kritikliği genel karargaha bildirildi.
Ordu komutanı Liman von Sanders Paşa, Albay Mustafa Kemali telefona çağırarak durumun açıklanmasını istedi. Albay Mustafa Kemal, düşmanın çok büyük kuvvetlerle harekete geçtiğini, felaketin önlenmesi için sadece kritik bir an kaldığını, bunun için Anafartalar bölgesindeki bütün birliklerin tek bir komuta altında toplanması gerektiğini, bütün mevcut kuvvetlerin kumandasına verilmesi gerektiğini bildirdi. Erkan-ı harp reisi:
“Çok gelmez mi?” diye sorduğunda Mustafa Kemalin cevabı: “Az gelir.” oldu .
Daha sonra neşredilen tamimle Saroz mıntıkasından Anafartalara gelmiş olan 7. ve 12. fırkalar “Anafartalar Grubu” adı altında toplanıp kumandasının Miralay Fevzi Beye verildiği bildirildi.
Von Sanders Paşa, Fevzi Bey’e Geliboludan gelmekte olan Kolordunun hemen hücuma geçmesini emretti. Fakat Tümen kumandanları, askerin çok yorgun olduğunu, araziyi tanımadığını, dinlenmeden hücuma geçemeyeceğini bildirince Fevzi Bey, telefonla Von Sanders Paşa’ya, tümen kumandanlarının da “Yorgun askerle hücuma geçilmez” dediğini bildirince, Von Sanders Paşa Fevzi Beyden kendi yorumunu sordu. O da “Ben de öyle düşünüyorum” deyince Von Sanders Paşa derhal Albay Fevzi Beyi görevden alarak yerine Mustafa Kemali tayin etti.
Mustafa Kemal gece yarısı aldığı bu tayin emri ile birlikte sabah hücuma geçilmesi gerektiği bildiriliyordu.
Albay Mustafa Kemal Bey, Arıburnunda devam etmekte olan muharebelerden dolayı üç gün üç gecedir uykusuz ve yorgundu. Son derece zayıf düşmüştü. Yanına Fırka baştabibi Hüseyin Beyi alarak Anafartalar karargahına gitti.
Yaveri Kazım Bey bugün şehit olduğundan yanlarına bir süvari zabitini de aldılar.
Arıburnu kolordu kumandanlığı vekaletine 27. alay kumandanı Şefik Beyi getiren Albay Mustafa Kemal Arıburnunda emrinde çarpışmış olan askerlerine şu veda emrini vererek Anafartalara hareket etti:
“Bu güne kadar bana gayret ve fedakarlığınızla kazandırdığınız muvaffakiyeti, işbu yeni deruhte ettiğim vazifede dahi bana olan itminan ile sizinle veda ediyorum.”
8 Ağustos 1915
Saat 4:00
27. Alay Komutanlığına
Düşman bu gece Conkbayırına bir saldırıya kalkışmış ise de, 25. Alay tarafından yapılan kahramanca savunma ve karşılama üzerine büyük bölümü yere serilerek def ve geri atıldığı müjdelenir. Bu başarının hemen şimdi bütün erata tebliği ve bu münasebetle cephemizde tetikte bulunuşun uzatılması gerekir.
19. Tümen Komutanı
Albay
Mustafa Kemal
8 Ağustos 1915
Saat 10:20
1. Düşman Conkbayırına kadar yaklaşan piyadeleri, kahraman askerlerimiz, fedakar subaylarımızın çabasıyla, orada bulunduğumuz bataryalarımızın çalışmasıyla ezilerek bayırdan aşağı atılmıştır. Ağıldere içinde düşmanın kaçmakta olduğu görülüyor.
2. Bu bilgiyi şimdi bütün erata ulaştırınız ve düşmanın sağ kanadımızdaki başarısızlığını örtmek için cephenizden gösterebileceği her türlü girişimlerin, şimdiye kadar yaptığınız gibi, yine ezilmeye uğratılacağından eminim.
19. Tümen Komutanı
Mustafa Kemal
Ol suretle anlatılması ve tetik davranılması için tabur komutanlıklarına.
27. Alay Komutanı
Şefik
Ol suretle anlatılması ve gözetlemelere ve gerekli hususlara dikkat edilmesi için bölük komutanlıklarına.
27. Alay 2. Tabur Komutanı
Binbaşı
Halis